Kategoriler

Fransa’daki gösteriler muhalefeti de korkutuyor

17 Kasım için sosyal medya buluşma çağrılarıyla organize olan ve kendilerini Sarı Yelekliler olarak adlandıran grubun eylemleri kolay kolay duracağa benzemiyor.

Fransa tarihi günler yaşıyor. Önce ekim ayında başlayan imza kampanyası, ardından 17 Kasım için sosyal medya buluşma çağrılarıyla organize olan ve kendilerini Sarı Yelekliler olarak adlandıran grubun eylemleri kolay kolay duracağa benzemiyor. Daha önce Fransa birçok kesimin başkaldırışına şahit olmuş, grevler, protestolar, isyanlar hiç eksik olmamıştı. Hatta 2005 yılında banliyölerde çıkan olaylar bile birkaç haftadır tanık olunanlardan daha şiddetli idi. Ancak Fransa hükümetini, medyasını hatta muhalif partileri bile hiçbir şey bu kadar endişelendirmedi.

Bitti denecek eylemler, bu hafta sonu da bütün şiddetiyle devam etti. Özellikle Türk medyasının gözleri Paris'te iken asıl eylemler, baştan bu yana olduğu gibi taşrada devam etti. Birçok şehirde polisle çatışmalar yaşanırken, yağmalama görüntüleri dikkat çekti. Resmi açıklamalara göre 39'u polis olmak üzere 264 kişi yaralandı. Bir kişi atılan el bombasını geri atmak isterken elini, bir kız öğrenci ise polis tarafından sıkılan plastik mermi yüzünden gözünü kaybetti.

Öte yandan 2 bine yakın insan gözaltına alırken bunların bin 700'ü tutuklandı. Geçtiğimiz hafta sadece 412 kişi gözaltına alınmıştı. Bu, eylemcilerin daha da radikalleştiğini gösteriyor. Başbakan Phillippe'in yapılan zamları önce dondurduğunu daha sonra tamamen iptal ettiğini açıklaması da eylemcilerin kararlılığını etkilemedi. Fransız basınında yer alan bilgilere göre Emmanuel Macron, muhalefetten ve kendi partisinden siyasilerle görüştü. Aktarılan haberlere göre "bazı hatalar yaptığını kabul etmesine rağmen, icraatlarına kararlı şekilde devam edeceğini" söyledi. Bunun sinyalini de kendi Twitter hesabından güvenlik güçlerine teşekkür ederek verdi.

Sarı Yelekliler hareketi neden başladı?

Fransa'yı kaosa sürükleyen ve ekonomik bir felaketin eşiğine getiriren Sarı Yelekliler hareketi, siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutları olan uzun ve karmaşık bir sürecin ürünü.

Fransa'da Adalet ve Eşitlik partisinin (PEJ) genç siyasetçilerinden Yavuz Özdemir, olayların gelişme sürecini anlatırken, geleceğe yönelik "kaygılı olduğunu" dile getirmekten çekinmiyor. Sarı Yelekliler hareketinin başlangıcını, "Önce hiç tanınmamış bir kişi, aracında bir video çekip sosyal medyada paylaştı. Bu videoda insanları toplanıp benzin fiyatlarının artışını protesto etmeye davet ediyordu. Protestolara gelemeyecek olan kişilerin ise araçlarının ön camına bir sarı yelek yerleştirip, bu tavırda olanları desteklediklerini göstermelerini istedi" ifadeleriyle anlatan Özdemir, yapılan son akaryakıt zammının "bardağı taşıran son damla" olduğuna inanıyor.

Resmi rakamlara göre, Fransa ekonomisi alarm veriyor. Ülkenin kamu borcu, alınan bütün önlemlere rağmen sürekli artıyor. 2007'de GSYMH'nin yüzde 66'sı düzeyine ulaşan bir borç devralan eski Cumhurbaşkanı Sarkozy, tüm kemer sıkma politikalarına rağmen borcun artmasını engelleyememişti. Sarkozy'den sonra seçilen François Hollande ve son olarak Emmanuel Macron da bu trendi tersine çeviremediği gibi durum daha da ağırlaştı. 2007 yılında 1 trilyon 199 milyar avro borç ile başlayan süreç, 2018'e kadar iki dönemde 700 milyar avro daha artarak, 2 milyar 299 milyar ile GSYMH'nin yüzde 99'una ulaştı.

Aslında krizin gelişi aylar öncesinden bazı uzmanlar tarafında dile getiriliyordu. Fransa'da yaşanan eşitsizlikleri hükümete rapor eden Eşitsizlikler Gözlemevi Başkanı Valerie Schneider, Şubat 2017'de yayımlanan makalesinde, yükselen fakirliğe dikkat çekiyor ve acilen önlem alınması gerektiğini ifade ediyordu. Schneider, sadece işsiz olanlar değil, çalıştığı halde ay sonunu getiremeyen, vergiler altında boğulan, çocuğuna iyi bir eğitim imkanı sunamadığı gibi eğlence imkanlarından tamamen kopan, banliyölerde sosyal evler denen tamamen çökmüş mahallelerde yaşamaya zorlanan büyük bir topluluğun oluşturacağı sosyal faciaya dikkat çekiyordu.

Sürekli artan bu adaletsizlik, ekonomik kriz zaman zaman belli grupları vurmuştu. Tren yolları çalışanları, Air France pilotları, hastane personeli, avukatlar ve daha birçok meslek grubu kendi başına eylemler yapmıştı. Taşımacılar ve tarımcılar yolları kesmiş, rafinerilere ulaşımı engellemişti. Fransa'da 2015 yılında yürürlüğe konmak istenen ekoloji vergisine karşı "kırmızı şapkalılar" ortaya çıkmıştı.

Sarı Yeleklilerin farkı ne? 

Sarı yelek bir bakıma Fransa'da işçi sınıfını sembolize ediyor. Karayolları çalışanları kadar, fabrikalarda, inşaatlarda çalışan işçiler tarafından da kullanılıyor. Ayrıca yasa gereği her araçta bulundurulması gereken bir eşya. Protestolarda bu yeleğin tercih edilmesi, gösterilerin kısa sürede yaygınlaşmaşına ve geniş kesimlerin katılımına da zemin hazırlayan faktörlerden.

2019 bütçesinde öngörülen akaryakıt zamlarının geri çekilmesi için açılan imza kampanyasına destek ile başlayan, ardından 17 Kasım'da ilk buluşmasını yapan grup, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren talepleri gündeme getiriyordu. Hiçbir parti, sendika ve tüzel kişiye bağlı değillerdi. Dahası, eylemleri Paris'te değil, Fransa'nın küçük şehir ve kasabalarında başlayarak Paris'e yayıldı.

Yavuz Özdemir'e göre aslında sorunun sebepleri çok derinlerde. Bunun başında siyasilere ve yöneticilere güven kaybı geliyor. 2002'deki cumhurbaşkanlığı ikinci turu sayılmazsa, seçime katılmayanların oranı her seçimde yükseldi ve Macron'un zafer kazandığı son seçimde oy kullanmayanların oranı yüzde 22,23 ile en yüksek seviyeye ulaştı. Halkın siyasetçilerden koptuğunun açık bir göstergesi olan bu durum, Yavuz Özdemir gibi birçok uzman ve siyasi tarafından "Demokrasi açısından büyük bir tehlike" olarak nitelendiriliyor. Olayların çok daha ciddi boyutlar kazanabileceğine işaret eden Özdemir, "Her ne kadar şu anda çok azınlıkta olsalar bile, orduyu göreve çağıran ve ihtilal yapılmasını isteyen küçük bir grup var. Bunların bu tür talepleri ifade etmesi bile nasıl bir tehlike içinde olduğumuzu en büyük delilidir" diyor.

Olayların bu raddeye tırmanmasında Macron'un tavrının belirleyici olduğunu belirten Yavuz Özdemir, "Fakirlerin alım gücünü artıracağını vadeden Cumhurbaşkanı, göreve başladığı gibi zenginlere büyük vergi indirimi getirdi. Kasadan eksilen 5 milyar avroyu halkın cebinden almaya çalıştı. Zaten dayanacak gücü olmayan halk, en sonunda isyan etti" ifadesini kullanıyor.

Varlık vergisi olarak bilinen ISF vergisi, yatırımcıların başka ülkelere kaçmasını engellemek için kaldırılmıştı. Ancak, bu verginin kaldırılması, adaletsizlik olarak görülen en büyük sorunlardan biri. Sarı yeleklilere destek verenler arasında, Fransa'da yaşayan Türkler de var. Bunlardan biri, bir devlet hastanesinde çalışan bir Türk hemşire. Memur olduğu için ismini açıklamak istemeyen Türk hemşire, sosyal medyadaki paylaşımlarında, devletin orta gelirli vatandaşlara sürekli vergi yükü getirdiğini, bunu alırken de geri vereceğini vaat ettiğini belirterek, "Almasınlar da vermesinler" diyor. İzytek adlı başka bir kullanıcı ise Türkiye'de yaşayanlara mesaj vermek istiyor: "Oradan, belki Avrupa'da yaşayanlar çok rahat bir yaşam sürüyor, diye düşünebilirsiniz. Ancak ay sonları o kadar zor ki artık hayaller bile kuramıyoruz."

Yine yürüyüşlere katılan ve tüm gücüyle destek veren Monica ise "sokağa çıkan herbir insanın bir hikayesi var" diye başlıyor söze. Maaşının yüksek olmasına rağmen büyük vergiler yüzünden elinde bir şey kalmadığını anlatıyor ve ekliyor: "Dört çocuklu ablam hayatında hiçbir siyasi partiye destek olmadı, hiçbir yürüyüşe katılmadı. Ama artık yakınlarından yardım almadan yaşayamıyor. Buna dayanacak gücü olmadığı için o da şimdi sokaklara çıktı."

Aslında hareketin organize olmaması, liderlerin çokluğu başka sorunları da beraberinde getiriyor. Sarı Yelekliler ne istiyor diye sorulduğunda ortaya belirli, somut talepler çıkmıyor. Her biri farklı taleplerle ortaya çıkıyor. Bu da bir bakıma sorunların ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Bu kişilerle konuşulduğunda, bankaların krizde iken devlet tarafından milyarlar harcanarak kurtarılması, buna karşılık bankaların son yıllarda rekor karlar yapması, elektrik, gaz gibi temel ihtiyaçların ücretlerinin enflasyonun çok çok üstünde artması, kiraların yükselmesi, araba fiyatları, vergilerin yükselmesi, işsizlik korkusu, emeklilikte düşük maaşlar, sosyal yardımların azalması, gitgide pahalılaşan eğitim bunlardan sadece birkaçı.

Yine Sarı Yeleklilere destek veren Enes K., ev sahibi olmaya çalıştığını ancak mevcut şartlarda 30 yıllık kredi almadan bunun imkansız olduğunu söyleyerek, "Faizler düşük olmasına rağmen ev fiyatları o kadar yükseldi ki iki kişi çalışmamıza rağmen sadece hayalini kurmakla yetiniyoruz" diye hayıflanıyor.

Sarı Yeleklilerin protestolarına zamanla aşırı sağcı unsurların da katıldığı ve bu kesimlerin suçu göçmenlerde aradığı dikkati çekiyor. Bazıları, oturum izni olmayanların hiç bekletilmeden geri gönderilmesi, göçmenler için ülke dışında kampların kurulmasını isterken, aşırı sağ partiler bu yabancı düşmanlığını en yüksek seviyede tutmaya çalışıyor. Öyle ki yayılan haberlerde göçmenlere maaş verildiği, tedavi ve barınma imkanlarının ücretsiz sağlandığı iddia ediliyor.

İlk günlerde protestoların "geçici" olduğunu düşünerek tedbir almayan ve bir bakıma kayıtsız kalan Macron yönetimi, şimdi krizden çıkış yolu arıyor. Önce 6 ay süreyle ertelenen zamlar, protestocuların kararlılığı nedeniyle süresiz olarak donduruldu. Bugün akşam saatlerinde Macron'un halka hitap etmesi bekleniyor. Ancak herkes bundan sonra olacakları merak ediyor. Sosyal medyada dünyanın en ünlü caddesinde, Champs Elysees'de buluşma çağrıları devam ediyor. Şiddet olayları devam edecek mi, polisin tavrı ne olacak, belli değil.

Üstelik birçok meslek grubu da gösterilere katılma kararı alıyor. Yavuz Özdemir'in de dediği gibi insanlarda bir umut doğdu. İlk defa bir şeyleri değiştirebileceklerine inanıyorlar. Buna mukabil Macron, istifa etme niyetinde görünmüyor. Hatta pazar akşamı bir televizyon programına katılan Çalışma Bakanı Muriel Penicaud, asgari ücretin artırılması, istihdamı öldürüyor diyerek, göstericilerin bin 140 avrodan bin 600 avroya çıkarılması taleplerine karşılık verilmeyeceğini net bir şekilde ifade etti.

Bu arada Fransız medyasında yer alan haberlerde, Fransız istihbaratının olayların dış güçler tarafından desteklenme ihtimaline karşı araştırma yaptığı ve bu amaçla sosyal medya platformlarının yakın takibe alındığı haberleri yer alıyor.

Olayların dördüncü haftasında liselilerin de devreye girmesi aslında bir sürpriz değil. Bugüne kadar hemen her toplumsal olayda görüldüğü gibi liseliler gösteri yapıyor, şiddete başvuruyor. Bunun başlıca sebebi, üniversite girişlerin giderek zorlaşması. Sınavsız üniversite sistemi tıkandı. Çoğu kez kontenjan doluyor, üstelik eğitim çok pahalılaşmış durumda. Yeni getirilen sistemde zenginler öncelikli olarak üniversitede yer bulurken, tek şansları okumak olan banliyö çocukları için eğitim eşitliği fırsatı neredeyse ortadan kalkmış durumda.

Provokasyon tehlikesi

Fransa'daki olayların, Macron'un AB ordusu istediği için ya da Filistin'e yakın politikalar izlediği için dış odakları tarafından başlatıldığı iddiaları, ülkedeki ekonomik ve toplumsal gerçeklikle uyuşmuyor. Nitekim Fransa, Sarkozy'den beri yeniden ABD'nin güdümüne girdi. Başta Suriye olmak üzere birçok alanda ortak hareket ediyorlar. Öte yandan özellikle İsrail konusunda Fransa'nın izlediği politikalar, ABD ile neredeyse aynı. Fransa'da İsrail'e karşı boykot çağrıları yapmak suç sayılıyor. Son olarak Fransa'nın İslam konusunda duruşu da çok sorunlu. Şu sıralar, laiklik yasasını, İslam'ı kontrol altına almak için değiştirme çalışmaları var.

Gösterilerin başlamasında ve hızla yayılmasında, başından beri ekonomik nedenlerin baskın olduğu görülüyor. Buna rağmen birçok kanal şiddete karışanların özellikle banliyö çocukları olduğunu ima eden yayınlar yapıyor. Hatta bazı söylentilere göre 700 liselinin ters kelepçe ile gözaltına alınması bir provokasyon amaçlı. Eğer banliyöler mevcut kaosun içne çekilirse, sürekli korkutulan halk, eylemlerden desteğini çekecek ve böylece "isyanı" bastırmak kolay olacaktı.

Bunun bariz örneklerinden birini de ünlü gazeteci Yves Mamou'nun 4 Aralık'ta Le Figaro için kaleme aldığı makalede görmek mümkün. Mamou, tüm ekonomik sıkıntıları görmezden gelerek, "Sarı Yeleklilerin derin nedenini, kaybolan Fransız kimliğine" bağlıyor. Ona göre sonunun temeli "yıllardır seçilmemişlerin (hakimler, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, vs) aile birleşimi, çok eşlilik, okulda, işyerinde başörtü, peçe, yabancı kanallar, sağlık için gelen yabancılar, göçmenlere oturum hakkı, camilere devlet yardımı vb. konularda aldığı kararlar." Dolayısıyla, ekonomik nedenlerin üzerine her zaman olduğu gibi milliyetçiliği ön planda tutarak desteği azaltmak istiyor.

Yorumlar

Daha Fazla Haber
GENEL
BEYLİKDÜZÜ'NDE "25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ"NE ÖZEL SÖYLEŞİ DÜZENLENDİ
BURSA
CHP BALIKESİR İL BAŞKANI ERDEN KÖYBAŞI: "MİLLETİN İRADESİ GASP EDİLEMEZ!"
BURSA
Kitap Fuarına Öğrenci Akını
BURSA
NİLÜFER MAHALLE KOMİTELERİ SEÇİMLERİ DİJİTAL ORTAMDA YAPILACAK
ANKARA
ANKARA BÜYÜKŞEHİR ROMA UYGARLIK DÖNEMİNİN ÖNEMLİ BİR MİRASINI DAHA AYAĞA KALDIRIYOR
BURSA
YENİ AİLE HEKİMLİĞİ YÖNETMELİĞİ HEKİMLERE VE HASTALARA BİRÇOK FAYDA SAĞLIYOR
BURSA
Bursa’dan kadına yönelik şiddetle mücadeleye güçlü destek
ANKARA
ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDEN “ŞİDDETE TOLERANSIMIZ YOK” MESAJI
BURSA
BURSA’NIN GENÇLİK HİBESİ ALMAYI HAK EDEN TEK BELEDİYESİ
BURSA
YILDIRIM SAHADAN YÖNETİLİYOR