Bizi içtima alanına getirdiler, gruplara bölmeye başladılar. Arkasından helikopterler inmeye başladı. Daha ‘artık ne oluyor? Bu şey nedir?’ diye sorduğumuzda ‘güvenli bir bölgeye götürüyoruz’ dediler. Hatta Polatlı lafı bile geçti, orası daha güvenli olur, diye... Sonra helikopterin kalkmasıyla inmesi bir oldu zaten. Genelkurmay’ın bahçesine indirilmiştik. Bizi önce kuytu bir yere aldılar. Başımızdaki komutanlar tanıdık değildi. Sonra bizi yola yakın bir yere götürdüler. Komutan ‘Eğer tel örgülerden atlayan olursa öncelikle ayağına ateş edin, sonrasında da hedef göstermeksizin ateş edin yoksa onlar sizi öldürür’ deyince biz şok olduk. Ben de yanımdaki F.G. arkadaşımla beraber ‘asla ateş etmeyeceğimi söyledim’ ama bu seferde bordo bereli bir komutan ‘ateş etmezseniz onlar sizi öldürür, onlar öldürmezse biz sizi öldürürüz’ dedi.
Bu sırada arkadaşım Y.E.B. bayılmıştı. Biz de onun bunu bahane ederek başında toplandık. 2-3 defa kaçma girişiminde bulundum. Bir üsteğmen silahla ‘eğer giderseniz sıkarız’ dedi. Sonra H.A.S. üsteğmenimiz geldi. Bize bağıra bağıra ‘sizin burada işiniz yok’ diyerek toplayıp götürdü. Daha sonra polislerle irtibatı kurmuştuk. İrtibat doğrultusunda TÜİK binasına girip teslim olduk.