Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 24’te yayınlanan bir programda, gündeme ve Cumhurbaşkanı seçimlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı’nın basit bir görev olmadığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Anayasa 104’e göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı, Romanı, Arnavutu… Bu ülkede kim yaşıyorsa bunların tamamının birliğini temsil eder. Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını da gözetir. Öyle basit bir görev değil, orada yan gelip yat, böyle bir şey olmaz” ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimlerine katılacak olan rakiplerini, “Meydanlara niye çıkılır, basın toplantıları niye yapılır, televizyon programları niye yapılır? Diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım… ‘Ben gelirsem şunu şunu yapacağım…' demeleri lazım. Kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam, onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu şunu ortaya koyar; demek ki siz hizmete talip değilsiniz, efendiliğe talipsiniz. Yani ben çıkacağım oraya beyefendi, oradan talimatı vereceğim, hükümet de çalışacak… Hükümet, yol kanalizasyon, su bu işleri yapacak, ben de Çankaya'da oturacağım. Bu, değil. Yani Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla oraya geliyor. Dolayısıyla aynı zamanda devletin başı olması hasebiyle Bakanlar Kurulu'na gerekli hallerde, istediği zaman başkanlık yapabileceğine göre; bir defa orayla sürekli kontakta olacaksın, sürekli irtibatta olacaksın, yatırımlar devam ediyor mu, etmiyor mu, yeni neler yapılabilir… Şimdi ben sayın Başbakan ile diyelim ki haftada bir normal rutin görüşmem olmasıyla yetinmeyebilirim, belki daha farklı burada bir çalışma esası da getirebiliriz. Ne yapıyoruz, ne diyoruz, neler yapacağız, şu ana kadar biz 12 senede bir şeyler yaptık ama bunlar bizim için yeterli değil. Bundan sonra neler yapacağız. Bunların da takipçisi olmaya mecburuz” şeklinde eleştirdi.
“BAKANLAR KURULU TOPLANTILARINA KATILABİLİRİM”
Olağanüstü durumlar dışında Cumhurbaşkanı ile haftalık görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Başbakan, Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Bakanlar Kurulu toplantılarına da katılabileceğini kaydetti. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı’nın rahat bir görev gerçekleştirmediğini belirten Erdoğan, “Bakanlar Kurulu'na katılmak suretiyle o havayı daha farklı hale getirmek gibi bir durum olabilir. Bu tabii kabine diyelim ki; haftada bir, 15 günde bir toplanır da siz de ayda bir böyle bir toplantıya katılırsınız. Şimdi Milli Güvenlik Kurulu ne oluyor; 2 ayda bir Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanıyor. Burada ülkenin sorunlarını, meselelerini çok daha farklı bir şekilde görüşme imkanımız oluyor. Cumhurbaşkanı, devletin başı o kadar rahat olamaz. Zaten eğer o ülkenin sorunlarını kendinde hissedemiyorsa, onu çözmenin heyecanın kendinde hissedemiyorsa, o zaman bu yapılan seçimin bana göre hiçbir anlamı yok. Ben ona inandığım için bunları anlatıyorum ve 'Şu ana kadar yaptıklarımız bizim referansımızdır' diyorum, bundan sonraki süreçte inşallah Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak seçilmiş bir hükümetle el ele vereceğiz ve çok daha farklı yatırımları 2023 hedefimizi, 53 hedefimizi, 71 hedefimizi inşallah altyapısını da bu şekilde hazırlayacağız” diye konuştu.
“BİR SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMEMİZDE FAYDA VAR”
Birçok ülkede, birbirinden farklı şekillerde ‘Başkanlık Sistemi’nin uygulandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Gelişmiş ülkelerin genelinde başkanlık sisteminin olması anlamlıdır, yarı başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Şimdi bizim artık burada bir sıçrama yapmamız lazım, yani bir sistem değişikliğine gitmemizde fayda var. Turgut Özal ve Süleyman Demirel de geçmişte bu konuyu dillendirdi. Nedense biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı. Ben şimdi görüyorum ki; milletim başkanlık sistemini bu seçimle beraber benimseyecek, konuşmaya başlayacak. Çünkü 'Ben Cumhurbaşkanı’nı seçiyorum. Madem Cumhurbaşkanını seçiyorum, niye başkan seçmeyim' diyecek. Ondan sonra başkanı seçecek. Yani bunu farklı yerlere çekenlere de gereken cevabı verecek” diye konuştu.
“BU RANDEVU OLAYI HER ŞEYİ ALTÜST ETTİ”
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, yurtdışında oy kullanım oranının düşük çıkmasının, seçmenlerden kaynaklanmadığını belirterek, “Maalesef bu Yüksek Seçim Kurulu'ndan kaynaklanıyor. Randevu diye bir olay çıkardılar, bu randevu olayı her şeyi altüst etti. Vatandaş, randevu almak gibi işlerle uğraşır mı? Burada da icabında 8 saat değil, 12 saat iki ekip, üç ekip orada çalışır. İnsanlar uzak yerlerden geliyor. Gelir orada oyunu kullanır. Bu onun için şu anda bambaşka bir hava, bambaşka bir heyecan, bir aidiyet duygusu var. O mensubiyet duygusunun cevabını Yüksek Seçim Kurulu’nun farklı vermesi lazımdı. Ama randevu olayı ortaya çıkınca, vatandaş randevu alacak, bu randevuya göre oraya gelecek… Bunlarla uğraşmaz. Bizim kolaylaştırıcı olmamız lazımdı. Çünkü benim yaptığım Avrupa'daki kapalı salon toplantılarındaki heyecanı ben görmenizi isterdim, böyle bir heyecan var ama şu anda gördüğümüz o ki; yüzde 10'u bile belki zor aşacak” ifadelerini kullandı.
Pazar günü yapılacak olan seçimlere yüksek oranda katılım beklediğini belirten Erdoğan, yapılan anketlerde göre katılımın yüzde 90’ın altında gözükmediğini vurguladı.
“PENSİLVANYA’DAN CİDDİ BİR AÇIKLAMA DUYDUNUZ MU”
Cemaatin AK Parti dışında, bölgede hangi parti güçlüyse o partiyi desteklediğini belirten Erdoğan, “Çok enteresandır, bize karşı CHP'nin güçlü olduğu yerde CHP'yi, MHP'nin güçlü olduğu yerde MHP'yi, BDP'nin güçlü olduğu yerde BDP'yi desteklediler. Bunlarda böyle bir çizgi söz konusu değil. Yalpalıyorlar, her şey olabilir. Fakat biz çizgimiz neyse bu çizgimizde sonuna kadar, hiçbir sapma yapmadan yolumuza devam ettik. Burada tabi önemli olan bir şeyi söylemem lazım; şimdi İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada… Bakın bu kadar insan orada şehit edildi; neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, yaralı sayısı 9 bine yaklaştı. Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu” eleştirilerinde bulundu.
“TUZLUKLAR, MUZLUKLAR ÇAĞLAYAN'A AKTI”
Paralel vesayetin sona ereceğini belirten Başbakan Erdoğan, “Şu anda işte biliyorsunuz paralel emniyetteki yapı ortaya çıkmaya başladı. Bunlar ortaya çıkınca şovmenler de ortaya çıkmaya başladı, tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı. Şimdi burada sormak lazım; bir defa oraya gelenler suç işledi. Öyle zannediyorum ki, savcılar bunlarla ilgili de gerekli olan davayı açacaktır. Senin milletvekili olman nezarethaneye girme hakkını sana vermez. Orada gelip onlarla beraber şov yapma hakkını sana vermez. Orada sadece nezarethanede olanlarla görüşme hakkı avukatlarındır. Senin öyle bir hakkın yok, ama bunlar geldiler oralarda şovlar yaptılar.
Bunlar bunun bedelini ödemek durumundalar. Daha önce farklı farklı ifadeler verirken, hatta bir tanesinde de 'Üstlerimiz bunu biliyordu, başbakana da gerekli bilgiyi verdiler' diye açıklaması var. Ben de meydanlarda söyledim, 'kimse, açıkla bunu' dedim.’ Eğer zerre kadar sizde haysiyet varsa, namus varsa açıkla. Bana böyle gelmiş bir bilgi yok. Bunlarda takiye var, yalan var, iftira var. Dürüst ol, doğru ol, kimmiş o, bize bilgi veren kim? İşte bütün bu adımlarla beraber inşallah burada o paralel vesayet süreci de sona erecek ama işin daha henüz başında olduğumuzu da söylemem lazım. Sağ olsun burada geçmişte olanlar ortadaydı şimdi de yargı gereğini yapmaya başladı" diye konuştu.
“ORTADOĞU'YLA YAPTIĞIMIZ GÖRÜŞMELERİ DİNLİYORLAR”
Gezi olayları ile 17 ve 25 Aralık operasyonlarının darbe girişimi olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, “Darbe girişimleri akamete uğradı. Bunlar başarılı olabilseydi Pensilvanya'daki zat buraya başka havayla gelecekti. Ama şimdi herhalde bu ertelendi. Şahsımla ilgili kayıtlara giren şey 'dönemin başbakanı'. Belgelerin içinde yakalandı, çıktı bunlar meydana... Daha ilerisini söylüyorum; benim uluslararası yaptığım telefon görüşmelerini dinliyorlar. Ortadoğu'yla yaptığımız görüşmeleri dinliyorlar. Bunların içinde Mahmud Abbas'la yaptığımız görüşmeler var, Halid Meşal'le yaptığımız görüşmeler var, birçoğuyla yaptığımız görüşmeler var… Adamlar bunu dinliyor. Kim bilir bunları nereye servis etiler. Dışişleri Bakanlığı'nda Ahmet Bey'in, Milli İstihbarat, Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcisi ve Dışişleri müsteşarının dörtlü yaptıkları toplantıyı da aynı şekilde dinliyorlar. Bunların şirazesi kaçmış” şeklinde konuştu.
“PARALEL YAPIYI, REFERANDUMDAN SONRA YAPILAN ATAMALARDA HİSSETTİM”
Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapının devlet içinde bir yapılanma çabasında olduğunu ne zaman fark ettikleri üzerine sorulan bir soruya, şöyle cevap verdi:
“Böyle bir yapılanmanın başladığını yüzde 58 oyla, referandumun arkasından yapılan atamalarda maalesef hissettim. Atamalar yapılırken orada, 'nereye gidiyoruz' diye baktım. Maalesef bazı bakanlıktaki arkadaşlarımızın gafleti bize böyle bir bedeli maalesef ödetti. Bunlar çok farklı bir yaklaşım içindeler. Bunlarda nankörlük var, ihanet var, ne ararsan var… Ve devleti çalıştırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar.”
“ZOR OLAN SEÇMEKTİR, SEÇİLMEK KOLAYDIR”
Seçilme yaşının 18’e indirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Seçme, seçilme yaşını 18’e indirdiğiniz zaman, parlamento 18 yaşındaki gençlerle mi dolacak? Belki 5 tane, 10 tane, 15 tane genç olacak... Şu anda Almanya'da, Hollanda'da, Avusturya'da bu oluyor da burada niye olmasın. Biz, gençlerimize değer verdiğimizi bununla uygulamalı olarak ifade etmiş oluruz. Zor olan seçmektir, seçilmek kolaydır. Bu ülkede öyle siyasetçiler geldi ki, '4 yaşındaki eşeği Taksim Meydanı'na koyarım, seçtiririm' diyordu. Çünkü seçilmek kolay, ama seçmek zor… Seçme hakkını veriyorsun 18'e, ama seçilme hakkını vermiyorsun. Ama işte 'üniversiteyi bitirmiş olamaz' deniyor, lise mezunundan olmaz mı? Bu da olur, bir taraftan üniversitesine devam eder, bir taraftan gelir parlamentoda görev yapar. Ama maalesef biz gencimize güvenmiyoruz. AK Parti olarak biz, gençlerimize güveniyoruz. 25'i nasıl getirdiysek, ben inanıyorum bundan sonra AK Parti inşallah seçme ve seçilme yaşını 18 olarak Meclis'ten geçirecektir” diye konuştu.
“İSRAİL, TERÖR ESTİRİYOR…”
Filistin ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Filistin'in hali ortada... İsrail, bu Filistin'i niye acaba bombaladı, niye acaba bunlara böyle saldırıyor? İsrail elindeki sınırsız imkanlarla birlikte, elinde imkanı hemen hemen hiç yok denecek kadar az olan Filistin'i, Gazze'yi vuruyor. Şu anda bin 500'ü aşkın insan öldü, bunların içinde çocuklar var, kadınlar var. Yaralıya bakıyorsunuz, 9 bine yakın yaralı var.
Şuan İsrail kanalıyla, o taraftan, o kapılardan girme şartlarını zorluyoruz. Kızılayımızla beraber gıda yardımlarımız gidiyor, gitmeye de devam edecek, durana kadar gidecek. Orada yaptığımız hastane bombalandı. Şifa Hastanesi’ni biz yaptık. Bizim bu şekilde girişimlerimiz var fakat acımasızca İsrail adeta orada terör estiriyor, bu bir vaka olarak ortada.”
“İSLAM DÜNYASI KARMA KARIŞIK BİR VAZİYETTE”
Başbakan Erdoğan; Suriye, Irak ve Mısır ile ilgili de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Irak’ta son zamanlarda sağlıklı gelişmeler yaşanmadı. En sağlıklı yapı Kuzey Irak idaresindeki bölgede bulunuyor. Burada en azından altyapı, üstyapı yatırımlarıyla kendine geliş oldu. Ama ne Bağdat çevresinde ne güneyde şöyle bir kendine gelme, bir yatırım istenilen seviyelerde değil. Bir de son dönemlerde IŞİD olayı çıktı. IŞİD olayıyla orada yüzlerce, binlerce insan ölüyor ve işler orada iyice karışmaya başladı.
İslam dünyası karma karışık bir vaziyette. Suriye’de 200 bini aşkın insan ölmüş vaziyette. Türkiye'de şu anda 1 milyon 200 bin Suriyeli sığınmacı durumda. Bunlardan 230 bine yakını çadır ve konteynır kentlerde, diğerleri de değişik kentlerde bulunuyor. Türkiye'deki Suriyeliler’in sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyoruz. Gıda, ilaç ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için bugüne kadar yaptığımız yatırımlar 3,5 Milyar Dolar’a ulaştı.
Mısır'da bir darbe yönetimi var. ‘darbe yönetimi’ deyince rahatsız oluyorlar ama darbe yönetimisin sen, sen demokratik yollarla gelmedin. Oraya güdümlü sandık koymakla demokratik olunmuyor. Siz, demokratik yoldan gelmiş Mursi'yi apoletlerinizle indirmiş iktidarsınız, siz sözde iktidarsınız. Refah kapısını bile… Ben geçenlerde söyledim de rahatsız olmuşlar. Dedim ki, 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında bile yardım elini uzatmaz mı?' Bundan rahatsız olmuş, 'bizim içişlerimize niye karışıyor' diyor. Ben senin içişlerine karışmıyorum, sen yönetiyorsun orayı; biz yönetmiyoruz ama sadece bizim ciğerimiz yanıyor, sesleniyoruz, 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında elini uzatmaz mı' diyoruz. Ne zaman uzatacaksınız elinizi?”
Vatandaşlara, Pazar günü oy kullanmaları yönünde çağrı yapan Başbakan Erdoğan, “Bu, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olacak. 'Ben, halkın ilk defa seçtiği Cumhurbaşkanı’nda oy kullandım.' Bunu diyeceksin. Bu, çok büyük bir onurdur. Onun için bütün vatandaşlarımı, özellikle pazar günü oy kullanmaya davet ediyorum” dedi.
“SİYASETTE, ÇIRAKLIĞI DA, KALFALIĞI DA USTALIĞI DA YAŞADIM”
Bugüne kadar halkın bizzat kendi iradesiyle seçilen Cumhurbaşkanlarının ülkeyi yönetmediğini belirten Erdoğan, “Seçim sistemlerindeki gelişmelere baktığınız zaman; bildiğiniz gibi ilçe başkanlığı seçim adaylığından tutun, il belediye başkanlığı seçim adaylığına, milletvekili seçim adaylığı ve en sonunda ;Cumhurbaşkanlığı seçim adaylığında bulunuyoruz… Siyasetin içerisinde yaklaşık 40 yıllık bir geçmişim var. Siyasette, çıraklığı da, kalfalığı da ustalığı da yaşadım. Siyaseti, bir insan yönetme sanatı olarak ele aldığınız zaman; bu seçimin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bugüne kadar, halkın bizzat kendi iradesiyle seçtiği Cumhurbaşkanları ülkeyi yönetmedi. Geçmişte daha çok ihtilaller sonrasında işbaşına getirilen Cumhurbaşkanları vardı. Ama Allah rahmet eylesin, Turgut beyle bir süreç başladı; onu da vekiller seçti. Daha sonra tabii Süleyman beyin seçimi var, ondan sonra da Abdullah beyin seçimi var; Abdullah beyi de engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Karşımıza malum 367 garabeti çıkardılar. Fakat, millet adayına sahip çıktı. Şimdi iş çok farklı… O seçimlerde yüzde 47 ile erken seçim yaparak tekrar seçimi kazanmamız vardı. Ama arkasından da referanduma gittik. Referandumda da yüzde 69 gibi yüksek bir oyla halkın Cumhurbaşkanı’nı seçme kararını çıkardık. Burada bir taraftan Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek, parlamentosunu halk oluşturacak; dolayısıyla halkın kendi seçtikleri halkı yönetecek. İlk defa Cumhurbaşkanını halk seçeceği için, bu Pazar günü çok çok büyük bir önem ifade ediyor” ifadelerini kullandı.
“CUMHURBAŞKANI OLARAK DA HALKIMIZLA MEYDANLARDA BİR ARAYA GELEBİLİRİM”
Doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul’a övgüler yağdıran Başbakan Erdoğan, halkın alışveriş yaptığı mekanlarda düzenlenen yürüyüşlerin, mitinglerin özgürlükle bağdaşmadığını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
“Doğup Büyüdüğüm şehir İstanbul… Sevgililer sevgilisinin övgüsüne mazhar olmuş bir şehir İstanbul… İstanbul bir başka… Maalesef, İstanbul’da yaşayanlar İstanbul’un hakkını tam veremediler. İnsanların şehirler üzerinde hakkı olduğu gibi şehirlerin de insanlar üzerinde bir hakkı vardır. İstanbul hakikaten, benim sevgim, aşkım, her şeyim… Çünkü 4 buçuk sene İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. Belediye Başkanlığı yıllarımda da, İstanbul’da ilçe belediye başkanı arkadaşlarımla beraber kimsenin girmediği yerlere biz girdik. 1994’te İstanbul’u ciddi anlamda değiştirmeye başladık. ‘İstanbul’da Avrupa ve Anadolu yakasında 2 tane meydan yapalım’ dedik. Ve ‘kim miting yapacaksa bu meydanlarda yapsın’ dedik. Söyleyecek sözü olan gelsin oralarda söylesin. İlla, ‘Taksim de Taksim, İlla Kadıköy de Kadıköy, illa Tandoğan da Tandoğan’ olmaz. Yani huzur içinde gel burada istediğini söyle. Bundan kimse zarar görmesin. Valilik size nereyi tahsis ettiyse orada yapın. Ama düşünün; halkın alışveriş yaptığı merkezlerde yürüyüş yapıyorlar. Siz, özgürlüğü ‘her yeri istediğim gibi kullanırım’ tanımıyla tanımlayamazsınız. Siz İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yaptığınız zaman, İstiklal Caddesi’nde alışveriş yapan halka saygısızlık yapıyorsunuz. Oradaki esnafların cam, çerçeve her şey indiriliyor, oradaki insanlar alışveriş yapamıyor… Bunlar, özgürlük adına yapılamaz. Belediye başkanı arkadaşlarımızla da görüştüm, inşallah bu meydanların daha küçükleri ilçelerin belli yerlerine de yapılacak. Aynı şekilde, başta büyükşehirler olmak üzere başka vilayetlerde de yapılacak. İstanbul’daki bu mitingimizde, inşallah halk bize Cumhurbaşkanlığı görevini verirse; Başbakan olarak halkımla bu son görüşmemiz oldu. Ama bu, Cumhurbaşkanı olarak da halkımızla meydanlarda bir araya gelmeyeceğim anlamına gelmiyor. Cumhurbaşkanı olarak da, yine halkımızla meydanlarda bir araya gelinebilir.”
Başbakan Erdoğan, son mitinglere aile üyeleriyle birlikte katılmasıyla ilgili sorulan bir soruya, “Bazen ben onları, bazen de onlar beni motive ediyor. Onlar, bu havaları iyi teneffüs etsinler ki; yarınları iyi görsünler. ‘Biz dedemle beraber, şu meydandaydık, İstanbul halkıyla şöyle bütünleştik…’ Büyüdükleri zaman anlatacakları hatıralar bunlar. Bu hatıraları bizim onların sermaye hanesine yazdırmamız lazım” diye cevap verdi.