Kategoriler

Erkan Baş: Lamı cimi yok, Erdoğan aday olmak istiyorsa muhalefet partileriyle görüşecek!

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığının Anayasa'ya aykırı olduğunu bir kez daha vurgulayan TİP Genel Başkanı, Erdoğan'ın Meclis'e gelerek muhalefet partileriyle görüşmek zorunda olduğunu vurguladı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM)
düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimler için 14 Mayıs'ı işaret ederken, seçim için geç
kalındığını söyleyen ve "Hemen seçime gitmeli bu ucube sistemden bir an önce kurtulmalıyız" diyen
Baş, Erdoğan'ın adaylığına ilişkin itirazları bir kez daha dile getirdi. Erdoğan'ın Anayasa'yı tanımadığını
ve kendi istediği şartlarda seçim yapmak istediğini kaydeden Baş, hukuksuzluğa karşı mücadele
edeceklerini vurguladı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) alacağı kararların taraflı ve hukuksuz olacağının farkında olduklarını
ancak sorumlulukları olduğunu belirten Baş, iktidarın çizdiği alanda siyaset yapmayı reddettiklerini
söyledi. "Biz Türkiye İşçi Partisi olarak, bu ülkenin tüm yurttaşların hukuki haklarını sonuna kadar
savunacağız" diyen Baş "Bu aday tartışmalarına, kayıkçı kavgalarına, Erdoğan’ın açtığı çukurlara
düşerek Saray Rejimi’ni yenmek mümkün müdür? Anayasa'ya, yasalara, kurallara bile sahip çıkmadan
Saray'ın çizdiği sınırları kabul ederek buraya sıkışarak, bu ülkeye bu ülkenin insanına nasıl umut
verebiliriz?" diye konuştu.
AKP'siz bir gelecek için AKP'nin dayatmalarına karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Baş,
yurttaşlara da seslenerek, "Bilsinler ki yalnız değiller" dedi. Sandıktan kaçmadıklarını ancak AKP'nin
istediği gibi oyun kurmasına da izin vermeyeceklerini kaydeden Baş, "Erdoğan eğer bu yıl yapılacak
seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa gelecek Meclis'e, tüm muhalefet partileriyle
görüşecek ve bu seçim böyle gerçekleşecek. Bunun lamı cimi yok" ifadelerini kullandı.
AKP'nin dün Meclis'teki komisyonda kabul edilen Anayasa değişikliğine yönelik itirazını da "Siyasal
İslamcılarla müzakere edilmez mücadele edilir" sözleriyle yineleyen TİP Genel Başkanı, partilerine
yönelik yeni üye ve gönüllü başvurularının da son bir ayda 10 bini aştığını açıkladı.
'HEMEN SEÇİME GİTMELİ VE BU UCUBE SİSTEMDEN BİR AN ÖNCE KURTULMALIYIZ'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın açıklamaları şöyle:
"Türkiye deyim yerindeyse dolu dizgin bir biçimde seçime doğru gidiyor. Bugüne kadar TİP’e, bize her
sorulduğunda biz hep aynı şeyi söyledik. 'Erken seçim bile geç kalmıştır. Yapılması gereken şey hemen
seçim kararı alınmasıdır, derhal seçim kararı alınmasıdır' Biz, bugün de bu sözümüzün arkasındayız.
Hemen, acilen seçime gitmeliyiz ve ülkemize ne kadar büyük zararlar verdiğini hepimizin yaşayarak
gördüğü bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemden bir an önce kurtulmalıyız.
'TÜRKİYE'NİN SEÇİM SÜRECİNE GİRMESİ, YASALARI RAFA KALDIRMAMIZI GEREKTİRMİYOR'
Bakın burada bir nokta koyabilirim. Bir an önce seçime gitmeliyiz ve bu sisteme son vermeliyiz.
Buraya kadar hiçbir sorun yok. Fakat Türkiye’nin bir seçim sürecine girmesi; burada bir Anayasa
olduğu gerçeğini, yasalar olduğu gerçeğini rafa kaldırmamızı asla gerektirmiyor. Bu ülkede anayasa
var, bu ülkede yasalar var ama bir de Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan bir zat var, Erdoğan var. Diyor ki
'Benim istediğim zamanda benim kararımla benim istediğim kanunlarla benim istediğim partilerin ve
TİP Basın Bürosu
adayların girebileceği sözde bir seçim yapacağım' Buna karşı söylenecek tek bir şey var. Erdoğan, sen
bizi ayakkabını yalayanlarla karıştırma kardeşim.
Biz senin ayakkabını yalayanlardan değiliz. Açık söyleyeyim. Türkiye bir aile şirketi, hükümdarlığın
babadan oğula geçtiği bir kabile falan değildir. Daha açık söyleyeyim burası Dingo’nun ahırı değil!
Recep’in çiftliği değil, Tayyip’in cemaati değil, Erdoğan’ın şirketi hiç değil. Biz köle değiliz, maraba
değiliz, mürit falan değiliz. Bizi tebaa kendisini padişah sanan gitsin önce yüzüne soğuk su çarpsın
kendine gelsin.
'BİZ SENİN BİLDİĞİN MUHALEFETTEN DEĞİLİZ; SİZİ O KOLTUKLARA OTURTAN AĞABABALARINIZIN
KARŞISINDA BİLE GERİ ADIM ATMAMIŞ GELENEĞİN TEMSİLCİLERİYİZ'
Biz, vatandaşız. Biz, yurttaşız. Bizi, hepimizi bağlayan bu cumhuriyeti; iyi, kötü, eksik çalıştıran metin
de Anayasa'dır. Hem de hileyle, hırsızlıkla değiştirdikleri ama her işlerine geldiğinde 'Bu Anayasa'yı
millet yaptı' diye akıl vermeye kalktıklarında hatırlatmak istiyorum. Sen, işine geldiğinde bütün o
hilene hurdana rağmen değiştirdiğin Anayasa'yı, 'Millet yaptı bu Anayasa'yı' diyeceksin. İşine
gelmeyince etrafından dolaşıyor gibi yapıp Anayasa'yı, yasaları paspas altına alacaksın. Biz de
susacağız öyle mi? Bak, Erdoğan’a söylüyorum. Biz senin bildiğin muhalefetten değiliz. Biz, gücünü de
sözünü de sadece halktan alan, halka karşı sorumluluğu her şeyin üzerinde tutan ve sizin sizi o
koltuklara oturtan ağababalarınızın karşısında bile bir adım geri atmamış, bildiğini söylemekten,
inandığını savunmaktan yarım adım geri durmamış bir geleneğin temsilcileriyiz. O yüzden, bugünden
sonra da doğru bildiklerimizi söylemekten asla imtina etmeyeceğiz.
'TÜRKİYE'DE KURUMLARIN İÇİ BOŞALTILDI'
Evet, bu iktidar döneminde Türkiye’de kurumların içi boşaltıldı. AKP’lilerin amcaoğulları, dayı kızları
başka hiçbir yeteneği olmayan yandaşlar bu kurumlara yerleştirildi ve bu kurumlar bağımsızlıklarını
yitirdiler. Ama yine de söylemekten geri durmayacağız. Bu kurumlarda kim çalışıyorsa esas
sorumluluğu Tayyip Erdoğan’dan çok halka karşıdır, yasalara karşıdır. Onlar bunun farkında
olmayabilirler biz bunu anlatmaya, bunu hatırlatmaya, bunu her seferinde söylemeye farkına
varsınlar diye çabalamaya devam edeceğiz.
'YSK'NİN ALACAĞI KARARLARIN TARAFLI VE KANUNSUZ OLACAĞINI BİLİYORUZ'
Yüksek Seçim Kurulu da bu kurullardan bir tanesi. Kağıt üstünde asıl işi ülkede seçimleri düzenlemek
ama uzun zamandır biliyoruz ki esas işi Saray’ın gönlünü hoş tutmak olmuş. Elbette ki herkes gibi biz
de bunların farkındayız. Alacağı kararların taraflı ve kanunsuz olacağını da tahmin edebilecek kadar bu
ülkeyi, bu ülkenin gerçeğini biliyoruz ama bizim burada halka karşı bu ülkede yaşayan Türkiye’de
yaşayan, mücadele eden, bu 20 yıllık karanlık bitsin diye dişini tırnağına takıp mücadele eden, evladını
eşini sevdiklerini kaybedenlere karşı sorumluyuz.
'HUKUKU, ADALETİ YENİDEN TESİS ETMEK GÖREVİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ VE ASLA BU
MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Biz, bu iktidara karşı verdiği mücadelede canını kaybetmiş kardeşlerimize karşı sorumluyuz. Sadece bu
iktidara karşı laf söyledikleri için muhalefet ettikleri için teslim olmadıkları için mücadelelerini
cezaevinde sürdürmek zorunda kalan arkadaşlarımıza karşı sorumluluğumuz var. Bugün, Anayasa'nın
delinmesine, kurumların kafasına göre karar vermesine sessiz kalamayız. Türkiye’de artık hukuk,
adalet ve hak aramanın bile zamanı geçti. Türkiye’de hukuku, adaleti yeniden tesis etmek göreviyle
karşı karşıyayız ve asla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
'ERDOĞAN'I HEM SANDIĞA HEM TARİHE GÖMMEK İSTİYORUZ'
TİP Basın Bürosu
Saray Rejimi kendini çok güçlü görüyor olabilir. Kendini, kimilerine çok güçlü gösteriyor da olabilir
ama ne kadar manipüle etmeye kalkarlarsa kalksınlar, ne kadar sinsice planlar yaparlarsa yapsınlar biz
onların çizdiği alanda sıkışmış bir siyaseti reddediyoruz. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak, bu ülkenin tüm
yurttaşların hukuki haklarını sonuna kadar savunacağız. O yüzden söylüyoruz, biz Erdoğan’ı yenmek
istiyoruz Erdoğan’ı sadece sandığa değil, hem sandığa hem tarihe gömmek istiyoruz, Erdoğan da aday
olmaya çok hevesliyse bu ülkede yasalara anayasalara uymak zorundadır. Bu kadar söylüyorum.
'ANAYASA'YA SAHİP ÇIKMADAN BU ÜLKENİN İNSANINA NASIL UMUT VEREBİLİRİZ?'
Yani, istiyorlarsa 50 tane YSK açsınlar, hepsinin içini kendi yandaşlarıyla doldursunlar; Anayasa'da
yazan şey ortada, yasalar ortada. Ve hiç kimse ama hiç kimse bunun üstünde değildir, hiç kimse farklı
kurallara tabi değildir. O yüzden sevgili arkadaşlar biz bir kez daha ifade ediyoruz. Elimizden gelen her
şeyi yapacağız. Türkiye’de hukukun yeniden tesis edilmesi için hukuk mücadelesini sonuna kadar
sürdüreceğiz. Buradan da herkese bu memleketin geleceğine dair sorumluluk taşıdığını iddia eden
herkese çağrı yapmak istiyoruz, soru sormak istiyoruz. Yani bu aday tartışmalarına, kayıkçı
kavgalarına, Erdoğan’ın açtığı çukurlara düşerek Saray Rejimi’ni yenmek mümkün müdür?
Anayasa'ya, yasalara, kurallara bile sahip çıkmadan Saray'ın çizdiği sınırları kabul ederek buraya
sıkışarak, bu ülkeye bu ülkenin insanına nasıl umut verebiliriz?
'AKP'SİZ BİR GELECEK İSTİYORSAK İLK ŞARTI DAYATMALARINA KARŞI DİK BİR DURUŞ
SERGİLEMEKTİR'
Mesele sadece bir seçim meselesi de değil. Türkiye’nin gelecek yüzyılını kazanmak istiyorsak, AKP'siz
bir gelecek istiyorsak bunun ilk şartı, AKP’nin dayatmalarına karşı dik bir duruş sergilemek, AKP’nin
oyunlarını bozmaktır. Onların çizdiği sınırlar içerisinde o kısıtlarla AKP'yi yenmek de mümkün
olmayacaktır. O yüzden bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlara, herkese; hukukun üstünlüğünü,
Anayasa'nın önemini ve siyasetin umut verme gücünü hatırlatmak istiyoruz. Biz, hiç kimsenin
dayatmasına teslim olmayacağız. Anayasa, yasalar aynı zamanda vatandaşın haklarını da yazar. Yani
bu ülkenin yurttaşıysanız sizin haklarınız vardır ve bunlar Anayasa'yla, yasalarla tarif edilir. Bakın altını
çizerek söylemek istiyorum; Anayasa'yı çiğnemek, yasaları çiğnemek halkın haklarını gasbetmektir.
İşte biz buna izin vermeyeceğiz diyoruz.
'ORTADA AÇIK BİR HIRSIZLIK VAR; GÜCÜMÜZ YETTİĞİNCE 'HIRSIZ VAR' DİYE BAĞIRMAYA DEVAM
EDECEĞİZ'
Şöyle bir örnek vereyim bakın bir hırsızlık gerçekleşiyor, gözümüzün önünde halkın hakları çalınmak
isteniyor. Şimdi biz şunu hiç düşünmüyoruz, çok açık söyleyeceğim. Tek başına bizim bu hırsızlığı
önlemeye gücümüz yeter mi? Samimiyetle ifade ediyorum, bilmiyorum. Tek başına bizim gücümüz
yeter mi bilmiyorum. Ama engelleyemezsek bile bağıracağız ya 'Hırsız var, hırsız var, hırsız var' diye
bağıracağız. Belki, hırsızın çalmasını engelleyemeyeceğiz ama komşularımızı uyaracağız. Yardım
isteyeceğiz, en kötüsü komşumuzun evinin soyulmasını engelleyeceğiz. Yani ortada açık bir hırsızlık
var, biz bunu görüyoruz ama 'gözlerimizi kapatalım görmezden gelelim' diye bekleniyor. Hayır!
Gücümüz yettiğince, sesimiz çıktığınca, sesimiz kısılana kadar 'Hırsız var' diye bağırmaya devam
edeceğiz.
'PEK ÇOK YURTTAŞIMIZ İSYAN EDİYOR, BİLSİNLER Kİ YALNIZ DEĞİLLER; SONUNA KADAR
MÜCADELEYİ SÜRDÜREEĞİZ'
O yüzden, biliyorum pek çok yurttaşımız bu hukuksuzluklara isyan ediyor ama 'Yanımızda kimse yok,
desteğimiz yok, ne yapabiliriz ki' diye düşünüyor. Bilsinler ki yalnız değiller. Bakın her gün ama her
gün sokaklarda yurttaşlarla birlikte nefes alıp veren bir siyasi partinin temsilcisi olarak söylüyorum.
TİP Basın Bürosu
Onlarla birlikte olan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Biz, milyonlarca insanız. Bu öğrenilmiş
çaresizlik, bu baskı karşısında sinmek, vazgeçmek yok. Biz buradayız. Sonuna kadar bu mücadeleyi
sürdüreceğiz, her türlü hukuksuzluğa karşı direneceğiz ve bu kapsamda son kez ifade ediyorum. Bakın
biz sandıktan kaçmıyoruz, seçimden korkmuyoruz. Hemen yapılmasına hazırız ama biz seçim istiyoruz
diye biz bu iktidardan bir an önce kurtulmak istiyoruz diye bu iktidarın türlü türlü hukuksuzluklar
yapmasına, istediği gibi istediği şartlarda seçim oyunu kurmasına izin vermeyeceğiz.
'ERDOĞAN ADAY OLMAK İSTİYORSA MUHALEFET PARTİLERİYLE GÖRÜŞECEK, LAMI CİMİ YOK'
Erdoğan eğer bu yıl yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa gelecek Meclis'e, tüm
muhalefet partileriyle görüşecek ve bu seçim böyle gerçekleşecek. Bunun lamı cimi yok.
'AKP 7 BİN 389 GÜNDÜR İKTİDARDA, 'YETER, SÖZ MİLLETİN' DİYOR'
Buraya gelmeden önce hesapladım, AKP, bugün itibarıyla 7 bin 389 gündür iktidarda. 7 bin gün... Yani
20 yıl 2 ay 23 gündür devam eden bir iktidardan bahsediyoruz. Şöyle söyleyeyim; bunlar iktidara
geldiğinde ben 23 yaşındaydım, üniversite öğrencisiydim.
Şimdi 7 bin gün geçmiş, 20 yıl geçmiş. Ülkede üzerine çıkıp tepinmedikleri tek bir alan kalmamış. Bu
süreç içerisinde binlerce işçi, binlerce kadın hayatını kaybetmiş. Tren kazaları yaşanmış. Öğrenciler,
üniversiteler baskılanmış. Memleketin her tarafını tarikatlar, cemaatler sarmış, palazlanmış. Ülkede
satılmadık tek bir alan, fabrika, bina arsa kalmamış. Neredeyse Türkiye’de yüzü gülen, geleceğe
umutla bakan insan bırakmamışlar. Şimdi, artık öyle bir noktaya gelmişiz ki hiçbirimiz kiralarımızı
faturalarımızı karşılayamıyoruz.
Memlekette konuşma özgürlüğü yok. Memlekette grev yapma özgürlüğü yok. İşçilerin grev hakları
fiilen iktidar tarafından yasaklanıyor, hukuksuz bir biçimde. Yani toplasanız memlekette dinci bir
baskı, yalan dolanla siyaset ve bir de her geçen gün zenginleşen patronlar var. Bir de çıkmış 'Yeter, söz
milletin' diyorlar. Bir daha söylüyorum bakın, 7bin 389 gündür iktidardalar şimdi çıkmış 'Yeter, söz
milletin' diyor. Yani her şeyi bir tarafa bırakıyorum, insanda azıcık utanma duygusu olur.
20 yıldır insanların evine çöken konut tekellerinin, vergilerimizden semiren teşvik üzerine teşvik alan
başta beşlisi olmak üzere çeşitli çetelerin bu ülkenin derelerine, ormanlarına çöken şirketlerin
konuştuğu 20 yıldır; sözün hep tarikatlarda, cemaatlerde, orta çağ artıklarında olduğu bu ülkeyi,
sadece bunlara ait kılmak için mücadele ettikleri, bütün sözü onlara verdikleri bir sürecin sonucunda
'Yeter, söz milletin' diye utanmazca yeni sözler üretmeye çalışıyorlar.
'ARTIK SÖZ BİZİM'
Açık konuşalım, bugün itibarıyla artık söz bizim. Gençlerin, kadınlar, emekçilerin artık söz.
İkizdere’dekiler konuşacak, Kaz Dağları’ndakiler konuşacak. Artık bu ülkede Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileri konuşacak, Gezi direnişçileri konuşacak, söz de yetki de iktidar da her şey halkın olacak.
'BU MİLLET ARTIK 'YETER, SARAY'DA SÜRDÜĞÜNÜZ O SALTANATA SON' DİYECEK'
O yüzden AKP için artık perdenin inme vakti geldi. Hani yeter diyorlar ya 'Yeten bir şey varsa o AKP’dir
bu memlekette' Eğer 'Yeten bir şey varsa Recep Tayyip Erdoğan'dır, bu ucube Saray Rejimi'dir. Bu
millet artık bir şey diyecekse, 'Yeter Erdoğan' diyecek, 'Yeter AKP' diyecek, 'Yeter, Saray'da
sürdüğünüz o saltanata son' diyecek!
'BİZE KADER DİYE DAYATTIKLARI BU AŞAĞILIK DÜZENİ DEĞİŞTİRMEK YALNIZCA BİZİM ELLERİMİZDE'
O yüzden, buradan bu ülkenin emeğiyle alın teriyle geçinen güzel insanlarına seslenmek istiyorum.
Yalnızca, canım kardeşlerime seslenmek istiyorum. Farkındayız, çok zor zamanlardan geçiyoruz.
TİP Basın Bürosu
Çocuklarımız doğru düzgün beslenemiyor. İnsanlar, en temel ihtiyaçlarını alırken dahi defalarca
düşünmek zorunda kalıyor. Kira zamlarının altında ezilmiş durumdayız. Memleketin onurlu hekimleri
bas bas bağırıyor. Çocuklar yeterli beslenemediği için gelişim bozuklukları yaşanıyor. Bir yandan tefeci
bankalar insanların evlerine çöküyor. Sağlıksız, dayanıksız ilk depremde yıkılacak evlere fahiş fiyatlar
konuluyor. Kara kış günü ev sahipleri insanları kapının önüne bırakmak istiyor. Memlekette açlık
sınırının daha ilk ayında altında kalan bir asgari ücret var. Emekliler maaşlarını asgari ücretin bile
altında alıp açlıkla, sefaletle her gün sınanıyorlar ve bu iktidar 'Ben böyle getirdim, böyle götürmeye
devam etmek' istiyorum diyor.
Değerli kardeşlerim; bu ülkenin iyi, güzel, ahlaklı insanları. Bakın şu gerçeği ne olur unutmayın. Biz,
azınlık değiliz. Biz bu ülkenin çoğunluğuyuz, biz bu ülkenin yüzde 99’uyuz. Hem kalabalığız, hem
sonuna kadar haklıyız. Haklı olduğumuz kadar kalabalık ve çok büyük bir çoğunluğuz. Bize kader diye
dayattıkları bu yoksulluğu, bu yoksunluğu, bu aşağılık düzeni, adına hayat dedikleri bu cehennemi
değiştirmek yalnızca ve yalnızca bizim ellerimizde. İşte sırf bu yüzden belki de sadece, sadece bu
yüzden kurtarıcı olduğunu ilan edenlerden bir kurtulmak zorundayız.
'UMUT ARAYAN BU ÜLKENİN MÜCADELE EDEN İNSANLARINA BAKSIN'
Kendimizden, kendi ellerimizden başka hiçbir kurtarıcı olmadığını bir kez daha hatırlamamız
gerekiyor. Bakın, umut arayan, çare arayan, dönüp kendine; yakınındakilere, sokağındakilere, iş
yerindekilere, bu ülkedeki milyonlara baksın diyorum. Umut arayan, alın teri için mücadele eden
Trendyol kurye emekçisi arkadaşlarıma baksın, umut arayanlar hakkı için mücadele eden ve
kazanmanın eşiğine gelen EYT’lilere baksınlar. Bakın grevler Erdoğan yüzünden yasaklanıyor, Erdoğan
grevleri yasaklamaya kalkıyor ama işçi kardeşlerimiz Erdoğan’ın yasaklarını yırtıp atıyor, grevlerini
yapıyor ve haklarını alıyor. Umut arıyorsak o işçi kardeşlerimizin gözlerinin içine bakmamız
gerekiyor. Özetle, umut arayan herkes kendine, çevresine, bu ülkenin işçilerine emekçilerine,
gençlerine, kadınlarına, mücadele eden insanlarına baksın.
'HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDERSEK BU ÜLKE İNSANCA YAŞANABİLECEK BİR ÜLKE HALİNE GELİR'
Biz Türkiye İşçi Partisi olarak hiçbir zaman halka yalan söylemedik. İnanmadığımız hiçbir şey
söylemedik. Bugün de yakın gelecek için bir gül bahçesi vadetmiyoruz. Gelin hep beraber omuz
omuza, kol kola duralım, akıllarımızı yüreklerimizi birleştirelim, hep birlikte mücadele edelim, biz
mücadele edersek bu ülke insanca yaşanabilecek bir ülke haline gelir. Eğer biz birbirimize güvenir,
birbirimizin koluna girersek bu memlekette insanca, kardeşçe eşit ve özgür bir biçimde yaşayabiliriz.
Refah içerisinde, mutluluk içerisinde bu ülkenin eşit ve özgür yurttaşları oluruz diyoruz.
'HALKIN KANUNLARI MÜCADELEDE YAZILIR VE NE KAZANIRSAK MÜCADELEMİZLE KAZANIRIZ'
Değerli yurttaşlar, biz TİP olarak enerji kullanımından, emeklilik reformuna, kira ve barınma krizinin
çözülmesinden okullarda öğrencilere en az birer öğün ücretsiz yemek verilmesine kadar, ülkemizin
pek çok yakıcı sorunu konusunda kanun teklifleri verdik. Nasıl çözülebilir? İstenirse halk düşünülürse,
halkın çıkarları temel alınırsa ne kadar kolay çözülebileceğini göstermek için çalıştık.
Şimdi iktidar sanıyor ki onlar şimdi burada çoğunluk ya, biz o kanun tekliflerini alırız, Meclis'in
raflarına koyarız, orada dosyalar zaman içerisinde tozlanır. Ancak çok yanılıyorlar canım kardeşim, çok
yanılıyorlar. Çünkü biz biliyoruz halkın kanunları aslında sokaklarda yazılır, mücadelede yazılır ve biz
ne kazanırsak ancak ve ancak mücadelemizle kazanırız.
O yüzden yurttaşlarımızın elektrik, doğal gaz, su, internet gibi en temel ihtiyaçlarının birtakım
patronların para kazanma aracına dönüştürülmesine müsaade etmeyelim diyoruz. Temel bir insan
hakkı olarak gördüğümüz enerjiden birtakım şirketler kâr elde edecekmiş. Bu saçmalığa son verelim
TİP Basın Bürosu
diyoruz. İnsan haklarını ve doğayı önceleyen bir enerji politikası, bir enerji hakkı mümkündür ve bu
kazanılabilir diyoruz.
'AKIL DIŞI BİR DÜZEN VAR, BU DÜZENE SON VERECEĞİZ'
Düşünsenize, gençlerimizi tarikat yurtlarının karanlığına mecbur bıraktıkları, fahiş kira zamları altında
kent merkezlerinin yoksullardan, onların deyimiyle söyleyelim arındırıldığı, milyonlarca insanın
sağlıksız ve Türkiye gibi deprem riskinin çok yüksek olduğu bir ülkede ilk depremde yıkılacak
konutlara mahkum edildiği ama bunun karşısında emlak baronlarının, bankaların, birtakım
patronların milyonlarca evi boş tuttuğu akıl dışı bir düzen var. İşte bu düzene son vereceğiz.
'BARINMA FONU OLUŞTURULMASINI VE ÇOK EVİ OLANDAN ÇOK VERGİ ALINMASINI
SAVUNUYORUZ'
Konut hakkını Anayasal olarak tanımayacak, devletin sosyal konutlar inşa etmekle mükellef olduğunu
tarif edeceğiz. Barınma sorunun çok acil bir biçimde çözülmesi gerektiğini biliyoruz o yüzden derhal
bir barınma fonu oluşturulmasını ve bakın çok evi olandan çok vergi alınmasını savunuyoruz. Yani bir
evi olanla, yüz evi olanın yurttaşla emlak simsarının bu emlak baronlarının aynı vergileri ödediği hatta
o patronların, emlak baronlarının vergilerden muaf tutulduğu üstelik banka kredileriyle halk
tarafından finanse edildiği bu akıl dışılığa artık son.
'VERGİ SİSTEMİ SİL BAŞTAN DÜZENLENMEK DURUMUNDA'
Vergi sistemi, sil baştan tümden düzenlenmek durumundadır bu ülkede. Bu ülkenin işçisi, doktoru,
öğretmeni, memuru, mühendisi, bütün vergi yükünü bunların omuzlarına yüklemiş bir düzen; öbür
taraftan şirketlere, en yüksek gelir grubuna sosyal eşitsizliği daha da bozacak, derinleştirecek her tür
imkanı sağlıyorlar. Buna nasıl sessiz kalınabilir? Asgari ücretliden, dar gelirliden, yeni mezundan vergi
almadan ama o her gün servetlerine servet katan bir avuç insanı daha fazla vergilendirerek en
azından eşitsizliği ortadan kaldırmak mümkündür.
'AZGIN AZINLIĞIN SERVETİNE MÜDAHELE ETMEK GEREKİYOR'
Geçen hafta burada bir rapordan söz ettim, tekrar altını çizeceğim. Türkiye’de sadece 13 kişinin
toplam serveti 44 milyon yurttaşımıza eşit. Bu memlekette düzenin bozuk olduğunu anlatmak için
başka bir şey söylemeye gerek yok. 13 kişi, 44 milyon insanın servetinden daha fazla servete sahip bu
ülkede. Dolayısıyla, bu en zengin yüzde bir var ya AKP döneminde kaymak tabakayı oluşturan,
doymak bilmeyen o azgın azınlık; bunların bu ülkenin, yüzde 90’ının 1,5 katı kadar servetine elbette ki
müdahale etmek gerekiyor.
'SOSYAL ADALET VERGİSİ' ÖNERİSİ
Bir sosyal adalet vergisi öneriyoruz. Sosyal adalet vergisi, kamuya açık bir biçimde toplumun faydasını
gözetecek hizmetlerde kullanılmak üzere konutlar, araçlar, lüks taşıtlar, banka hesapları ve kişisel
yatırımların veri alındığı bir biçimde düzenlenecek. Sosyal adalet vergisi, her evi veya bir miktar
birikmişi olan bu ülkenin yüzde 99’unu oluşturan yurttaşlarımıza kesinlikle uygulanmayacak.
Tam tersini yapacağız. Bu ülkenin yüzde 99’unun sırtına binmiş o bir avuç azgın azınlığın halktan
sömürdüklerini tekrar halka iade edeceğiz.
'SİYASAL İSLAMCILARLA MÜZAKERE DEĞİL MÜCADELE EDİLİR'
Elbette memleketin içinde bulunduğu durum öfkemizi büyütüyor. Çok acil bu hafta yaşanan
gündemler var, onlarla bitireceğim. Bir tanesi, Saray Rejimi; dün kadınları nesneleştiren, bölen, suni
gündemler yaratan ve artık tek kelimeyle seçim yatırımına dönüşmüş Anayasa değişikliğini küçük
TİP Basın Bürosu
ortağıyla birlikte komisyondan geçirdi. Bizim bu konuda başından beri tavrımız çok net. Hiç
değişmedi, değişmesine de ihtiyaç duymuyoruz. Anayasa'yı tanımayanlarla Anayasa yapılamaz.
Siyasal İslamcılarla da müzakere değil mücadele edilir diyoruz.
'SUÇ İTTİFAKI DAĞITILACAK, HEPSİ YASLANDIKLARI SARAYLA BİRLİKTE TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNDE
YERİNİ ALACAK'
Dün Meclis'te bir utanç yaşadık. Bir gazeteci arkadaşımız, işini yapmaya çalıştığı sırada, sadece soru
sorduğu için hem sözlü hem fiziki şiddete maruz kaldı. Gerçekten Meclisimize yakıştıramıyoruz ama
MHP’ye çok yakışıyor, hiç şaşırtmadığını söylemem lazım. Dünden bugüne Türkiye siyasi tarihinde
nefret diliyle, şiddetle ve mafyayla anılan bu harekete en yakışan cevabı yakında Türkiye halkının
vereceğini düşünüyoruz. Bu suç ittifakı mutlaka dağıtılacak, hepsi yaslandıkları bu Sarayla birlikte
tarihin çöplüğündeki yerini alacaklar. Bu vesileyle gazeteci arkadaşımıza da geçmiş olsun dileklerimizi
iletmek istiyoruz.
'İNŞAAT İŞÇİSİ ARKADAŞLARIMIZIN SONUNA KADAR YANINDAYIZ'
Son gelen bilgi, Diyarbakır’dan inşaat işçisi kardeşlerimiz bize ulaştılar. Geçtiğimiz hafta bir iş bırakma
eylemiyle seslerini duyurmaya çalıştılar. Günde ortalama 12 saat çalışan inşaat işçileri, günlük 600 lira
sabit yevmiye, kaldıkları şantiyede de insanca barınma ve beslenme koşulları için mücadele ediyor.
İnsanca barınma ve beslenme koşulları için bu ülkede işçiler mücadele etmek zorunda kalıyor. Biz
inşaat işçisi arkadaşlarımızın sonuna kadar yanında olduğumuzu ifade edeceğiz.
'SON BİR AYDA SAYISI 10 BİNİ AŞAN YENİ ÜYE VE GÖNÜLLÜLERİMİZE HOŞ GELDİNİZ DEMEK
İSTİYORUM'
Son olarak geçtiğimiz hafta paylaşmıştım, partimize yoğun başvurular oluyor diye. Bu hafta artarak
devam ediyor paylaşmazsam eksik bırakırım. 'Olmaz bu iş' diyenlere, 'Bu ülkede umut yok' diyenlere
karşı umutla inatla ve inançla her gün parti binalarımızı dolduran; bugün itibarıyla son bir ayda sayısı
10 bini aşmış yeni üye ve gönüllülerimize bir kez daha hoş geldiniz demek istiyorum.
Ülkemizde basın özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına dönük saldırılardan rahatsız olduğu için
partimize İzmir’den katılan Ayten kardeşim, 'Hukuku, Anayasa'yı ayaklar altına aldıkları bu karanlık
dönemde TİP’le birlikte mücadele etmek istiyorum' diyen avukat Cansın kardeşim, 'Sosyalizmi
yaygınlaştırmak için ben de bir adım atmak istiyorum' diyen Eskişehir’deki öğrenci kardeşim Diren,
parti üye formuna 'Hakkımı almak için üye olmak istiyorum' diyen Antepli işçi kardeşim İzzet Can ve
doğal olarak buradan adını sayamadığım, sayamayacağım ama bu Saray saltanatını tarihin çöplüğüne
omuz omuza göndereceğimiz ellerini bir kez olsun bırakmayacağımız binlerce kardeşime yeni
yoldaşlarımıza hoş geldiniz diyorum. Taptaze bir güç, umut oldunuz bize. Düne kadar açık söyleyeyim
daha çok inatçı idik. Şimdi hem inatçıyız hem kararlıyız ve artık biliyoruz mutlaka başaracağız.
Hepimize kolay gelsin diyorum.

Yorumlar

Daha Fazla Haber
BURSA
TURNUVANIN KAZANANI DOSTLUK OLDU
ANKARA
ANKARA KALESİ’NE HASSAS DOKUNUŞ
BURSA
Bursa’dan Suriye’ye Yardım ve Kardeşlik Eli
BURSA
Bursa’da masal dünyasına renkli yolculuk
GENEL
HAVALİMANLARININ KAHRAMANLARI ARFF EKİPLERİ
BURSA
Sağlık Buluşmaları'nda deri sağlığı konuşuldu
BURSA
BÜYÜK DÜŞÜNÜR YILDIRIM’DA ANILDI
GENEL
FIRST TEAM CHALLENGE'IN İLK TÜRKİYE ŞAMPİYONASI BEYLİKDÜZÜ'NDE YAPILDI
BURSA
Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali, 14’üncü kez kapılarını açtı
BURSA
Nilüfer’de Yeni Yıl Festivali’nde eğlence ve alışveriş bir arada