Törende Türkiye Romanlar Federasyonu Başkanı Ahmet Çokyaşar tarafından Erdoğan'a "Yüzyılın Devlet Adamı" ödülü takdim edildi. Erdoğan'a ayrıca Bursa Roman Federasyonu tarafından "Fahri Roman" unvanı da verildi. Törende konuşan Erdoğan, “Ahmet Çokyaşar kardeşime konuşmalarındaki tespitleri, vurguları sebebiyle teşekkür ediyorum. Sanata yönelik yanlarını bilirim, burada oluşturdukları okulları geleceğin müzisyenlerini yetiştirme yönündeki gayretleriyle ve yine buradaki şu anda sanatını icra eden, özellikle Aysun Taşçeşme hanımefendiye ve yanında saz heyetine şahsım ve beraberinde heyetimle teşekkür ediyorum. Ben aslında Romanlara yabancı değilim.
Yani biraz Roman kültürünü bilen birisiyim. Çünkü Kasımpaşa Kaptanpaşa’da doğdum büyüdüm. Roman kardeşlerimle iç içe doğdum büyüdüm. Aynı mahalleyi onlarla paylaştım. Beraber aynı okulu paylaştım. Beraber aynı mahallenin top sahasında onlarla top koşturdum. Dolapdere’de yine onlarla beraber oldum. Hacıhüsrev, Yenişehir’de Roman kardeşlerimle bir arada büyüdüm. Birlikte o futbol oynadığım günleri hatırladım Ahmet konuşurken. Onlarla acıyı beraber, hüznü beraber kederi, sevince beraber yaşadım. Sizin meseleniz elbette benim de meselemdir. 2010 yılındaki buluşmada söylediğimi bugün bir kez daha gönülden ifade ediyorum. İlle de Roman olsun, ister taştan çamurdan olsun, o da Allah kuludur, her ne olursa olsun” dedi.
“BİZ KİMSEYE FARKLI BAKAMAYIZ”
Yaratılanları Yaradan’dan ötürü hoş gördüklerini ifade eden Erdoğan, “Evet bizim hayata bakışımız budur. Farklı bakamayız. Çünkü yaratılanı Yaradan’dan ötürü seven bir anlayışın mensupları olarak biz kimseye farklı bakamayız. Biz batıcı bir anlayışın uyduları değiliz. Onlar bizim gibi bakamazlar. Avrupa Birliği müktesebatının içerisine Romanlarla ilgili başlığı koyarlar, ama sonra da ülkelerinden Romanları dışarı atarlar. AB üyesi ülkelerin içinde bunları hep gördük. Hala yapıyorlar. Yapmaya devam ediyorlar. Hani AB müktesebatında vardı? Neden kovuyorsunuz? Sizin insana bakışınız bu mu? Evet batının bakışı bu. Onlar bizim gibi bakamazlar.
Biz 1 milyon 700 bin Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz. Sadece Türkiye olarak bizde 1,7 milyon, Avrupa’nın tamamında 130 bin kişi… Kardeşim, bizim için önce can gelir; canın içine girdiği beden kafesine değil biz öze bakarız. Yani cana bakarız. Hani diyor ya Yunus; “İş bu söze hak tanıktır. Bu can gövdeye konuktur. Bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi”. Mühim olan candır can. Onun için derisinin rengine bakmayız. Cana bakarız. Dili, inancı, mezhebi, hayat tarzı değil, ruhtaki güzelliğe bakarız. İnsanlar arasında, yaratılmışlar arasında ayrım yapmadık, yapmayız, yapılmasına da izin vermeyiz. Roman kardeşlerimize Türkiye’de geçmişte yapılan ayrımcı yaklaşımların tamamı biz elimizin tamamıyla ittik.
Mevzuatı ayrımcılıklardan biz temizledik. O mevzuatın içinde ne vardı, bilmiyorsunuz çoğunuz. Çok enteresan, iş kanununda anarşistler, casuslarla Çingeneler birlikte anılıyordu. Böyle idi. Bunları biz temizledik. Bu bizim değerlerimize terstir de onun için.
Bu bizim inancımız, ilkelerimize terstir. Elimizin tersiyle ittik. Nüfus cüzdanlarını bedelsiz hale getirdik. Orada da bedel vardı. Adnan Menderes Üniversitesi’ne Roman merkezini kurduk. Kürdoloji Enstitüsü kuruyorsun da neden Roman merkezi kurmaktan çekiniyorsunuz. Biz Roman kardeşlerimizin iskan kültürünü bilen insanlarız. TOKİ onların kültürüne göre evler inşa etsin. Toplum yararına çalışma statüsü onlara da verdik. Mesleki eğitim noktasında adım atalım. Müzik onlar için ayrı bir özellik. Onlara, müzisyenlerimizi tüm enstrümanlarıyla ilgili yetişme imkanı vereceksin. Allah’ın onlara verdiği bir vergi. Oradan yetişecekler. Sanat dünyamızın içinde de yer alacaklar. Roman kardeşlerimin çok enteresan özellikleri var. Kinleri mendil kuruyana kadar, dostlukları okyanuslar kuruyana kadardır. Biz bu konuda Türkiye ile sınırlı değiliz. Romanlara ya da bir başkasına yapılan aşağılamayı, ayrımcılığı, öfke ve nefreti asla kabul etmeyiz, asla onaylamayız. Biz Roman kardeşlerimizin bütün hak ve sorunlarının takipçisiyiz. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde olursa olsun Roman kardeşlerimizin haklarını savunmaya devam edeceğiz” dedi.
“İLK IRKÇI ŞEYTANDIR”
“Irkçılık ve ayrımcılık dünyanın neresinde olursa olsun, hangi bahane, hangi gerekçe, hangi maskenin arkasına saklanırsa saklansın tartışmasız ve tereddütsüz kötüdür” diyen Erdoğan şunları söyledi:
“Irkçılık ve ayrımcılık dünyada en fazla can alan, en fazla zulüm üreten kavram ve yaklaşımdır. Kendisi dışındakini deri rengi, dini inancından dolayı dışlamak insanlığa yakışmaz. Peygamber Efendimizin Veda hutbesinde söyledikleri, o gün bize emrettikleri yaklaşım son derece nettir. Nebi bizlere şöyle buyurdu: ‘Ey insanlar. Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır. Allah nezdinde en kıymetli olanınız Allah’tan en çok korkanınızdır’. Ölçü bu. İlk ve en büyük ırkçı kimdir biliyor musunuz? Şeytandır. Kendisine insana secde etmesi emredilmiş, ama o kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını, kendisinin üstün olduğunu söyleyerek kibir göstermiştir. Bu ırkçılığından dolayı da şeytan ebediyen lanetlenmiştir. Kim ki kendi ırkını üstün görüyorsa, şeytanın tuzağına düşmüştür, şeytanlaşmıştır. Kim ki başkasını doğuştan edindiği vasıfları sebebiyle tahkir edip aşağılıyorsa, şeytanın izinde yolundadır. Türk, Kürt, Arap, Boşnak, Rum, Ermeni, Roman diyerek hiç kimse kimseyi aşağılayamaz. Onun haklarını elinden alamaz, onu en temel haklarından mahrum edemez. Irkçılığın şeytani bir tavır, şeytani yol olduğunu bugün daha fazla hatırlatmak zorundayız”.
“BİZİM İNANCIMIZDA KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMEYENİ YOK ETME YOKTUR”
Kendisi gibi düşünmeyenleri yok edenlere tepki gösteren Erdoğan, “İslam coğrafyasının bir kısmında farklı olana karşı tahammülsüzlüğün, insanlık dışı şiddetin uygulandığını görüyoruz. Batıda başta Müslümanlar olmak üzere hoşgörüsüzlüğün, ırkçılığın tehlikeli şekilde tırmandığını görüyoruz. Bizim dinimizde, bizim inancımızda, bizim kadim kültür ve medeniyetimizde farklı olana zulüm ve eziyet, tahammülsüzlük yoktur. Kendisi gibi düşünmeyeni yok etmek terörü yoktur. Kameraların önünde insanların boğazını kesmek, kadınları aşağılamak, farklı din ve mezhep kökünden diyerek zulmetmek, insanları ateşte yakmak gibi insanlık ve insaf dışı, canice, vahşice davranışlara girmek bu topraklara ait yaklaşım değildir. Kendi ırzları, kirli ideolojileri çerçevesinde insanları sokak ortasında vurmak, yazar ve çizerlere şiddet uygulamak bizim medeniyetimizde yer bulamamıştır. Bu cani vahşi teröristleri İslam dini ile özdeşleştirenler çok açık söylüyorum bu cinayet ve vahşetin en büyük destekçisi teşvik edenidir. Vahşi cani ve teröristin bu sıfatlardan başka bir sıfata ihtiyacı yoktur. Masum cana kast eden bütün insanlığa kast etmiştir. İslam coğrafyasında bir kısım cinayetleri İslam dinini karalamak için kullananlar da ırkçı ve ayrımcıdır. Müslümanları terör parantezine almaya çalışanların artık aynaya bakması gerekiyor. Almanya’da kundakladılar, haçlarla camilerimizi boyadılar, bunları görmeyecek miyiz? Kutsallığa saldıranlar demokrasi ve insan haklarından yana olamazlar. Bizim Roman kardeşlerimize tahammül gösteremeyenler evrensel değerlerden bahsedemezler.
İsrail vahşetini eleştiren karikatür ve eleştiri, antisemitizm suçlamasına maruz kalıyor. Kadın haklarından bahsedenlere sesleniyorum. Bütün dualarında her gün, ‘Ey tanrım! Beni iyi ki kadın yaratmadın’ diyen Musevilere karşı neden sesinizi çıkartmıyorsunuz? Kadını bu kadar aşağılayan mantık, anlayış olabilir mi? Tahrif edilmiş Tevrat’ın ortaya koyduğu neticedir. Aynı hassasiyeti İslam’a karşı, İslam karşıtı olanlara, İslami değerleri tahkir edenlere göstermediklerini gösteriyoruz. İsrail terörünü eleştirmek antisemitizm suçlamasına maruz kalırken, Müslümanlara saldırıları islamofobiyi ayrımcılık olarak görmüyor, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriyorlar. Ben islamofobya noktasında attığım adımdan önce, antisemitizmi İslam dünyasında lanetleyen, kınayan ilk başbakanım. Çünkü ben İsrail vatandaşının da, Museviliğin de, beni yaratan Allah tarafından yaratıldığına inanan insanım. Ama onlar bizim baktığımız gibi bakmıyorlar. Biz Türkiye olarak bunlara sessiz kalmayacağız. Her türlü ırkçılık ve ayrımcılığın şeytani olduğunu cesaretle vurgulamaya devam edeceğiz. Romanlar 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının her biri gibi bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır”.
“AYRIMCILIK BİZİM AYAKLARIMIZIN ALTINDADIR”
“Ayrımcılık bizim ayaklarımızın altındadır. Birbirimizi dinleyecek anlayacak sorunlara kulak verecek, inşallah tüm ayrımcı yaklaşımları sona erdireceğiz” diyen Erdoğan, “Bu ülkede hiç kimseye buçuk muamelesi yapılamaz. Hele benim Roman kardeşlerime buçuk muamelesi yapılmasına, dışlanmaya maruz bırakılmasına bizim tahammülümüz olamaz. Biz bunu sadece sözle değil, fiille de göstermiş bir kadroyuz. 2006 yılında Roman kardeşlerimize yönelik ayrımcı ifadeler içeren iskan kanununu değiştirdik ve ayrımcı ifadeleri oradan kaldırdık. 2006 yılında polis talimatnamesindeki ayrımcı ifadeyi yine biz kaldırdık. 10 Aralık 2009’da tarihi adımla 36 ilden 5 federasyon ve 80 dernek temsilcisinin katılımıyla Roman çalıştayını topladık. İnşallah sizleri cumhurbaşkanlığı külliyesine bekliyorum. Eğitim önemli, çocuklarınızı lütfen okullara gönderin.
Özellikle de kız çocuklarınızı okula göndermenizi, eğitimden onları mahrum bırakmamanızı bir kez daha sizlerden cumhurbaşkanınız olarak rica ediyorum. Sadece çocuklar değil, okuma yazma bilmeyen tüm Roman kardeşlerimin de bir an önce okuma yazma öğrenmesini istiyorum. Okuma yazmanın yaşı yoktur, yaş itibariyle yaşı geçenlere de okuma yazmayı öğretiriz. Lütfen ön yargıların giderilmesi noktasında sizler de hassasiyetinizi ortaya koyun. Türkiye genelinde yanlış algılamaları ve ön yargıları hep birlikte yıkalım. Yoksulluğu, eğitimsizliği, kötü barınma şartlarını, sosyal ekonomik sorunları hep birlikte aşacak güç ve kararlılığa sahibiz. Ben Roman kardeşlerimin kanalizasyonların açıktan aktığı alanlarda yaşamasını istemiyorum. Roman kardeşlerimin berbat barınaklar içinde yaşamasını istemiyorum. Onların da insanca yaşamalarını istiyorum. Dar gelirli gruplara yönelik TOKİ’de plan ve projelerimiz var. Biz Roman kardeşlerimizi onlara uygun yapılacak bu konutlarda görmek istiyoruz” dedi.