Eğitimciler arasında “”duayen” olarak anılan ve kendi geliştirdiği eğitim sistemiyle yıllardır özel okullar açıp, binlerce öğrenci yetiştiren ve “yarınlara sözümüz var” sloganıyla eğitim faaliyetlerini, kendi eğitim sistemi ve kendi markası altında yürüten Üstün Dökmen’in yıllardır baş koyduğu kendi eğitim sistemini bırakıp, başka bir eğitim sistemiyle ilgili hırsızlık girişiminde bulunması, duyan herkesi şaşkına çevirdi ve kendisine inananlarda büyük bir güven sarsıntısı yaşattı!..
Yıllardır Üstün Dökmen ismine güvenerek, bu markaya yatırım yapan okul sahipleri, kandırıldıklarını düşünmeye başladı!.. Küçük Şeyler adı altında okul açan yatırımcılar, Üstün Dökmen’in resmen hırsızlığa yeltendiği bu şok edici olay karşısında; “Yıllardır içi boş bir sisteme inandırılıp, şimdi kandırıldığımızı düşünüyoruz, bu durumda yıllardır ettiğimiz zararların ve maddi kayıpların tanzim edilmesini talep etmek en doğal hakkımız” demeye başladılar!..
EĞİTİM DUAYENİ ÜSTÜN DÖKMEN, HIRSIZLIKLA SUÇLANIYOR!..
Küçük Şeyler Anaokulları ve Yönder Okulları’nın da kurucusu olan Üstün Dökmen, düpedüz hırsızlıkla suçlanıyor!..
Instagram’daki bir paylaşımında; ‘Ben okullarıma Türkçe olmayan isimler koymam’ diye açıklama yapan Üstün Dökmen’in, hırsızlıkla suçlandığı olay, bu isme yakışmayacak kadar abes bir olay ve kalkışılan hırsızlık olayı, yenilir/yutulur cinsten değil!..
Türkiye’nin birçok ilinde Küçük Şeyler Anaokulu ve Yönder Okulları adı altında eğitim faaliyeti gösteren Üstün Dökmen hırsızlıkla suçlanıyor!..
MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NIN ÖNÜNDE “HIRSIZ VE AHLAKSIZLARI MERAK EDİYORUM” DİYEN ÜSTÜN DÖKMEN’E “HIRSIZ” SUÇLAMASI!..
Olayların kronolojik gelişimi şöyle; İstanbul’un bir semtinde bundan 5 yıl önce Üstün Dökmen’in sahibi olduğu Küçük Şeyler Anaokulu ismiyle bir anaokulu açan ve 5 yıl boyunca Üstün Dökmen’e isim/telif hakkı ödeyen kurucular (yaklaşık, bir milyon lira) geçen 5 yılın sonunda bir ilkokul (kolej) açmaya karar verirler ve ilk başvurdukları isim doğal olarak, yıllardır ismi altında çalıştıkları Üstün Dökmen olur. Ancak Üstün Dökmen’in verdiği teklif, ticari olarak altından kalkılamayacak yükümlülükleri ve sorumlulukları içermektedir. Bu şartlarda yola Üstün Dökmen’le devam edemeyeceklerini anlayan kuruculara Üstün Dökmen’in cevabı; “Bizimle çalışırken, başka isim altında okul açamazsınız” olur ve beş yıl birlikte çalıştığı kurucuları, -eğitim öğretim yılı devam ederken, velileri ve minikleri hiç sayarak- Küçük Şeyler tabelasını indirmekle tehdit eder. Kısa süre sonra da dediğini yaparak, henüz eğitim-öğretim yılı sona ermeden, kurucularla sözleşme yenilemez ve bir anlamda karşı tarafı mecbur bırakmak için, Nisan ayının ortasında Küçük Şeyler Anaokulu tabelasını indirtir.
Üstün Dökmen’le çalışmanın ticari olarak bir fayda sağlamayacağını anlayan kurucular, Şubat ayı sonları ve Mart ayının başları gibi, ticari açıdan rahat hareket edebilecekleri farklı arayışlara girerler ve başka bir oluşum için kolları sıvarlar.
Bu yeni oluşumu hızlı bir şekilde hayata geçiren kurucular, bir yandan da Nisan ayının ortalarında, isim/marka başvurusu için bir patent firması ile görüşür ve patent başvurusunda bulunurlar.
Bir yandan yeni okulun kuruluş aşaması devam ederken, diğer taraftan basın bültenleri medyaya gönderilir, tanıtım filmleri çekilir ve yine Nisan ayı içinde velilere ünlü bir otelde tanıtım toplantısı/seminer düzenlenir. Bu arada yeni okulun ismi, Google’la 18 Nisan 2017’de yapılan sözleşmeyle, Google Haritalar’da, okulun bulunduğu konum, bu isimle resmi olarak işaretlenir ve tescil edilir.
Yeni okul için yoğun bir talep oluşmuşken ve bir yandan öğrenci kaydı yapılıp, diğer taraftan eğitim kadrosu oluşturulurken, Haziran ayının sonlarında büyük bir şok ve şaşkınlık yaşanır!.. Yeni bir oluşuma giden ve isim belirleyip, buldukları isim için büyük yatırımlar yapan, hatta bu yılki mezunlarını, ismini yeni koydukları yeni okullarının çatısı altında veren kurucuların Nisan ayında patent kurumuna yaptıkları başvurunun işleme konulmadığı, bunun yerine 3 Mayıs tarihinde Üstün Dökmen adına, aynı isimle bir başvuru yapıldığı görülür!..
Haziran ayı sonlarına doğru, tesadüfen öğrendikleri bu durum karşısında büyük bir şaşkınlık ve şok yaşayan kurucular, oluşturdukları marka ve ismi korumak adına hem patent enstitüsüne itiraz ederler, hem de Üstün Dökmen’i hırsızlıkla suçlayıp, bizzat kendisine (ÜSTÜN DÖKMEN) noter kanalıyla ihtar gönderirler.
Sonrasında yaşanan gelişmeler elbette ki hırsızlığa yeltenen Üstün Dökmen’in aleyhine olur. Patent Enstitüsüne yaptığı başvuru askıya alınır, buna karşılık isim ve markanın gerçek sahiplerinin başvurusu değerlendirmeye alınır!..
ÜSTÜN DÖKMEN KENDİ DEĞERLERİNİ VE YILLARDIR KENDİSİNE İNANANLARI NASIL HİÇ SAYDI!..
Üstün Dökmen’in Haziran 2017’de kendi instagram hesabından yaptığı bir paylaşımda “Ben okullarıma asla Türkçe olmayan isimler koymam” diye yazması elbette ki eğitim konusundaki duruşunun bir göstergesi! Ancak bu açıklamasından bir ay önce hırsızlığa yeltenip, kendisiyle hiçbir alakası bulunmayan bir ismi, kendi inandığı eğitim değerlerini ve kendisine yıllarca inanan insanları hiçe sayarak, 3 Mayıs’ta kendi adına tescil ettirmeye çalışmış olması, kelimenin tam anlamıyla “hırsızlık” olarak değerlendiriliyor. Üstelik aynı Üstün Dökmen’in, dönemin Milli Eğitim Bakanı Naci Avcı’nın da hazır bulunduğu bir toplantıda “Herkesin din dersi 5, iyi de bu kadar ahlaksız, hırsız nereden çıktı?” söylemi ortadayken!..
Kaldı ki; Üstün Dökmen gibi bir eğitim duayeninin, yıllardır yatırım yaptığı ve binlerce veliyi ve onlarca yatırımcıyı inandırdığı kendi eğitim sistemini, kendi markasını bir kenara bırakıp, böylesine vahim bir hırsızlık için girişimde bulunması, önce kendisine inanan veliler ve yatırımcılar içinde, ardından tüm eğitim camiasında şok etkisi yarattı!..