7 Haziran seçimlerine ilişkin değerlendirme yapan Demirtaş, "Seçim döneminde hep birlikte Türkiye'nin nasıl bir tehdit, nasıl bnir tehlike ile karşı karşıa olduğunu yaşadık, tartıştık, çabaladık, bütün ülkemize, halklarımıza anlattık. Bütün ezilenlere seçimin ne demek olduğunu, seçimden seçimden nasıl çıkması gerektiğini anlattık, dilimiz döndüğünce, yüreğimizi samimiyetle herkese açtık. Neyse içimizden geçen biz onu kendi kardeşlerimize, seçmenlerimize, yurttaşlarımıza anlattık" dedi.
Adaletsiz olmayan seçim koşullarına rağmen yüzde 13.1'lik oyla 6 milyon seçmenin HDP'yi parlamentoya gönderdiğini savunan Demirtaş, şöyle devam etti:
"Çok zorlu bir seçim kampanyası yürüttük. Buna rağmen 'sandıktan ne sonuç çıkarsa herkes buna razı olmalı' dedik. HDP olarak 'Barajın altında kalsak da parlamentoya giremesek de yeniden çabalayacağız, çalışacağız, kusur, hata bizde diyeceğiz hatta eş başkanlar olarak istifa edeceğiz, görevimizi başka arkadaşlara devredeceğiz ama demokrasi yarışından vazgeçmeyeceğiz' dedik. O dönem ülkenin yönetiminden sorumlu olan Başbakan da seçim kampanyası yürütüyordu ve bize şu çağrıları yapıyordu, 'Baraj altında kalırsanız sakın mızmızlanmayın, seçim sonuçlarına şimdiden razı olun, ne çıkarsa onu herkes kabul etsin' değil mi? Hatırlıyorsunuz. Bakın şimdi bunları niye anlatıyorum, 'Milletin iradesinin üzerinde beşeri irade yoktur, biz milletin iradesiyle geldik, millet iradesiyle gideriz' diyenler, 13 yıldır 'Millet millet, sandık sandık' diye her yerde bunu temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtıp önümüze getirenler, bugün halkın tercihi karşısında bir darbe, bir cunta devleti, hükümeti kurma yolunu tercih etmişlerdir."
"7 HAZİRAN SONRASI RECEP TAYYİP ERDOĞAN DARBESİ YAPILMIŞTIR"
"Ülkemiz 7 Haziran'dan alnının akıyla çıkmayı başarmıştır" diyen Demirtaş, şöyle devam etti:
"Toplum üzerine düşen görevi yapmıştır. Sandığa gitmiş yurttaşlarımız, birçok yerde bakın haksız, hukuksuz uygulamalara rağmen oyunu cumhuriyet tarihinde en yüksek katılım oranlarına riayet ederek oyunu kullanmış ve parlamento şekillenmesi yaratmıştır. Buradan bir koalisyon çıkması talimatı vermiştir. Fakat 13 yıldır, 'Ben milli irade ile geldim vesayet tanımam, darbelerle mücadele ettim, ordu içinden dışından her türlü vesayete karşı mücadele ederek geldim' diyenler HDP'nin başarısı karşısında bugüne kadar savunduğunu zannettikleri ilkeleri bir tarafa bırakıp ülkeye darbe yapmışlardır. 7 Haziran sonrası halkın iradesine açıkça bir Recep Tayyip Erdoğan darbesi yapılmıştır. Şu anda sivil cunta yönetimi Türkiye'de hükümete, devlete el koymuştur. Yetkisiz, hukuksuz, gayri meşru, nereden alıyorlar yetkilerini? Şu anda aldıkları kararların ülkeyi savaşa götürecek kararların, üst düzey bürokratik atamaların, yaptıkları olağanüstü gizli, örtülü ödenekten yaptıkları harcamaların yetkisini nereden alıyorlar?. 7 Haziran'da bu yetki elinizden alındı, siz artık tek başınıza iktidar değilsiniz. Artık bu ülkede kararları tek başınıza veremezsiniz. Bunu yapmaya çalışanlar 7 Haziran sandık sonuçlarına açıkça darbe yapmışlardır. Mevcut durum budur. Darbenin bir de kuyrukçuları vardır. Kendilerine 'Milliyetçiyim' diyenler şimdi bu darbenin ortağı olmaktan utanç duymadan şakşakçılığını yapmaktadırlar. Hatırlarsanız ne diyordu 'Partimizden Saray'a gideni partimizden atarım' diyordu bu milliyetçiler. Bak, dün Saray'da elpençe divandılar. Hani Bilal'i istiyordunuz. Bak Bilal'i alamadınız Hilal'i verdiniz. Gördünüz değil mi?"
"NEDİR BİZİM ŞUÇUMUZ?"
Demirtaş, "Nedir bizim suçumuz? Yüzde 13 oy almış olmak. Halkın taleplerini sandığa ve parlamentoya yansıtmış olmak. Bunun dışında bize atfedilebilecek tek bir suç yoktur. Biz demokrasi gelişsin, bu ülkede adaletsizlikler giderilsin, eşitlik, özgürlük, bizim kalıcı sistemimiz yeni yaşamımız olsun diye mücadele ettik. Buraya gelen 80 parlamenter arkadaşımla parti yönetimimizle birlikte Türkiye'ye verdiğimiz sözü, barışı gerçekleştirmek için daha ilk akşamdan 7 Haziran akşamı barış görevine hazır olduğumuzu ilan ettik. Fakat yıllardır çözüm süreci, milli birlik beraberlik kardeşlik süreci yürütüyoruz, bunun için baldıran zehiri içeriz, bunun için kefen giyeriz diyenler 7 Haziran'da iktidarlarını yitirince onlar için barışın ne kadar önemsiz olduğunu ilan ettiler. Darbenin anlamı budur" diye konuştu.
DOLMABAHÇE MUTABAKATI
Dolmabahçe Mutabakatı'na ilişkin açıklama yapan Demirtaş, "Bizim parlamenter heyetimiz, İmralı heyetimiz, hükümet yetkililer, AKP'nin Meclis Grubu birlikte ortak bir açıklama yaptılar. O açıklama Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin en önemli siyasi işlerden biridir. Küçümsenecek bir belge, küçümsenecek bir açıklama değil çok kutsal, saygın, çok ahlaki bir iştir. O metnin açıklandığı dakikaya kadar katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Teşekkürü hak ediyorlar. Gerek devlet heyeti gerek AKP heyeti gerek bizim heyetimiz ve özellikle o belgeyi kararlı siyasi iradesiyle arkasında durarak ilan ettiren Sayın Öcalan her biri ayrı ayrı teşekkürü hak ediyor. Çünkü barışın anahtarını Türkiye toplumuna teslim ettiler, o açıklamayla birlikte. Artık kirli güçler, kontra güçler, derin güçler, uluslararası güçler yani barış düşmanı kim varsa onların elinden barışın rehin olarak tutulmasını aldılar ve Türkiye toplumuna emanet ettiler. Dolmabahçe açıklaması budur" ifadelerini kullandı.
"DOLMABAHÇE MUTABAKATI VATANA İHANET DEĞİL KARDEŞLEŞME MANİFESTOSUYDU"
Selahattin Demirtaş, şunları kaydetti:
"Dolmabahçe açıklaması vatana ihanet değil bir bölünme, parçalanma beyannamesi değil bir kardeşleşme, özgürlük, demokrasi manifestosu, yol haritası ve silahsızlanmasının da çağrısıydı. İşte biz 7 Haziran'da halkımızdan aldığımız destekler 'Buyrun onun arkasındayız, hemen bunu hayata geçirelim' dedik. 'Koalisyonda kim olursa olsun biz desteklemeye hazırız, barışı gerçekleştirelim' dedik. Dolmabahçe Mutabakatı'ndan nasıl vazgeçtiklerini, nasıl caydıklarını hep birlikte ibretle izledik. Sayın Cumhurbaşkanını o fotoğrafın, görüntünün yanlış olduğunu, masanın olmadığını, görüşme, müzakere, süreç, mutabakat diye bir şeyin olmadığını, olamayacağını hatta 'Kürt sorunu yoktur, böyle bir sorunumuz olmamıştır' noktasına getirdi meseleyi. Sayın Cumhurbaşkanını gerçekten anlayabiliyorum, bir sarayı var, saraylar yaptırmış kendine, içini döşetmiş, daha oturamamış, hevesi var, koltuğu seviyor, iktidarı seviyor, parayı seviyor. Dolayısıyla çözüm demek, barış demek, demokrasi demek bunların kaybedilmesi demek. Ben onu anlıyorum. Ben o mutabakatın altına fiilen imza atan, orada oturan, açıklamayı yapan, bizatihi bu çalışmaların içerisinde gece gündüz emek harcayanları anlayamıyorum. Onlar niye sahip çıkamadılar? Bizim kadar siz de uğraştınız. Ahlaksız, gayri meşru bir iş yapmadık. Beraber Türkiye toplumuna barış sözü verdik, kamuoyunun gözleri önünde. Ve 1 hafta sonra bu iş bitiyordu artık. Şimdi bize çağrı yapan, efendim bize 'Gelin deklarasyon imzalayalım, şunu kınayın, bunu kınayın, siz silahtan, savaştan, kandan besleniyorsunuz' diyen AKP cenahına, sözcülerine, Sayın Başbakana, Sayın Cumhurbaşkanına Dolmabahçe Mutabakatı'nı hatırlatmak istiyorum."
"NEDEN VAZGEÇTİNİZ?"
"Türkiye'nin en büyük sorunu, 40 yıllık akan kanın kati suretle kalıcı olarak duracağı günlere 1 hafta, 10 günümüz vardı, 2.5 yıl çalıştık neden vazgeçtiniz?" diye soran Demirtaş, "Bunu neden kamuoyuna açıklamıyorsunuz. Düşünün bir örgüt var, dağda silahlı, o örgütün lideri '1 hafta sonra çağrı yapacağım' diyor. 'Kongre toplansın diye haftaya çağrı yapacağım' diyor. 'Sadece heyet olarak tekrar geleceksiniz, oturacağız müzakereye başladığınız saatte ben çağrı yapacağım, silahlar bırakılacak artık.' Biz bundan büyük bir memnuniyet duyduk, siz neden bundan dolayı paniklediniz? Sayın Cumhurbaşkanı PKK silah bırakacak diye neden paniklediniz? Siz engellediniz. Öyle görünüyor ki bugün PKK'liler dağdan silahla inseler önüne geçecek, 'Aman durun, inmeyin' diyecek. Böyle bir niyet yok çünkü. Çok açık söylüyorum, kardeşlerimiz, yurttaşlarımız, Türkiye'de yaşayan herkesin bunu çok iyi anlaması lazım. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı PKK'nin silahsızlanmasını durdurmuştur, önlemiştir. Dolmabahçe Mutabaktı'nda geldiğimiz o kritik noktada her şeyi tuzla buz ederek bütün süreci bitirmiştir. Çünkü önüne gelen anketler, önüne gelen kamuoyu araştırma sonuçları, bu sürecin ona başkanlık getirmeyeceğini görmüştür. 'Ben başkan olamayacaksam, bu işten bana hayır yoksa masa niye olsun, süreç niye olsun, mutabakat niye olsun' noktasına gelmiştir. Bize 'vatan haini, bölücü, terörist' diye seslenen zatlar bizatihi bu ülkeyi ateşe atmışlardır. Bakın bunu bütün inançlarım üzerine, kutsallarım üzerine yemin ederek ifade ediyorum, durum bu kadar nettir" ifadelerini kullandı.