Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Aydoğan Boschele, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüzde, medyanın herkes için habere ulaşmanın birincil kaynağı durumunda olduğunu söyledi.
Dijital teknolojilerin gelişmesi sayesinde birey ve toplumun geneli ile ilgili haberlerden çok daha hızlı ve anında haberdar olunduğunu ifade eden Aydoğan, "Bu hızın yaratacağı olumsuzlukların topluma zarar vermemesi, haberlerin kitlelere doğru ve etik kurallara uygun bir biçimde yaygınlaştırılmasında medya kuruluşlarına çok önemli görevler, sorumluluklar düşmektedir. Özellikle de terör gibi toplumu korkutma, yıldırma etkisi gösteren olaylarla ilgili haberler konusunda medya kuruluşları, profesyonelleri çok dikkatli olmalıdır." diye konuştu.
Medya kuruluşlarının hassasiyet göstermesi gereken en önemli konuların başında terör haberlerinin geldiğine dikkati çeken Boschele, medyanın haberi sunum biçimiyle, topluma korku salmak isteyen terör örgütünün propaganda aracı haline gelebileceğini vurguladı.
Prof. Dr. Boschele, "Doğru ve sorumlu haber yazma kurallarını hiçe sayarak yazılan haberler, hem toplumsal huzursuzluğa yol açar hem de medyanın toplum nezdindeki güvenilirliğini ve itibarını azaltır. Bu nedenle, gerek geleneksel gerekse dijital platformda habercilik yapan medya kuruluşları, kamusal güvenlik ve toplumsal huzur gibi konularda, haber yazım kurallarına ve haber etiğine uygun yayın yapmaya özen göstermelidir. Yoksa toplumun değil, terör örgütlerinin medyası olurlar." değerlendirmesini yaptı.
"O başlıkların ne maksatla atıldığını biliyoruz"
İbn Haldun Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakkı Öcal ise haberde özneyi gizlemenin meşru olduğu bazı durumların olduğunu söyledi.
Bir eylemde failinin bilinmemesi durumunda haberde edilgen bazı cümlelerin kurulabileceğini aktaran Öcal, "Gazeteci olarak bunu hepimiz yaptık. Yani füzenin nereden geldiğini, kimin attığını bilmiyorsanız, kimin devirdiğini bilmiyorsanız bu böyledir." dedi.
Öcal, 17 yaşındaki Fatma Avlar'ın yaşamını yitirdiği Reyhanlı'daki roket saldırısıyla ilgili haber yazan gazetecinin çok dikkatli olması gerektiğine dikkati çekti. Benzer bombaların nereden geldiğine dair bölgede bir haftadan bu yana gözlem yapıldığını vurgulayan Öcal, şöyle devam etti:
"Eğer bir gazeteci olarak bu bilgilere inanmıyorsanız, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Basın ve Halkla İlişkiler Bölümüne telefon açarsınız. Onlara, 'Ben bu bombaların nereden geldiğinin yolunu görmek istiyorum. Sizin elinizde radar görüntüleri mutlaka vardır. Bu bombanın hareket ettiği yolun izdüşümünü bana harita üzerinde işaretleyip verin.' dersiniz. Çünkü, bu bir sır değil. Bu, yapılamaz bir şey değil. Türkiye'nin radarları, uçakları ve birçok şeyi var. Atılan her bir bombanın nereden çıktığını, hangi roketin nereden yola çıktığını TSK, isteyen gazeteciye gösterir. Size 'Şu mahalleden atıldı' diyorlar. Karşıdaki yerin adını size zaten söylüyorlar. Orada da kim var? 'Efendim, orada da kim olduğunu bilmiyorum' ya da 'Oradan kimin attığını bilmiyorum.' Yok, ben şu kadar yıllık bir gazeteci ve bu işin eğitimini veren bir insan olarak, bunun o gazetecinin bilgisizliğinden kaynaklandığı kanaatinde değilim. Bu gazetecinin sadece faili gizleme çabasında olduğunu düşünüyorum. Ya bu haberi yazan kişiyle fail arasında ya bir akrabalık vardır ya bir ideolojik bağ vardır ya da üzülerek söylüyorum bunu ama 'düşmanımın düşmanı dostumdur' diyerek olaya bakıyorsundur."
Öcal, hükümeti veya devleti sevmeyen bazı kesimlerin, ülkeye saldıran bazı terör gruplarını "dost" olarak görmesi nedeniyle faillerin kimliklerinin gizlenmeye çalıştığını savundu. Türk milletinin bu durumu hemen fark edebildiğini vurgulayan Öcal, "O başlıkların ne maksatla atıldığını hepimiz biliyoruz." diye konuştu.
"Afrin'den sanki ecinniler attı"
Terör örgütlerinin yaptıklarını gizlemeye çalışan yayın organlarının hiçbirisinin doğru düzgün satılmadığını dile getiren Öcal, "Başlığı attıktan sonra da gazeteyi değiştiriyorsun kardeşim. Yani yaptığın işin kötülüğü ve fenalığını sen de biliyorsun. Birkaç saat sonra internet sitesine 'Afrin'den atılan' diye yazıyorlar. Afrin'den sanki ecinniler attı. Böyle bir şey olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
Yrd. Doç. Dr. Öcal, daha önceki terör olaylarında bazı yayın organlarının "PKK" yerine "TAK" örgütünün isminin kullanmasının da benzer amaçları olduğunu belirtti. Faillerin aynı gruba mensup olduklarına dikkati çeken Öcal, Hatay'da genç kızı katleden roketi atanların gizlenmesiyle PKK'nın isim değiştirmesinin birbirinin devamı olduğunu kaydetti.
Öcal, "bir grup hainin, PKK'yı ülkede meşru bir kimlik savaşı veren kahramanlar" olarak göstermeye çalıştığının farkında olduklarını dile getirerek, "Bunu kınayan bazı basın dernekleri var. Mesela, Medya Derneği, bu tip haberleri yapanları kınıyorlar. Bazı gazeteciler televizyonlara çıkarak, bu haberleri kınadılar. Umuyorum ki İstanbul Gazeteciler Cemiyeti de en büyük meslek kuruluşumuz olarak bunu yarın öbür gün kınayacaktır." ifadelerini kullandı.
"İfade özgürlüğü ülkenin çıkarları aleyhine kullanılamaz"
Hukukçular Derneği Genel Başkanı Cavit Tatlı da savunma ve ifade özgürlüğünün her ülkede çok önemli olduğunu belirtti. Gazetecilerin de yaptıkları işlerde özgür olduğunu vurgulayan Tatlı, "Hiçbir gelişmiş ülkede, gazetecilerin ifade özgürlüğü, o ülkenin çıkarlarının aleyhinde kullanılamaz. Bunu kullanan hiç kimse çıkmaz. Normal şartlarda çıkmaz ama bizim gibi ülkelerde, dış destekli olan, dış destekli olduğu da çok net bir olay olmadıktan sonra anlaşılamayan, tarafsız gazeteci görünümlü çok fazla insan ve medya organı var." dedi.
Bu tür yayın organlarının ifade özgürlüğü ve gazeteciliğe sığınarak, istedikleri her şeyi söylediklerini kaydeden Tatlı, bu konuda hukuki bir işlem yapıldığında da yargıyı ve devlet yöneticilerini "ifade özgürlüğü engelleniyor" diyerek baskı altına almaya çalıştıklarına dikkati çekti.
Gazetecilerin kesin delil olmadan terörizmle ilişkilendirilmemesi gerektiğini de aktaran Tatlı, gerçek haber veren yayın organlarına her türlü bilgi ve belgenin paylaşılarak, yalanların ortaya çıkarılmasının çok önemli olduğunun altını çizdi.
Tatlı, suç unsuru netse gazeteci de olsa hukuken gereğinin yapılması gerektiğini vurgulayarak, "Hukukun evrensel ilkeleri göz önüne alınarak, kesin şüpheden ari, suç işlediğine dair bir şey olmadan bu insanlarla ilgili işlem yapılırsa, arka taraftaki moral ve motivasyonu da kaybedebiliriz." şeklinde konuştu.