AİLE ÖYKÜSÜ ÇOK ÖNEMLİ
Prof.Dr. Yavuz, kadının birinci derece yakınının meme kanseri olmasının büyük önem taşıdığını ve özellikle annenin veya kardeşin menopoz dönemi öncesi meme kanseri olması durumunda riskin çok daha fazla yükseldiğini söyledi. Bu kişilerin takibe alınması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Yavuz, “Birinci derece yakınlarında meme kanseri, yumurtalık kanseri, rahim kanseri, kolon kanseri ile prostat kanseri öyküsü olan kadınlar yüksek risk grubuna giriyor. Özellikle anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri olan kadınlar yüksek risk altındadır. Aile bireylerinden en genç kanser teşhisi alan kişinin tanı anındaki yaşından 10 yıl önce, kadına tarama testlerinin başlatılması gerekiyor. Ancak, genel olarak ailede kanser hastalığı bulunan kadınlarda 25 yaşın klinik muayene ve tarama testlerinin başlatılması için en uygun dönemi oluşturduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
ERKEN TANI İÇİN NE YAPILMALI?
Memesini kaybeden kadının adeta dişilik kimliğini kaybetmiş gibi hissettiğini ifade eden Prof.Dr. Sinan Yavuz, uygun tarama testleriyle meme kanserinin erken teşhis edilmesinin hayat kurtarıcı bir role sahip olduğunu söyledi.
Prof.Dr. Yavuz, hangi testlerin rutin olarak yapılması gerektiğini ise şöyle anlattı:
“Ailesel kanser öyküsü olmayan ve standart risk grubunu oluşturan kadınlarda 20 yaşından itibaren aylık kendi kendine meme muayenesi başlatılmalı. 35 yaşından itibaren yıllık klinik meme muayenelerinin hekim tarafından gerçekleştirilmesi öneriliyor. 40 yaşından sonra da iki yılda bir, 50 yaşından itibaren ise her yıl mamografik tarama testlerinin başlatılması erken tanı için son derece önem taşıyor.”