“Şah Fırat Operasyonu ile bizim toprağımız olan bir mekandan kutsal emanetlerimizi alıp yine başka bir Suriye toprağında daha önce olduğu gibi tekrar bunları yerleştirmemiz uluslararası hakkımızın kullanılması anlamına gelir. Hiçbir şekilde bunun tartışılacak bir tarafı yoktur. Biz bu konuda Birleşmiş Milletler’e ve gerekli tüm taraflara bildirimlerde bulunduk. Bu bizim uluslararası hakkımızı kullanmamızdır. Nasıl 1939 yılında 1921’deki yerinden Caber Kalesi içinde yer değişikliği yaşandı, 1975’te yaşandı ve Türkiye kendi toprağı olarak gördüğü yeni yeri şu anda Eşme’de Suriye Eşme’sinde inşa edilen türbe ve bulunduğu çevre artık Türk toprağıdır. Bunun tartışılır bir tarafı yoktur. Suriye Hükümeti bunu tartışmak yerine Türkiye’nin de toprağı olarak kabul ettiği o bölgede niçin mevcut olmadığını izah etmelidir. Suriye rejimi şu anda Kara Kozak’ta yoktur, fiilen yoktur. Orada IŞİD, Özgür Suriye Ordusu, PYD kontrolü vardır ama Suriye rejiminin kontrolü yoktur. Öncelikle Suriye rejiminin sorması gereken’ Niye biz ülkemizi kontrol edemiyoruz?’”
“SURİYE’NİN TÜRKİYE’Yİ ELEŞTİRMEYE HAKKI YOK”
Kendi ülkesini kontrol edemeyenlerin başkasına savaş gibi naralar atmasının da kıymet-i harbiyesi olmadığına dikkat çeken Başbakan Davutoğlu şöyle devam etti:
“Önce kendi ülkelerini kontrol etsinler, ülkelerine huzur getirsinler ve hakları ile barışsınlar ondan sonra bu konuda fikirlerini beyan etsimler. Kendi halkına zulüm eden bir rejimin, Türkiye’nin haklarını korumak için attığı adımları eleştirmeye hakkı yok. Biz bu konuda da Suriye Ulusal Koalisyonu ’nu muhatap aldık, onlara da bildirimde bulunduk, bütün taraflara bulunduğumuz gibi. Muhatap aldığımız Suriye Ulusal Koalisyonu da bunu memnuniyetle karşıladıklarını ifade ettiler. Suriye rejiminin ve rejim sözcülerinin yöneticilerinin son 4 yıl içinde Suriye halkına yaptıkları katliamların hesabını vereceği günü beklemeleri lazım. Kimyasal silah kullandılar, füzeler kullandılar. Her türlü saldırı ile, hava bombardımanı ile şehirleri yok ettiler, 300 milyondan fazla insanı katlettiler, 4 milyondan fazla, 5 milyona yakın insanın yurtdışına gitmesine sebebiyet verdiler. Öncelikle bu hesabı nasıl vereceklerini düşünsünler. Kimsenin Türkiye’ye de hesap sormaya da hakkı yoktur. Türkiye gerekli gördüğü anda kendi ulusal çıkarı için gerekli gördüğü adımı atar. Bu adımı attık ve operasyon, Şah Fırat Operasyonu başarıyla tamamlandı. Bütün dünyanın gıpta ettiği başarıyla, bir kaza, trafik kazası diyebileceğimiz bir kaza dışında hiçbir kaybımız olmadı. Mükemmel işleyen bir operasyondu. Şu ana kadar da uluslararası toplumdan herhangi bir kanaat seyreden olmadı. Suriye ve Suriye rejimini destekleyen bazı çevreler dışında tekrar söylüyorum Türkiye’yi kimse dolaylı ya da direkt tehdit edemez. Öncelikle Türkiye’ye sürdüğü 2 milyon mültecinin hakkında bahsetsin. Biz bu konularda kendi hakkımızı korumaya kararlıyız.”
“TÜRKİYE KİMSEDEN İZİN ALMAZ”
PYD’nin “İzni biz verdik, temas var” şeklindeki açıklamalarını da değerlendiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, kendi hukukunu korumak için harekete geçtiğinde kimseden izin de almaz, destek de istemez. Bu anlamda ne izin istenmiştir ne destek bu anlamda talep edilmiştir. Olan husus şudur: o bölgede oldukları için, o zaman da söyledim, Özgür Suriye Ordusu’na, PYD ve bütün taraflara açık bir şekilde dedim, sadece bildirimde bulunulmuştur. ‘Biz giriyoruz, gideceğiz, bu operasyonu yapacağız. Sakın ola ki karşımızda herhangi bir engel olmasın. Sivil kayıplara sebebiyet verecek bir uygulama söz konusu olmasın. Bu sadece teknik olarak bildirimdir. Türkiye karar verdiği zaman ulusal hakkını, hukukunu korumak için kimseden izin de istemez, destek de istemez. Bunu defalarca söyledim. Aynı bildirim koalisyon güçlerine de yapılmıştır. ABD başta olmak üzere bütün taraflara, alanda mevcut olan taraflara sadece gireceğimizi ve hakkımızı korumak üzere 572 personelle, 40 tankla bu detaylar verilmeksizin girip hakkımızı koruyacağımızı bütün dünyaya, ilgili taraflara ilettik. Yoksa Türkiye dediğim gibi izin ve destek olmadan kendini koruyacak kudrettedir. Bu kudreti de kimse test etmemelidir. Gerektiğinde her zaman, gerekmesi halinde, gerekmez inşallah ama yapabileceğimizi de herkes bilmelidir.”
"ATİLLA’NIN TORUNLARIYIZ"
Türkiye ile Macaristan arasındaki ilişkilere değinen Davutoğlu şunları söyledi:
“Biz Atilla’nın torunlarıyız. Birisi Anadolu’da birisi Orta Avrupa’nın merkezinde. Tarihte kurulduğu varsayılan 16 Türk devletinden biriydi ve hep Hun devleti olarak kabul etmiş olduğumuz için bizim için Macaristan uzak ve yabancı bir ülke değil. Tarihi olarak iç içe geçmiş ilişkilerimiz var. Ve Macar milliyetçileri 19. Yüzyılda başta Kossuth olmak üzere herhangi bir yere gitmek, sığınmak istediklerinde Türkiye’yi tercih etmişlerdi. Kütahya’da Tekirdağ’da hala onların kültür izlerini taşıyoruz. Tabi bir daha böyle bir zorunluluk olsun istemeyiz ama Sayın Viktor Orban olmak üzere bütün Macarlar için Türkiye ikinci evleridir. Her zaman bekleriz. Zorunlulukla değil ama dostlukla muhabbetle her zaman Türkiye’de onların ülkesidir. Yine başta Gül Baba olmak üzere Zigetvar’da, Kanuni’nin vefat ettiği Zigetvar’da ve diğer Macaristan’da birçok Türk eseri var. Türkiye’de de Macar evleri, Macar kültürü olarak Tekirdağ’da, Kütahya’da hala yaşayan kültür unsurları var. Bunlar bizim ortak geçmişimizi simgeliyor. Ayrıca NATO’da müttefikiz.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu şöyle devam etti:
“Bugün Yüksek Düzeyli İş Toplantısı Konseyi’nin ikinci toplantısını yaptık. Daha önce Cumhurbaşkanımızın dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan ile ilk toplantı yapılmıştı. Şimdi bu geleneği sürdürüyor olmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Biz bu tür stratejik iş birliği konseylerini genellikle komşu ülkelerle yaparız. Bu şunun işaretidir; bizim için Macaristan coğrafi olarak değilse bile gönül olarak komşudur hatta komşudan daha yakındır. O bakımdan bu ilişkilerin gelişmesi için 6 Bakan arkadaşımla birlikte Macaristan’a yaptığım ziyaret bu anlamda benim en çok bakanla gerçekleştirdiğim ziyaret olmuş oldu. Ortak kabine toplantısı şeklinde çok başarılı bir toplantı gerçekleştirdik. Bu kültürel temel üzerine, NATO’daki stratejik iş birliğimiz üzerine, Avrupa’ya bakışımızdaki ortak perspektif üzerine ikili ilişkilerimizi güçlendirmek üzere kültürel ekonomik ve uluslararası alanda çok güçlü ayaklarda bu ilişkileri gerçekleştiriyoruz.”
“EKONOMİK İŞBİRLİĞİNİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ”
Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın kendisinden önce yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak, Macar Başbakanın da vurguladığı gibi ekonomik iş birliği bağlamında en kısa zamanda 5 milyar dolara ulaşmak istediklerini dile getiren Davutoğlu, “2 milyar doları bulduk 5 milyar dolara ulaşmak için de ekonomik iş geliştirmesi bağlamında bugün önemli kararlar aldık, anlaşmalar imzaladık. En kısa zamanda buna ulaşacağımıza dair ben güçlü güvene sahibim” dedi. Eximbank ofisinin İstanbul’da açılıyor olmasının da çok önemli bir adım olduğuna dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin de Budapeşte’de benzer bir adımı atma hazırlığı içinde olduğunu söyledi.
Davutoğlu konuşmasının devamında, “KOBİ’leri devreye sokmamız yine önemli bir proje. Bu anlamda transit geçişler ve tarım alanında ihracat konusunda atılacak adımlarla bu rakamın en kısa zamanda 5 milyar dolara ulaşacağına inanıyorum. Ayrıca Tuna bizim için boğazlar gibi çok özel, önem atfettiğimiz bir nehirdir, su yoludur. Budapeşte’den İstanbul’a doğrudan ulaşımın sağlanması hepimizi mutlu edecektir. Yine hızlı tren projesiyle ki biz Marmaray’la denizin altından Avrupa ile Asya’yı bağladık. Benzer bir projenin Budapeşte ile Belgrad arasında yapıldığını biraz önce konuştuk. Hızlı tren hatlarıyla Türkiye ve Macaristan’la birleşmesi de bu iki ülkeyi birbirine komşu kılacak özelliklere sahiptir” ifadelerinde bulundu.
Enerji iş konusunu detaylı olarak ele aldıklarından bahseden Davutoğlu, “Macaristan’ın bu konudaki, son dönemdeki çabalarına Türkiye destek vermeye hazırdır. Türkiye, Avrupa’nın enerji arzı özellikle Orta Avrupa ülkelerine ve özellikle de Macaristan’ın enerji arzı, enerji talebi konusunda iş birliğine hazır. Bu çerçevede de çok güzel görüşmeler gerçekleşti” dedi.
MACARİSTAN’A TEŞEKKÜR
Avrupa Birliği ilişkilerinde Türkiye’ye verdiği destek dolayısıyla Macaristan’a bir kez daha teşekkür ettiğini dile getiren Davutoğlu, Avrupa’nın bazen bazı halkları almakta tereddüt ettiğini ifade ederek, “Aynen Romalıların Atina’nın torunlarına, o zamanki torunlarına mesafeli durduğu gibi şimdi de Avrupa Birliği Atina’nın diğer torunlarına mesafeli duruyor. Ama tarih doğası içinde akar Türkler ve Macarlar Avrupa kimliğinin çok önemli unsurlarıdır. Bu çerçevede Macaristan’ın bize verdiği, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda verdiği destek nedeniyle müteşekkiriz. Avrupa Birliği için de NATO’da ve uluslararası platformlarda da birlikte çalışmaya kararlıyız. Ayrıca Sayın Orban’ın doğuya açılım projesi çerçevesinde yürüttüğü politikalar konusunda Türkiye’ye verdiği özel önemi de takdirle karşılıyoruz” dedi.
“TÜRKİYE İLE MACARİSTAN İŞBİRLİĞİ AVRASYA ÖLÇEĞİNDE KUVVETLİ BİR ZEMİN OLUŞTURACAK”
Konuşmasını, “Biz doğu batı denklemler içinde sıkışmış ülkeler değiliz, aksine hem doğulu hem batılı hem Asyalı hem Avrupalı hem Avrasyalı hem Avrupa-Atlantik denkleminin parçasıyız” ifadeleriyle sürdüren Başbakan Davutoğlu, “Bütün bu ilişkilerde Türkiye ile Macaristan’ın iş birliği kuvvetli bir zemin oluşturacak. Avrasya ölçeğinde barışın temin edilmesi ve barışçıl bir diplomasisinin inşa edilmesi için de çok önemli bir zemin oluşturacaktır. Macarca tebrik ediyorum bu çalışmaları: Kösenom” şeklinde konuştu.
RUSYA’NIN TEKLİFİNE NE CEVAP VERİLECEK ?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Güney Akımı’nın yönünün değiştirilerek Türk Akımı haline gelmesi konusunda Rusya’nın getirdiği teklifin ciddiyetle değerlendirildiğini dile getirdi.
Basın toplantısının soru-cevap kısmında kendisine yöneltilen bir soru üzerine Türk-Macar ilişkilerinde birçok işbirliği alanı dışında enerjinin önemli bir işbirliği alanı olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Aslında 2009 yılında Nabucco Projesi devreye sokulduğunda Türkiye ile Macaristan, Bulgaristan-Romanya üzerinden Hazar enerji koridoru, yani Azerbaycan-Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya hattında bir projede bir araya gelmişlerdi ve çok da güzel bir inisiyatifti. Ama maalesef bu AB’nin enerji stratejisi, perspektifinin zayıflığı dolayısıyla hayata geçirilemedi, Nabucco Projesi istediğimiz neticeye ulaşamadı” dedi.
Türkiye’nin yükselen ekonomisiyle hem büyük bir enerji tüketicisi hem de aynı zamanda en önemli enerji transit ülkelerinden birisi olduğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu, “Hem doğudan Hazar’dan gelen enerji hatları, Bakü-Tiflis-Kars ve Bakü-Tiflis-Erzurum üzerinden TANAP ile Türkiye’nin Hazar’ı Balkanlar’a bağlayan bir kuşak. Ayrıca Irak’tan gelmesi planlanan enerji hatları var ve tabii İran’dan gelen enerji hatları var. Bunun en önemli ayaklarından biri de Rusya’dan gelen enerji, hem Mavi Akım hem Batı Akımı’yla” diyerek, bütün bunlarla birlikte Türkiye’nin en önemli enerji merkezlerinden birini oluşturduğunu vurguladı.
"RUSYA’NIN TEKLİFİNİ CİDDİYETLE DEĞERLENDİRİYORUZ"
Güney Akımı’nın yönünün değiştirilerek Türk Akımı haline gelmesi konusunda Rusya’nın getirdiği teklifin ciddiyetle değerlendirildiğini dile getiren Davutoğlu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçtiğimiz Aralık ayında Türkiye ziyareti sırasında bu konunun ele alındığını ve fizibilite çalışmalarının devam ettiğini ifade etti. Davutoğlu, “Bunun da gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin bir taraftan Hazar’dan TANAP ile, TAP ile Yunanistan, Adriyatik’e ve İtalya’ya giden bir kuşak, diğer taraftan da Türkiye’nin ihtiyacı karşılandıktan sonra Rusya’dan Türkiye’ye gelip yine Macaristan’a, Orta Avrupa’ya kadar gidebilecek bir kuşak üzerinde bazı düşünceler, egzersizler yürütülüyor. Biz Macaristan’a ve diğer komşu ülkelere enerji arzı, enerji arz güvenliği konusunda verilebilecek her türlü desteğe hazırız. Ancak tabi öncelikle bu projenin detaylarının bilinmesi ve gelecek olan gazın miktarının ve hatlarının belirlenmesi lazım. Ama prensipte Macaristan ile her türlü işbirliğine hazırız. Hem bu alanda hem nükleer alanda hem de iki ülkenin petrol şirketlerinin üçüncü ülkelerde, Rusya’da yürüttüğü çalışmalar var. Diğer ülkelerde, Irak’ta da olabilir. Ortak enerji faaliyetlerine girmesi bağlamında her türlü işbirliğine hazırız” ifadelerinde bulundu.