“SİZLERLE BİR ARAYA GELİŞ BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDEBİLİYOR”
Kendisinin muhtarlarla bir araya gelmesinden rahatsız olanlar olduğunu belirterek, “Sizlerle bir araya geliş birilerini rahatsız edebiliyor. Kendilerini ülkenin yegane sahibi olarak görenler bu durumu kabullenemiyor olsa da bizim için bu buluşmalar çok değerledir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayatı boyunca millet için ve milletle birlikte siyaset yaptığının altını çizdi. Erdoğan, “Bugüne kadar Allah’ın rızasını ve insanımızın gönlünü kazanmak dışında hiçbir mükafat beklemeden çalıştık. Hesabilik değil, hasbilik bizim en önemli vasfımız olmalıdır. Makamlar insanlara hizmet için araçtır, muhtar da olsanız, belediye başkanı da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır. Türkiye bu niyetle çalışan kadrolara sahip olduğu dönemlerde tarihi atılımlar yapmıştır. Buna karşılık sadece kendi çıkarları için hizmet makamlarını işgal edenler Türkiye’nin birikimlerini artırmak şöyle dursun, mevcudu da heba etmişlerdir. Milletimiz her iki örneği de gördüğü için karşısına çıkanların notunu hemen vermektedir. Mahallesinde ve köyünde yaşayanların gönlünü kazanamamış muhtarın durumu ile milletin desteğini elde edememiş cumhurbaşkanının hiçbir farkı yoktur. Her ikisinin de sonu hüsran olmaya mahkumdur. Mahallesinin, köylüsünün desteğini elde eden muhtarı kimse nasıl yıkamazsa, seçimle gelinen diğer hizmet makamındakilerde aynı güce ve güvene sahiptir. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi ve orada ne yapmanız gerektiğini ve hedefleriniz neler olduğunuzu unutmamanızdır. Cumhurbaşkanları 2 dönem yapıyor ama sizin için böyle bir sınır yok” dedi.
“BUGÜN SAVUNMA SANAYİNDE DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZI YÜZDE 80’DEN YÜZDE 40’A İNDİRDİK”
Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul’da çok maksatlı Amfibi Hücum Gemisinin inşasına başlanması törenine katıldığını belirten Erdoğan, “Yani bu bir nevi uçak gemisi. Türkiye’nin belki yarım asır önce sahip olması gereken uçak gemisinin ilk örneğinin inşasına biz ancak bugün başladık. Aynı durum tanklar için, uçaklar için, füzeler ve uydular için de geçerli. Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların ve daha nice kahraman sanayicilerimizin, işadamlarımızın başlattıkları teşebbüsler desteklemek şöyle dursun, engellenmiş ve akamete uğratılmıştır. Biz 2003 yılının ilk aylarında Başbakanlık görevini devraldığımızda Türkiye’nin savunma sanayi ürünlerindeki dışa bağımlılığımız yüzde 80 düzeyindi. Kıbrıs çıkarmasında, terörle mücadele sırasında yaşadığımız sayısız soruna, önümüze çıkartılan engellere rağmen bu konuda ciddi bir çalışma ortaya konmadığını üzüntü ile gördük. Başbakanlığımız dönemde savunma sanayi sektörünü ve onunla bağlantılı bilimsel araştırma geliştirme çalışmalarını kişisel himayem altına aldım, bu alana ciddi kaynak ayardık. Projelerinin hayata geçirilmesi ve uzman personel yetiştirilmesi için özel sektörümüzü ve ilgili kurumları teşvik ettik. Geriye dönüp baktığımda bu alana ayırdığımız kaynak ile en karlı yatırımı yaptığımızı memnuniyetle müşahede ediyorum. Çünkü bizim dışarıdan sadece belirli bir süre kullanmak üzere alacağımız ürünlerin fiyatına bunların istediğimiz kadar üretecek tesislere ve imkanlara sahip olduk.
İşte Atak helikopterlerimizden 12 tanesi semalarımızda uçuyor, artık bunları biz üretiyoruz, Altay tankının seri üretimine başlanmak üzere MİLGEM savaş gemilerimizden 2 tanesi denizlerde seyir halinde, üçüncüsü inşa ediliyor. Dünyanın her yerinde görevler yürütecek Amfibi Hücum Gemimizin inşası başladı. Kendi tasarımımız olan Hürkuş uçağının testleri tamamlandı, yakında seri üretime geçiliyor. Kendi milli piyade tüfeğimizi ürettik ve askerimize dağıtmaya başladık. Roket, füze ve insansız hava araçları teknolojileri konusunda oldukça ileri noktaya ulaştık, şuanda özel sektörümüz insansız hava aracı üretiyor. Şuanda testler başladı silahlı insansız hava aracını da özel sektörümüz inşallah üretiyor, üretmeye devam edecek. Bu alanda yapılan o kadar çok çalışma, yürütülen proje var ki, üzerinde konuşmaya kalksak günler yetmez. Bugün savunma sanayinde dışa bağımlılığımızı yüzde 80’den yüzde 40’a indirdik. Hedefe bunu adeta sıfırlamak. Çünkü bağımlılıktan kurtulduğunuz anda caydırıcı olursunuz. Eğer bağımlılığınız devam ederse birileri sürekli sizi tehdit eder” diye konuştu.
“İŞGAL KUVVETLERİNİN İSTANBUL’DAKİ BÜROLARINA ASTIKLARI ‘KUT’U UNUTMA’ TABELASINI GÖNÜLLERİNDE HALA MUHAFAZA EDENLER VAR”
Türkiye’nin kendi sorunlarını kendi çözmek zorunda olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hangi işimizin çözümünü başka birilerine havale ettiysek o iş bizim ayağımıza bağ olmuştur” İfadelerini kullandı. 29 Nisan 1916 tarihinde kazanılan Kut’ül Amare Zaferinin 100. yıldönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Aralarında 5 generalin bulunduğu ve 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin Halil Paşa tarafından esir alınmasıyla sonuçlanan bu zaferin üzerinde durulması gereken pek çok yönü vardır. Osmanlı ordusu Balkan hezimetinin ardından kendi iradesi ile hızla yeniden toparlanıp, teşkilatlanmasını, teçhizatlanmasını tahkim etmiştir. Böyle olmasaydı 1. Dünya Savaşındaki zaferlerimizin hiçbirisini kazanamazdık. Çanakkale Savaşı da, Kut’ül Amare kuşatması da, Kanal Seferinde Gazze Savunması da, ardından gelen Kurtuluş Savaşımız da bu silkinişin, bu yeniden dirilişin eseridir. Kurta sormuşlar ‘boynun niye kalın’ diye, kurtta ‘kendi işimi kendim yaparım, ondan’ demiş. Bizde kendi işimizi kendimiz yaptığımız yerlerde başarılı olduk, meseleyi başkasına havale ettiğimiz konularda geri kaldık” dedi.
“Ne diyor Akif, ‘tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi’ Mesele bu” diyen Erdoğan, “İbret alırsanız tekerrür etmez, ibret almazsanız tekerrür eder. Biz tarihimizden ibret alıyor ve eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Bu yüzden terörle mücadelemizi, teknolojisi, istihbaratı, stratejisi ile kendimiz yürütüyoruz. Bölgemizdeki sorunların çözümünde kendi inisiyatifimizi ortaya koyuyoruz. Ekonomide IMF ve çetelerini bir kenara bırakıp kendi kalkınma modelimizi uygulamaya geçirdik. Şuanda bizim IMF ile sıkıntımız yok, şimdi onlar bizden para istiyor. Bizde diyoruz ki, ‘evet size biz verebiliriz.’ Başbakanlığım döneminde. Birçok alanda diğer ülkelerde ortak hareket etmemiz gereken noktalar bulunduğunu da unutmuş değiliz. Bununla birlikte meseleyi toptancı anlayışla birilerine havale etme kolaycılığından da kaçarız. Müttefiklerimizle ilişkilerimizi gözetiyoruz. Gerekiyorsa önümüzdeki meseleleri müttefiklerimizle tartışıyoruz ama mutlaka kendi projelerimize öncelik veriyoruz. Hiç şüphesiz Kut’ül Amare Savaşının üzerinden geçen bir asra rağmen işgal kuvvetlerinin İstanbul’daki bürolarına astıkları ‘Kut’u unutma’ tabelasını gönüllerinde hala muhafaza edenler var. Biz bütün bunları, bu işleri onlara rağmen yapıyoruz. Onlar nasıl Kut’u unutmadılarsa bizde yeni nesillere sadece Kut’u değil, tarihimizi unutturmamak için her gün daha çok çalışacağız” şeklinde konuştu.