Bahçeli açıklamasına şöyle devam etti:
“Ülkemizin bugünkü badireden çıkarılması için sorumluluk mevkiinde bulunanların elbirliğiyle hareket etmesi ihtiyari bir halden ziyade mecburiyettir.Milliyetçi Hareket Partisi’nin tutumu 7 Haziran’dan bu tarafa kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık ve ortadadır.Bu tutarlı, milli ve istikrarlı duruşumuzu uzlaşmaz ve oyunbozan şeklinde göstermeye tevessül edenler her şeyden önce kendi pozisyonlarını ve siyasi geçmişlerini sorgudan geçirmelidir.Milliyetçi Hareket Partisi’ne husumet ve nefret besleyenlerin hevesle yürüttüğü tahrik ve karartma kampanyaları elbette amacına ulaşamayacak, aziz milletimizde herhangi bir karşılık bulamayacaktır.Resmi koalisyon görüşmeleri başlamadan çok yönlü oluşturulmaya çalışılan algı ve propaganda düzeneklerinin bizim nezdimizde inandırıcılığı ve itibarı olmayacaktır.İlke ve ülkülerini ülkesinin hizmet ve esenliğine adayan Milliyetçi Hareket Partisi’nin tuzak ve senaryolar karşısında geri adım atması düşünülemeyecektir.Özellikle TBMM Başkan seçiminde partimizin doğru ve isabetli tercihini AKP’ye destek olarak yorumlayan zekâve samimiyet özürlülerinin ciddiye alınacak herhangi bir yanları da bulunamayacaktır.”
“Türkiye’nin hayrı ve selameti için nasıl bir koalisyon modeline ihtiyaç duyulduğu her türlü izahtan varestedir” diyen Bahçeli açıklamasında, “Bu konuda kaçak güreşmeye, gerçekleri saptırmaya ve akılları karıştırmaya lüzum yoktur.AKP-HDP, değilse bile AKP-CHP, bu da kâfi gelmezse, AKP-CHP-HDP arasında bir koalisyon hükümeti kurulması 7 Haziran’da sandıktan çıkan iradenin en bariz temennisidir.Milliyetçi Hareket Partisi’ne ise haysiyetli ve dik duruşlu bir ana muhalefet görevi düşmektedir” değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli açılmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de şayet bir siyasi bunalım doğarsa bunun öncelikli müsebbibi milletimizin verdiği koalisyon mesajını anlamakta kasten zorluk çeken, ayak sürüyen AKP, CHP ve HDP’den başkası olmayacaktır.Bunun yanında kaçak ve karanlık sarayda siyasi tanzim ve seçim hesaplarıyla ikbalini ve koltuğunu emniyete almaya çabalayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da sorumluluktan kurtulamayacaktır.Türk milleti kavga ve gerilim meraklılarının sinsi emellerinden geride kalan 13 yılda çok çekmiştir.Türk siyaseti çatışma ve çelişki yumağına yeterince gömülmüştür.Artık kaybedecek bir saniyemiz bile yoktur.Derhal ve acilen diyalog ve mutabakat zeminleri oluşturularak Türkiye güçlü, atılımcı, katılımcı ve icraata odaklı bir hükümete kavuşmalıdır.Meseleyi dar kalıplara, ideolojik beklentilere ve çıkar hesaplarına endeksleyenler geleceğimizi riske atacaklarını unutmamalıdır.Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri pür dikkat izlemekte, 46 yıllık tecrübe ve hiçbir menfaat karşısında vazgeçilmeyecek ilkeleriyle milli irade ve demokrasinin namusunu savunmaktadır.Ne olursa olsun, buna da devam edilecektir.”
Bahçeli, “blok siyaseti yapanların, kanlı terör örgütü PKK’nın siyasi kuklası HDP’yle bizi yan yana getirmeyi planlayanların evdeki hesapları milli ve tarihi kabullere asla uymamıştır” ifadelerini kullandığı açıklamasında, HDP’yi yok saymamızdan alınan ve öfkelenen çevrelerin, PKK’nın niyet ve hedeflerine dolaylı destek verdiklerini, bölücülüğü meşrulaştırdıklarını bilmelerinde önemle yarar olacaktır. Bir PKK tasarım ve ürünü olan HDP’ye methiyeler düzüp, MHP’yi aşağılamak ve hakir görmek en hafif tabirle ahlak, kimlik ve köken sorunu olarak karşımızdadır.Milliyetçi Hareket Partisi’nin siyasi yaklaşımı berraktır ve dünden beri hiç değişmemiştir.Gerek koalisyon arayışları çerçevesinde, gerekse HDP özelinde durduğumuz yer de belli ve nettir” değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, bu açıklamaların ardından partilerinin koalisyon talep ve beklentilerini şöyle sıraladı:
“1-PKK terör örgütü vakit kaybetmeksizin kendisini lağvetmelidir.
Örgüt militanları silahlarıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmalı, bu silahlar devlet envanterine kaydedilmelidir. Teslim olan teröristler arasında suça karışanların Türk adaletine hesap vermeleri kesin olarak temin edilmelidir. HDP ise terörle arasına muğlak değil, mutlak bir mesafe koyduğunu söz ve davranışlarıyla ortaya koymalıdır. İlaveten Anayasa’nın ilk dört maddesine uygun olacak şekilde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne dürüstçe bağlı ve sadık olduğunu gösterecek yürekliliği sergileyebilmelidir. Bunlar gerçekleştikten ve HDP’nin Siyasi Partiler Kanununa muhalif vasfı törpülendikten sonra meşruiyetinin önünde herhangi bir engel kalmayacaktır. Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa ve yasalara uyan her partiyle temas ve diyalogdan kaçınmayacaktır.
2- AKP’nin iktidar yıllarında elde edilmiş demokratik kazanımlar pek tabiidir ki devam ettirilmelidir.
Bireysel hak ve hürriyetlerin önündeki sis perdesi daha da aralanmalı, hukuk devleti her yönüyle işletilmelidir. AKP iktidarı geçmişiyle yüzleşmekten korkmamalı, adalet ve ahlak ölçüleri tekrar eski seviye ve prestijine taşınmalıdır. Toplumsal huzur ve milli gelecek açısından bunlar zorunluluktur. Dahası devlette arınma ve şeffaflaşmanın sağlanabilmesi Oslo’dan İmralı’ya kadar yapılan müzakerelerin, anlaşmaların ve verilen sözlerin eksiksiz açıklanmasına bağlıdır. AKP, gizli kapaklı yürüttüğü tüm pazarlıklar hakkında milletimize doyurucu bilgiler vermeli, terör örgütüne hangi vaat ve teminatları sunduğunu deklare etmelidir. Yıkım projesinden çözülme sürecine kadar Türkiye’yi köşeye sıkıştıran, milli birliğimizi ve tarihi haklarımızı köstekleyen karanlık ilişkiler hiçbir mazerete sığınmaksızın terk edilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi bu asgari zemin muhtevasında herkesle görüşmeye açıktır.
3- Türkiye’nin huzur ve sükûneti etnik ve mezhep temelli kışkırtılan kutuplaşma ve kamplaşmanın bıçak gibi kesilmesiyle mümkündür.
Gittikçe tehlikeli bir boyut alan toplumsal yarılmanın yerine kaynaşma ve kardeşlik bağlarını ikame etmek herkesin asli görevidir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin tamamına aynı nazar ve pencereden bakmaktadır. Türk milli kimliği kapsayıcı ve herkesi içine alan bir nitelikte olup Türkiye’nin varlık, birlik ve beraberlik şemsiyesidir. Milliyetçi Hareket Partisi bin yıllık kardeşlik hukukunun iflasına hizmet eden her türlü teşebbüs ve tuzağın tam karşısındadır. Hiç kimse bizi, milletimizin tertemiz ve onurlu mensupları olan Kürt kökenli kardeşlerimizle ters düşüremeyecek, aramıza duvar öremeyecektir. Kürt kökenli kardeşlerimiz Türk milletinin yeri dolmayacak değer ve emanetleridir. Etnik bölücülük bataklığında çırpınanların kenara çekilmesi, tesirsiz ve etkisiz hale getirilmeleri kardeşliğimizin üzerinde dolaşan kabus bulutlarını da dağıtacaktır. Bu nedenle Anayasa’nın ilk dört maddesinde anlam ve hükmünü bulan milli değerlerden, yine Anayasa’nın 66’ıncı maddesinde tarif edilen vatandaşlık tanımından caymak, bunlara sıcak bakmak, bu minvalde gizli ittifaklar aramak gafletten öte ihanettir. Türk milletinin içinden yapay azınlık çıkarma, Türkiye’nin milli ve kültürel mirasıyla oynama cehalet ve cüreti çuvallamaya mahkûmdur. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölünmeyi ve parçalanmayı kolaylaştıracak, insan ve coğrafyadan sırf özgürleşme ve demokratikleşme ezberleriyle taviz vermesi olmayacak bir duaya amin demekle eşdeğerdir.
4- Millet ve devlet hayatını çok ağır ve olumsuz bir şekilde abluka altına alan rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla etkin bir mücadele olmazsa olmaz bir ön şarttır.
17-25 Aralık yakın dönemin en vahim yolsuzluklarının deşifre edildiği bir zaman aralığına tekabül etmektedir. Eğer siyasi yük ve dayatmalardan kurtulmuş bir adalet mekanizması telkin ve yönlendirmelere kapalı durarak çalışırsa Türkiye soluk alacak, hukuki hesaplaşma milli vicdanı rahatlatacaktır.
Bu durum her partinin bahane uyduramayacağı kadar yalın ve yakın bir sorumluluğu olarak görülmelidir.
Görevi ne olursa olsun, herkes hukuka uymak, helal-haram ayrımını manevi vecibelere uyarak yapmak durumundadır. Hiçbir devlet ya da hükümet görevlisi Anayasa’nın vermediği bir yetkiyi kullanamayacaktır.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Türkiye’nin idari ve siyasi sorumluluğunu üstlenmiş her şahıs yasa ve Anayasa’nın çizdiği sınırlarda hareket etme zorundadır. Türk milletinin seçilmiş krallara, sandıktan çıksa da bunu yanlış yorumlayıp otoriter ve dikta özlemi çeken kanun tanımazlara hem gönlü hem de zihni kapalıdır, kapalı duracaktır. Şüphesiz ki demokrasinin rotasından çıkması, anlam ve kaynaklarından kopması felaketin diğer yüzüdür. Hukuku askıya alma ahlaksızlığı devletin kuruluş ve var oluş prensiplerini birer birer imha edecektir ki, buna kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, izin ve icazet de asla verilmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, bu dört maddeye hürmetle beraber riayet ve refakat gördüğü takdirde Türkiye’nin siyasi istikrarsızlık yaşamaması için beklenilen fedakârlıkları çekinmeden gösterecektir. İhtiyaç duyulan hoşgörü ve diyalog atmosferi demokratik sabır ve uzlaşma dinamiklerinin aktif hale getirilmesiyle kalıcı sonuçlarını kısa zaman içinde verecektir. Bize göre doğal ve doğru olanı da budur.”