Annesiyle babası henüz 3,5 yaşındayken ayrılan ve 4 yaşındayken otistik olduğu belirlenen Vahit Karakelle, halasının kızı Fatma Mutlu sayesinde sıcak bir yuvaya kavuştu.
Karakelle, annesi ve babasının ayrılması üzerine, kendisinden 2 yaş büyük ağabeyiyle dedesinin yanında kalmaya başladı. Dedesinin de rahatsızlanması üzerine halasıyla yaşamaya başlayan Vahit'in, dedesinin tedavi sürecinin uzaması, babasının sağlık sorunları ve annesine ulaşılamaması üzerine Çocuk Esirgeme Kurumu'na verilmesine karar verildi.
Halasının kızı Fatma Mutlu, Vahit'e sahip çıkarak, yurda gitmesine izin vermedi. Yıllardır Vahit Karakelle'ye annelik yapan Mutlu, Vahit'in eğitimiyle de yakından ilgilendi.
Mutlu'nun çabasıyla eğitimine devam eden ve liseyi bitiren Vahit, artık kendi ayakları üzerinde durabiliyor ve haftada iki gün Kadıköy Engelliler Merkezi'nde eğitimine devam ediyor.
Fatma Mutlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir tekstil firmasının planlama bölümünde çalıştığını, 18 yıldır dayısının oğlu Vahit ile yaşadıklarını söyledi.
Anne ve babası ayrı olan Vahit'in dedesi rahatsızlanınca bir süre kendileriyle kaldığını belirten Mutlu, şunları anlattı:
"Dedem biraz toparlandıktan sonra bir karar alındı, Vahit Çocuk Esirgeme Kurumu'na verilecekti. Çünkü annenin psikolojisi çok iyi değil, boşanmış, baba çok ağır hasta. 1-1,5 ay kadar Vahit ile vakit geçirdik. 2000 yılıydı. Tüm resmi işlemler yapıldı. Vahit'i Çocuk Esirgeme Kurumu'na götürmek üzere benden almaya geldiler. Büyük dayım geldi. Eşyaları bagaja kondu, Vahit arabaya bindirildi. Camdan öyle bir baktı ki 'beni verme' der gibi. Ciddi bir duygusallıkla Vahit'i o araçtan indirdim ve vermek istemediğimi söyledim. Annem, şartların çok zor olacağını söyledi. Ben, 'bakarız' dedim. Ben böyle diretince erkek kardeşim de 'bakarız' dedi. Sonra Vahit'i aldık, gerçekten aldık."
"Fatma anne, kalbimin sarayları senin"
Mutlu, bir süre sonra davranışları normal gelmediği için Vahit'i Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdüğünü, orada yapılan incelemelerde Vahit'in ağır derecede otistik olduğunun belirlendiğini ifade etti.
Bu süre zarfında zaten dayısının oğlunun hiç konuşmadığını, 4 yaşında olmasına rağmen hiç iletişimi olmadığını vurgulayan Fatma Mutlu, şöyle devam etti:
"O zaman internet bu kadar yaygın değil. Otizm dendi ve ben ilk defa duydum. Ben de 19-20 yaşındayım. 'Bir şekilde üstesinden gelirim.' dedim, kendime inanılmaz güveniyordum. Vahit'in elinden tuttum, Üsküdar, Kadıköy, Eminönü, Kavacık, Hisar... 3-4 yıl Vahit'e bütün İstanbul'u gezdirdim. Bütün her yeri gezdirdim. 'Bu araba. Bu kuş.' sürekli konuştum. Ama hiçbir şeye tepki yok, hiçbir göz kontağı yok. Sessiz, sakin, sadece kendi halinde. Bir gün Tarkan'ı dikkatle dinlediğini fark ettim. Ona Tarkan'ın kasetini aldım. Bu şekilde 4-5 yıl geçti. Bir gün işten geldiğimde 'Vahit ben geldim' dediğimde, Vahit bana, 'Fatoş anne, kalbimin sarayları senin.' dedi ve sustu. Ondan sonra ben Vahit'in konuşabileceğine gerçekten inandım."
Dayısının Akdeniz Ateşi hastası (FMF) hastası olduğunu ve yıllar önce vefat ettiğini dile getiren Mutlu, Vahit'in de taşıyıcı olduğunu söyledi.
Mutlu, Vahit'in anne ve babasıyla zaman geçirmediğini hatırlatarak, "Vahit, 'anne' ve 'baba'yı bizim evimizde yaşadı. Bana çok uzun yıllar 'Fatoş anne' dedi. biraz aklı ermeye başlayınca biz anneme, 'anne' dediğimiz için anneme, 'anne' demeye başladı. Şimdi bana 'abla' diyor. Çok üzgünüm ama anne ve babasıyla bir geçmişi olmadı. Vahit'in 2 yaş büyük bir ağabeyi var, babasıyla yaşıyordu, sağlıklı bir çocuk. Baba vefat ettikten sonra annesi onu almak istedi. Ama Burak, kardeşinin olduğu yeri tercih etti. 'Ben kardeşimle kalacağım' dedi." diye konuştu.
Vahit ile ilgilendiği için yıllarca kendisine "deli" gözüyle bakıldığını aktaran Fatma Mutlu, dayısının oğlunun sessiz sakin bir çocuk olduğunu dile getirdi.
Mutlu, Vahit'in annesi olduğunu bildiğini ancak bu duruma kafasının karıştığını belirterek, "Vahit isterse ya da anne isterse görüşürler ama biz günlük hayatımızda ihtiyaç duymuyoruz. Biz onun boşluğunu doldurduk. Hayatımızda otizmli bir çocuk var ve onun geleceği çok önemli bizim için." ifadelerini kullandı.
"En büyük isteğim bu çocuklar için yaşam merkezlerinin kurulması"
Mutlu, 6 yılın sonunda Vahit'in kısa cümlelerle de olsa konuşabildiğini, şarkılar söylemeye başladığını söyledi.
Vahit'in kendilerine geldikten sonra 3 yıl elini tutarak uyuduğunu, elini hafif çektiğinde uyandığını ifade eden Mutlu, şunları anlattı:
"El tutmayı anlayabilen bir çocuğun, ilerleyebileceğine inanıyordum. Okula gitme yaşı geldiğinde bir ilköğretim okuluna kayıt yaptırdım. İlköğretimde istenmedi. Orada bir öğretmen bu tür çocuklara uygun okullar olduğunu söyledi. Zehra Ülker İlköğretim Okulu'nda otistik çocukların alındığı bir sınıf vardı. Bana bu okulu tavsiye eden öğretmenin bu okula tayininin çıktığını gördüm. Okul müdürü bana, 'Okulda çocuğa bakacak kimse olmazsa, bu çocuğu okula alamayacağını' söyledi. Orayı tavsiye eden öğretmen Çağtaç Bayram bana 'Hiç üzülme, okulda Vahit'e ben bakarım' dedi. Çünkü ben okulda Vahit'e baksam, servis ücretini, aylık yemek parasını karşılayamam. Başka bir gelirim yok, çalışmak zorundayım.
Çağtaç Hanım, 'Fatma Hanım, hiç üzülmeyin, Vahit'e ben burada bakacağım.' dedi. Gerçekten de Vahit okula devam ettiği sürece Çağtaç Hanım, bir velinin yapması gereken her şeyi Vahit için yaptı. Vahit'e okuma yazma öğretti. Okula başladıktan 2 yıl sonra Vahit okuma yazma öğrendi. Resim yapmayı öğrendi. Resimde inanılmaz başarılıydı. Bütün öz bakım becerilerini ilerletti. Yemeğini hazırlayıp, tezgahın üzerine bıraktığım zaman okuldan gelip, onu mikrodalga fırında ısıtıp yemeye başladı. Artık bir ebeveyne ihtiyacı yok. Servise tek başına biniyor. Anahtarla kapıyı açmayı gösterdim. Okuldan geliyordu, servisle kapının önünde inip, anahtarla kapıyı açıp, eve girip, evde kendisi kalabiliyor. Vahit 6-7 yıl bunları hiç yapmadı ama 7 yıldan sonra inanılmaz bir şekilde normal bir çocuğun yapması gereken her şeyi yapmaya başladı."
Mutlu, ilkokul eğitimi tamamlandıktan sonra ortaokul düzeyinde başka bir okula geçtiklerini, fakat otizmli bireylerde yer değişikliğinin çok zor olması nedeniyle Vahit'in ilk zamanlar bu okula ayak uyduramadığını anlattı.
Vahit'in yeni okulunda 2 yıl hiç kimseyle konuşmadığını anlatan Mutlu, şöyle konuştu:
"Bir gün Vahit benim yanımda konuşunca, sınıf öğretmeni, 'Biz Vahit'in konuştuğunu bilmiyorduk.' dedi. O okulda da el sanatları, okuma düzeyi, gibi etkinliklerde kendini geliştirdi. Otizmli bir çocuğun bu duruma gelmesi çok zordur gözüyle bakılıyordu. Bunu gördük ki merhametle, sevgiyle, ilgiyle bugünlere kadar Vahit geldi. Bundan sonrası içinde Vahit'e çok güveniyorum. Vahit liseyi bitirdi. Kadıköy Engelliler Merkezi'ne gidiyor ama o eğitim de yeterli değil. Çünkü Vahit'i tatmin etmiyor. En büyük isteğim bu çocuklar için yaşam merkezlerinin kurulması. Çünkü Vahit gibi çocuklar eğitim aldıkça ilerleyebiliyorlar. Yapmak istiyor ama sürekli komut almaları gerekiyor. İnşallah bir an önce yaşam merkezleri açılır ve eğitimleri devam eder."
Mutlu, Vahit'in artık kimseye ihtiyaç duymadan günü geçirebildiğini anlatarak, "2 gün eğitim merkezine gidiyor. Evde genelde annem var ama o olmasa bile eve kendisi girip, yemeğini ısıtıp yiyebilir. Vahit'in bu duruma gelmesi bizim için çok büyük bir başarı. Okula kayıt ettirdiğimde müdür bana şart koştu, 'çocuğun başında birisi olacak, yoksa ben almam' diye. Öğretmen araya girdi de Vahit o okulu bitirebildi." ifadelerini kullandı.
Haftada 2 gün Kadıköy Eğitim Merkezi'nde eğitim gören Vahit Karakelle de üniversite öğrencisi olan ağabeyi ile güzel vakit geçirdiğini dile getirerek, "Ağabeyimle araba yarışı oynamayı seviyorum." diye konuştu.