“OLAY YERİNDE BİLE DEĞİLDİM”
Almanya’da yaptığı evlilikten bir kızı olan Kaplan, eşinden boşandıktan sonra başka bir kadınla ilişki yaşamaya başladı. Hayatı başarılarla geçen Kaplan’ın başına gelen talihsiz olay Alman sevgilisi ile Türkiye’ye yerleşmek istemesinin ardından geldi. Kaplan, suçsuz olduğunu savunduğu o olayı şu sözlerle anlattı: “Kız arkadaşımla Türkiye’ye dönmek istiyordum ama o istemedi. Yakın bir arkadaşım durumu düzeltmek için kız arkadaşımla konuşmaya gitti. Arkadaşım, kız arkadaşımın yanındaki diğer kişilerle kavgaya karışmış. Olayda bir kişi öldü. Ben olay yerinde bile değildim ama azmettirici suçu ile 18 yıl 4 ay 2 gün hapiste kaldım. Alman Devleti gerçekten yabancı düşmanıdır. Bakmayın siz, hukuk önünde onlar 5-0 öndedir. Bunu denemesi bedava. Örneğin bir Türk genci ve bir Alman genci şurada bir şey yaptı. İkisi de bir şey yapmamış olsun, Türk genci hemen ceza alacaktır.”
“HER SENE O YASEMİN KOKUSUNU BEKLERDİM”
18 yıl, gurbete gittiği ülkede mahpus hayatı yaşayan Kaplan’ın tek beklediği şey senede iki gün duyabileceği yasemin kokusuydu. Ceza evinin yakınında bulunan bir ağaçtan geldiğini tahmin ettiği yasemin kokusunu duyarak ceza evi günlerinde köyünü hatırlamaya çalışan Kaplan, yaşadığı yalnızlık duygusunu şu sözlerle anlattı: “Her haziranın 22’sinde bir yasemin kokardı. O yasemin kokusunu her sene beklerdim. İki gün kokardı. Bir yıl onu beklerdim. Rüzgar girdap yapardı ve o kokuyu beklerdim. Ha geldi gelecek diye beklerdim. Hep hafta sonu o koku gelsin isterdim çünkü hafta sonları havalandırma izni daha uzun süre olurdu. Yattığım zaman hep köydeki ağaçları, taşları, tepeleri düşünürdüm. O yasemin kokusu bana hep onları hatırlatırdı.”
KÖYÜN GENÇLERİNİ YETİŞTİRECEK
Sayısız başarının ardından hayatına köy muhtarı olarak devam eden Kaplan, muhtar seçildiği günden bu yana köyü için çalışıyor. Köydeki eksikleri tamamlamaya çalışan Kaplan, köy gençlerini de spora teşvik etmek istiyor. Kendi döneminde başarılı bir sporcunun yetişmesinin kolay olmadığını söyleyen Kaplan, “Bizim elimizde imkan değil, imkansızlıkların en iyisi vardı. Ne bir ayakkabımız, ne bir eşofmanımız, ne bir salonumuz, ne bir hocamız vardı. Şimdi köyün gençlerini yetiştireceğim bir spor tesisini hayata getirmeye çalışıyoruz” dedi.