DAVUTOĞLU: “ALLAH'IN YARDIMIYLA BUGÜN KUTÜ'L - AMARE MÜSTAHKEM MEVKİ ZAPT EDİLDİ”
Kahraman’ın yaptığı konuşmanın ardından kürsüye davet edilen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Sözlerime Kutü'l - Amare'nin kahramanı merhum Halil Paşa'nın mektubundan bir bölüm okuyarak başlamak istiyorum. Taki Kutü'l - Amare ruhu daha iyi anlaşılsın. 'Allah'ın yardımıyla bugün Kutü'l - Amare müstahkem mevki zapt edildi. Beşi general olmak üzere 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin esir alındığı arz ve müjdelerim orduma. Aslanlar hepinizin pak ve temiz alınlarından öperek cümlenizi tebrik ederim. Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı bugün kaydettiren Cenabı Allah'a hamt ve şükür eylerim” diyerek sözlerine başladı.
“GEÇEN ASRIN ZAFER VE İSTİKLALİNE GİDEN YOLUNUN EN ÖNEMLİ DURAKLARINDAN BİRİSİDİR KUTÜ'L - AMARE”
Kutü'l - Amare Zaferi’nin önemine değinen Başbakan Davutoğlu, “Evet Kutü'l - Amare Zaferimizin 100. yılında düzenlenen bu çok anlamlı törende sizlerle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu tören vesilesiyle istiklalimiz, haysiyetimiz, onurumuz ve istikbalimiz uğruna savaşıp şehit ve gazi olan ecdadımızı bir kez daha hürmetle, minnetle yad ediyorum. Allah mekanlarını cennet eylesin. Buradan Kutü'l - Amare zaferimizin kumandanı Halil Paşa ve onun kahraman askerlerinin aziz ruhlarını ihtiramla hürmetle selamlıyorum. Onlar istiklal mevzu bahis olduğunda neler yapabileceğimizi, hangi fedakârlıkları gösterebileceğimizi Kut zaferiyle tüm dünyaya gösterdiler. Tarihimizde Çanakkale destanını, Sarıkamış hadisesini, Yemen acısını biliriz de maalesef Kutü'l - Amare’yi fazlaca bilmeyiz. Ancak tarihi çalışmalar yapıldığında bu zaferin önemi fazlaca anlaşılır. Yaptığım tarihi çalışmaların Irak bahsinde Kutü'l - Amare Zaferi'nin taşıdığı ağır önemi, derin önemi bir kez daha fark etmiştim. Oysa bu savaş Osmanlı’nın hayat memat meselelerinden bir tanesiydi. Oysa bu savaş Türk milletinin hayatına kasteden topyekûn saldırıya karşı en esaslı direnişlerden biriydi. Oysa bu savaş bütün Ortadoğu halklarının Bağdat'a doğru ilerleyen sömürgeci güçlere karşı son direnişiydi. Kutü'l - Amare Zaferi çöküşün başladığı, umutsuzluğun yaygınlaştığı zaman diliminde milletimiz için ve o coğrafyadaki bütün mazlum milletler için hayat olmuştur. Çanakkale'de başlayan istiklalini koruma iradesinin bir benzeri Kutü'l - Amare'de ortaya koyulmuştu. Çanakkale'de, İstanbul, Kutü'l - Amare'de Bağdat savunulmuştur. Kutü'l - Amare şehitleri ve gazilerimizin o destansı mücadelesi istiklal mücadelemizle kurulacak Türkiye Cumhuriyeti'ne ruh ve mana vermiştir. Kutü'l - Amare ruhu Cumhuriyetimiz üzerindeki değerlere bereketli bir zemin olmuştur. Geçen asrın zafer ve istiklaline giden yolunun en önemli duraklarından birisidir Kutü'l - Amare” diye konuştu.
“ÇANAKKALE'YE KUTÜ'L - AMARE’YE GİDİLEN SÜREÇTE TABLO ÇOK OLUMSUZDU”
Davutoğlu, “Çanakkale'ye Kutü'l - Amare’ye gidilen süreçte tablo çok olumsuzdu. İstiklalimize göz diken işgalciler dört bir yandan hasta adam diye tabir ettikleri Osmanlıyı mezara koymaya üzerine toprak atmaya gelmişlerdi. Ama Kutü'l - Amare ile hezimete uğrayınca bu milletin kolay lokma olmadığını fiilen tecrübe ettiler. Şüphesiz büyük bir zaferdi. Eğer işgalci güçler Kut'ta durdurulmamış olsaydı Bağdat ve kuzeyine ilerleyebilir, kuzeydeki Rus tehdidi ile bu toprakların kaderine kasteden büyük bir felakete sebep olabilirlerdi. Bu anlamda Kutü'l - Amare çok büyük anlamlar taşıyor” dedi.
“KUTÜ'L - AMARE UNUTULACAK BİR ZAFER DEĞİLDİR. FAKAT ESKİ TÜRKİYE ANLAYIŞI BU ZAFERİ HATIRLAMAK İSTEMEDİ”
Başbakan Davutoğlu, “Kutü'l - Amare unutulacak bir zafer değildir. Fakat eski Türkiye anlayışı bu zaferi hatırlamak istemedi. Adeta sistemli bir şekilde unutturmaya çalıştı. Her yıl Genelkurmay Başkanlığımızın sitesinden yapılan bir kutlama dışında hatırlanmadı. Ama bugün Sayın Cumhurbaşkanım sizin himayenizde Kutü'l - Amare tekrar milletimizin hafızasında, gönlünde hak ettiği yeri buldu. Resmi tarih anlayışı bu anlamda, resmi tarih kitapları bu zafer üzerinde ne yazık ki yeterince durmadı. Ama artık Türkiye değişiyor. Unutturulan tarihimizi yeniden hatırlıyoruz. Hafızamızı yeniden keşfediyoruz” diye konuştu.
“KUTÜ'L - AMARE’Yİ YENİDEN HEM DE DEVLET TÖRENİYLE KUTLUYORUZ”
“Kutü'l - Amare’yi yeniden hem de devlet töreniyle kutluyoruz” diyen Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aziz şehitlerimizin manevi huzurunda bir kez daha söz veriyoruz ki, dün olduğu gibi bu günde vatandaşlarını zulüm eden kan döken diktatörlerin ve insan hayatını hiçe sayan terör örgütlerinin tam karşısında yer alarak Kutü'l - Amare ruhunu yaşatacak ve şehit kanlarıyla yoğurulmuş vatan toprağımızın izzetine, şehitlerimizin hatırasına uygun davranacağız ve kıyamete kadar bir daha unutturulmayacak.”
“KUTÜ'L - AMARE’Yİ ETKİNLİKLERİ 23 NİSAN BAYRAMINA ALTERNATİF GİBİ GÖSTERİLDİ, ASLA ALTERNATİF DEĞİLDİR”
Başbakan Davutoğlu, “Bu vesileyle bir üzüntümü de sizlerle paylaşmak isterim. Kamuoyunda bazı basın yayın organlarında Kutü'l – Amare’yi kutlamaları üzerinde oluşturulmaya çalışılan olumsuz algı tamamen milletin tarihten gelen değerlerine yönelik bir saldırı mahiyeti kazandı. Kutü'l - Amare’yi etkinlikleri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na alternatif gibi gösterildi. Asla alternatif değildir. Bu bayramlar birbirinin ayrılmaz yüzleridir ve birbirinin takipçileridir. Kutü'l - Amare 'yi anlamayan, Çanakkale Savaşı'nı anlamayan 23 Nisan'daki milli iradeyi ve milli egemenliği de idrak edemez. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da hepimizin bayramı, Kutü'l - Amare de hepimizin zaferidir. Milli egemenliğimiz için verdiğimiz her mücadele bizim için kutsaldır. Egemenlik mücadelesinde kazanılan her zafer bizimdir. Hem bizimdir hem de bütün mazlum milletlerindir. Bugün aramızda bulunan Kut Valisi ve Kut'tan gelen değerli Iraklı kardeşlerimizin de zaferidir bu. Sadece 78 milyonun değil bütün Ortadoğu halklarının zaferidir Kutü'l - Amare” dedi.
Başbakan Davutoğlu, “Bu zafer daha başka pek çok açıdan da önemlidir. Zorbalığa, tefrikaya karşı birliğin altın zaferidir Kutü'l - Amare. 100 yıl önce Osmanlı bakiyesi coğrafyanın bütün halkları 1916 yılında Bağdat'a doğru ilerleyen sömürgeci güçlere karşı son büyük direnişlerini yaptılar. Son büyük zaferi kazandılar. O orduda Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler, Sünniler, Şiiler hep beraber savaştılar. Omuz omuza savaştılar. O gün ki vahdet ruhu bize bu gün çok şey anlatmaktadır. Aslında Irak halkının da, hepimizin keşfetmesi gereken ilk şey o günün birlik ruhudur. En zor zamanımızda biz yani Kürtler, yani Türkler, yani Araplar, yani Sünniler, yani Şiiler, Müslümanlar, Hristiyanlar yani Mezopotamya'nın bu kadim coğrafyanın bütün halkları omuz omuza mücadele verdik Kutü'l - Amare'de. Devrin zorbalarına yedi düveli yenebileceğimizi gösterdik. Kutü'l - Amare bu zaferin adıdır. Ve bugün aradan tam 100 yıl geçtikten sonra bu günün zorbaları aynı topraklara musallat olmuş vaziyettedir. Bu gün yine bir tarafta iyinin, doğrunun, hakkaniyetin, kardeşliğin etrafında kümelenenler, diğer tarafta ise parçalayıcı, kardeşi kardeşten ayırıcı, fitneciler var. Bu gün yine o iki anlayış iki ruh karşılaşıyor, yüzleşiyor ve savaşıyor” şeklinde konuştu.
Davutoğlu, “Biz her zaman savaş hukukuna riayet etmiş bir milletiz. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Barış zamanında nezaketi gözetmek kolaydır. Esas olan çatışmanın, savaşın olduğu yerde varlığımıza kast edenlere karşı adil cenap davranabilmektir. Savaş şartlarında sergilediğimiz nezih tavırlar bu gün dahi insanlık için örnek alınacak davranışlardır. Dün savaş şartlarında esirlere nasıl insanca davrandıysak, bu günde dil, din, etnik kimlik, mezhep farkı gözetmeden savaş ve ölümden kaçan tüm mazlumlara öyle davranıyoruz onlara kucak açıyoruz. Millet olarak savaşta da barışta da birlik içerisinde biz olmanın bununda ötesinde insanca davranmanın örneğini sergiliyoruz. Çünkü bizi yüz yıllarca bu coğrafyanın manevi ve kültürel zenginlikle yoğrulan medeniyet hamuru birbirimiz bağlamıştır. Çünkü bizi aynı bardak ve istiklal uğruna canlarını feda eden şehitlerimiz birbirine bağlıyor. Geçmişten bu güne bütün meselelerimizi bu ortak tarihdaşlık şuuruyla bu ortak medeniyet bilinciyle çözeceğiz. Çünkü bizim sadece geçmişimiz değil, kaderimizde, geleceğimizde” diye konuştu.