Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Eylül davası ve Balyoz davasında verilen kararların Türk yargısı, Türk siyaseti ve Türk Silahlı Kuvvetleri için önemli olduğunu belirterek, bu kararların, devlete paralel yapıyla mücadele etmenin ne kadar doğru ve ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini söyledi.
Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararların AK Parti'nin hazırladığı ve milletin onayladığı 12 Eylül 2010 referandumu sayesinde olduğunu hatırlatırken, "Diktatörlük ya da demokraside geriye dönüş' diye Başbakanımızı ve hükümetimizi suçlayanlar, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararla ne kadar mahcup olsalar yeridir" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa'da gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. AK Parti İl Başkanı Cemalettin Torun, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'nin de katıldığı toplantıda konuşan Bülent Arınç, Musul'da rehin olan konsolosluk görevlileri ve Türk vatandaşlarının durumlarının iyi olduğunu, en kısa zamanda serbest bırakılacağını ifade etti.
"MİLLET TEŞEKKÜRÜ HAK ETTİ"
Bugüne kadar darbecilerden hiç hesap sorulmadığını kaydeden Arınç, 2010 referandumu ile darbecileri koruyan hükümlerin Anayasa'dan çıkarıldığını vurgulayarak, "Bu referanduma ve anayasa değişikliğinin meclisten geçmesine sadece AK Parti grubu vesile oldu. CHP reddetti, oylamalara bile girmedi, MHP reddetti oylamalara girmedi. BDP'liler de oylamaya katılmadılar. AK Parti tek başına meclisten çıkarıp milletin önüne götürdü, millet de "yüzde 59 ile evet" dedi. Geçici 15. madde kalkınca, darbecileri korumanın yasallığı kalmadı. Bütün muhalifler "siz bunu yapamazsınız ülkeyi bölüp parçalıyorsunuz" diye saçma sapan laflar etmişlerdi. 12 eylül referandumu ile anayasa değişikliğini önümüze getiren herşey, demokratikleşme özgürleşme, sivil asker ilişkilerinin normalleşmesine, cunta darbeler döneminin kapanmasına yol açtı. Hiç kimse bugüne kadar Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanıp bu mahkeme müebbete mahkum olacağını düşünemezdi. Buna izin veren AK Parti'nin meclisteki mücadalesidir. "Ben artık darbe istemiyorum, kim aklından geçiriyorsa yargılanmalıdır" hükmünü veren milletimize teşekkür etmemiz lazım. Referandum ile Anayasada önemli değişiklik yapıldı ve bireysel başvuru hakkı tanındı. Yargı süreci tükenirse insanlar AİHM'e gidip haklarını oradan arayabiliyor bu çok uzun ve masraflı bir yoldu. Biz Ak parti grubu olarak bunun vatandaşlarımıza Türkiye'de tanınması imkanını getirdik. Bireysel başvuru yoluyla masrafa katlanmadan haklarını Anayasa Mahkemesi'nde arayabilecekleri hakkı tanındı. 2 yıla yaklaştı uygulaması. Son aylarda insanların hak ve özgürlüklerini tehdit eden bir takım gelişmeler karşısında başvurucuların taleplerini Anayasa Mahkemesi kabul etti. Bunların içinde gayrimenkul hukukuna dayananlar, kendi şahsi hürriyetini bağlayıcı olanlarla dün veya birkaç gün öncesi Balyoz diye bilinen 300 insanın yargılanmasıyla cezaları verilen, sonra bunlar Yargıtay tarafından tasdik edilen insanlar Anayasa Mahkemesi'ne başvurdular. "Benim haklarım ihlal edildi" dediler. Anayasa Mahkemesi, birkaç gün önceki kararıyla, "İnceledik. Bu işte hak ihlali var" dedi. Türk Ceza Kanunu'nun 311. maddesine göre hak ihlali varsa, iki sebep üzerinde durdular. Bazı şahitlerin ki karara veya davaya etkili olacağı düşünülen kişilerin dinlenmemiş olmasını savunma eksikliği ve hak ihlali olarak gördü. Mahkeme, mahkumiyet kararına etkisi olan dijital kaydın bilirkişi raporları olmasına rağmen gerçekliği konusunda yeterince araştırma yapılmamış olmasını öngördü. Adeta Temyiz Mahkemesi gibi hareket etti. Temyiz Mahkemesi işin şekli ve esası bakımından inceler, esas bakımından bozma yaparsa mahkeme buna uyup uymama noktasında karar verir. Bu iki konu üzerinde tekrar yargılamanın yenilenmesi kararı verildi. Mahkemeler tüm sanıklar için tahliye kararı verdiler. Kimi 5, kimi 3, kimi 2 yıl sonra tahliye edildi. Her biri 18-20 yıla mahkum edilmişken, ilgili mahkemelerin tahliye kararı ile özgürlüğüne kavuştu" diye konuştu.
PARALEL YAPIYLA MÜCADELE HAKLILIK GÖSTERGESİ
Balyoz davasında tutuklu sanık kalmadığını hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna kim karar vermiştir? Anayasa Mahkemesi. Ona bu yetkiyi kim vermiştir. 2010'daki referandumu yapılan Anayasa değişikliği. Kim karşı çıkmıştı? CHP, MHP ve diğerleri. Bunu AK parti savunmuştur. Tarihin garip bir tecellisine bakın ki; o gün hayır diyenler, "ah ne iyiymiş Allah senden razı olsun Anayasa Mahkemesi, sen olmasan halimiz ne olacaktı?" diye sevinç çığlığı atıyorlar. Demek özgürlük böyle bir şey, demek demokratikleşme böyle bir şey. O yüzden; "diktatörlüktü, demokraside geriye gidişti" diye Başbakanı veya hükümetemizi suçlamaya kalkanlar Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla ne kadar mahcup olsalar yeridir. İyi bir şey yapmışız. Vatandaşımızın haklarını korumaya yönelik, önemli bir Anayasa değişikliği yapmışız, millet bunu tasdik etmiş. Milletimize ve Ak partiye kim ne kadar teşekkür etse azdır şüphesiz. Tutukluluk halinin istisna olması gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Uzun tutukluluk sebebiyle hak ihlali yapıldığını düşünen Anayasa Mahkemesi İlker Başbuğ başta başka sanıkların da tahliyesine karar vermişti. 6-7 milletvekili de bulunmaktaydı. CHP'den 2, BDP'den 5 milletvekili olmak üzere 7 milletvekili tahliye edilmişti. Dün de MHP'Den seçilen milletvekili bu kapsamda tahliye edildi. 12 Eylül ve balyoz davasında verilen kararlar, Türk yargısı, Türk siyaseti ve Türk Silahlı Kuvvetleri için önemlidir. Türkiye'de yargılamanın hangi koşullarda yapılması gerektiğini tekrar göz önüne almamız gerekiyor. Yargıda eğer devlete paralel yapılanma, belli maksatlarla hareket etmiş ve bu kararları önümüze getirmişse o yapıyla mücadele etmenin ne kadar doğru ve ne kadar haklı olduğunu gösteren bence önemli bir göstergedir."
"ARKADAŞLARIMIZA KISA ZAMANDA KAVUŞMAMIZ MÜMKÜN OLABİLECEK"
Irak'taki gelişmeleri de değerlendiren Arınç, konsolosluk görevlileri ve diğer Türk vatandaşlarının en kısa zamanda kavuşacaklarını ifade ederek, "Yurt dışındaki gelişmeler, Musul'daki konsolosluk görevlilerimizin ve önceden bir şekilde alıkonulan kamyon şoförlerimizin durumudur. Bu konuda gelişmeler olumlu istikamette var. Ama henüz bu yurttaşlarımızla kucaklaşabilmiş değiliz. 60'a yakın şoför sonradan bir şekilde alıkonulan 15 arkadaşımızın kurtulduğunu biliyoruz. Bir hafta öncesinden takip ettiğimiz olaylarla ilgili yerlerinin muhkem, sağlıklarının yerinde olduğunu ve henüz serbest bırakılmadıklarını söyleyebilirim.
Bölgeyle ilgili gelişmeler Başkan Obama'nın, Avrupa Birliği'nin açıklamaları var. Türkiye'nin aldığı tedbirler var. Irak'ın içinde sonunda mezhep çatışmasına gidilmemesi ve bölünmemesi açısından Türkiye ve bölge ülkelerinin müdahil olduğu çalışmalar var. Türkiye'nin çok dikkatli ve titiz takip içinde olduğunu hepimiz söyleyebiliriz. Umarım arkadaşlarımıza en kısa zamanda kavuşmamız mümkün olabilecek" diye konuştu.
IŞİD'İN İSTANBUL'U ALACAĞIZ SÖZLERİ
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin IŞİD militanlarının medyaya yansıyan, "İstanbul'u alacağız" sözlerini hatırlatması üzerine şu cevabı verdi: "Bir örgüt veya örgüt üyesi şu veya bu amaçla böyle bir söz söylemiş olabilir. Bu da kesin açık net değildir. Gazetelerde böyle haberler çıkabilir. Kim nerede ne amaçla söylemiştir. Bu tür örgütler propagandayı çok severler, tehdit ve panik havası getirmeyi arzu ederler. Biz örgütün veya buna benzer örgütlerin yapı ve hedeflerini çok iyi tahlil ediyoruz. Bunlar içinde Türkiye'yi hedef alan bir şeye rastlamadık. İhtimale göre geçmişten beri Türkiye'nin çok önemli jeopolitik noktada olduğunu bazı örgütlerin hedeflerin olacağını düşünür, senaryolar hazırlanır. Bunun üzerinde çalışmalar yapılır, devlet dış tehditlere karşı tedbir alır. Türkiye'nin dış tehditlere karşı hazırlığı var mı derseniz? Evet yıllar öncesinden bugüne güncellenen çalışmalar vardır. Milli güvenlik siyaset belgesinde de bu tür tehditlere karşı Türkiye'nin her zaman tedbir aldığını söyleyebilirim".