Kategoriler

Başbakan Erdoğan'dan çok özel açıklamalar

Başbakan Erdoğan, NTV ve Star TV ortak yayınında; YSK tarafından yasaklanan reklama ilişkin açıklamalarda bulundu.

 Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “HSYK’nın veya yargının tehdit altında olduğu gibi bir ifadenin kullanılması, çok çirkin. Nerede, nasıl tehdit altında? Yani telefonu dinlenen Başbakan, telefonu dinlenen Hamsici değil ki” dedi.

Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NTV'de yayınlanan bir programda, gündeme ve Cumhurbaşkanı seçimlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Yüksek Askeri Şura’da süratle bir neticeye varıldığının altını çizen Erdoğan, “Onama da dahil olmak üzere Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı. Zannediyorum ki; benim 15. Yüksek Askeri Şura Toplantısı’na katılışım oldu. Bu tabii ilk oldu aslında… Ve bu toplantıdaki karşılıklı dayanışma, karşılıklı anlayış, kararları alıştaki isabet yüzdesi inanıyorum ki; çok çok yüksek. YAŞ’ın Ağustos toplantısı terfi ve atamalarla alakalıdır. Tamamen ona kilitlenerek yapılmış bir toplantı olması hasebiyle de, bu süreç daha da kısalmış oldu” diye konuştu.

“DİYARBAKIR GİBİ HASSASİYETİ OLAN BİR ŞEHİRDE, BÖYLE BİR ADIMIN ATILMASI GEREKİRDİ”

Başbakan Erdoğan, Diyabakır’daki Hava Komutanlığı’nın bayrak indirilmesi olayından dolayı kapatıldığı iddialarına, “Diyarbakır konusuyla ilgili çok spekülasyonlar yapılıyor. Aslında şuanda Diyarbakır’la ilgili atılan adımın, yakından uzaktan bayrak olayıyla alakası yok. Tamamiyle, Hava Kuvvetleri’nin kendi içerisindeki güçlendirmeye yönelik bir operasyon diyebiliriz. Bu sadece, Diyarbakır’la ilgili değil, aynı şekilde Eskişehir’de de buna benzer, daha farklı bir adım atılıyor. Çünkü; hava kuvvetleri caydırıcılıkta ülkelerin en önemli gücüdür. Şuanda da TSK’da Hava Kuvvetlerimiz hissedilir bir güce kavuşuyor. Özellikle Diyarbakır’ın hassasiyetleri belli, böyle hassasiyeti olan bir vilayetimizde tabii ki böyle bir adımın atılması gerekliydi. Bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanımızın Genel Kurmay Başkanımızla birlikte yaptıkları çalışmaların neticesini gördük. ‘Hayırlı olsun’ demekten başka bir şey demek bize düşmez. Bence, gayet de güzel bir çalışma, güzel bir alt yapı oluşturmuş vaziyetteler. Ama bizi içeriden vurmak isteyenler, ne yazık ki medyanın yalan yanlış haberleriyle bu tür silahlı kuvvetlerimizin atmış olduğu adımları, bayrak meselesiyle ilintili hale getirmeleri çok çok yanlış. Bu, yapılan organizasyonu küçümsemektir. Bölgede, hassasiyetler var. Bu hassasiyetlerin olduğu bölgede, tabii ki Hava Kuvvetlerimiz ve Silahlı Kuvvetlerimizin çok daha diri, özellikle de yeni teknolojilerle donanımlı bir şekilde yapılanması gerekir. Atılan adımlar kesinlikle buna yöneliktir. Bunun altında kimse başka bir şey aramasın” diye cevap verdi.

“TELEFONU DİNLENEN BAŞBAKAN, HAMSİCİ DEĞİL Kİ…”

HSYK adına Başkandan başka kimsenin konuşma hakkı olmadığını belirten Erdoğan, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’yi, “Hakimler, Savcılar Yüksek Kurulu adına, aslında Başkandan başka kimsenin konuşma hakkı yok. O da; Bekir beydir. Ama burada yeni bir adet oluşturdular. O da şu; ‘Ben şahsım adına konuşuyorum’ diyor. Sen şahsın adına konuşamazsın. Şahsı adına konuşanlar kalkıp da siyasetçiye yön veremez. Siyasetçi, şuanda yargıya yön vermiyor. Yargıda bir yapılanmanın uygulamaları karşısında yürütme üzerine düşeni yapmak durumunda kalıyor. Şuanda yasama organının içerisinde yürütme kahir ekseriyetiyle var mı? Var. Yasama organı olarak orada yasalar oluşturuyorlar ve bu yasalar Cumhurbaşkanımızın onayından geçiyor. Bunun yanında yürütme de bunları uygulamaya koyuyor. Eğer siz, bütün bunları bir kenara koyup şova girerseniz, yargının içerisinde şovmenler türer de siz de şovmenleri savunma noktasına gelirseniz, o zaman bir defa HSYK’nın varlığına gölge düşürmüş olursunuz. Şuanda bu arkadaşımızın yapmış olduğu açıklama, bir defa bulunduğu makama hiç yakışmıyor. Ve oradan siyaseti, siyasetçileri eleştirme noktasına geliyor. Bir defa sen böyle bir işin içerisine giremezsin. Ve HSYK’nın veya yargının tehdit altında olduğu gibi bir ifadeyi kullanması, çok çok çirkin. Nerede, nasıl tehdit altında? Yani telefonu dinlenen Başbakan, telefonu dinlenen Hamsici değil ki… Başbakan’ın, bakanların telefonu dinleniyor. Uluslararası ilişkilerde telefonlarımız dinleniyor. Yani, bunlar olacak ve bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacak, siz bunların hiçbirisini görmemezlikten geleceksiniz, ondan sonra kalkacaksınız ve ‘siyaset baskı yapıyor.’diyeceksiniz” şeklinde eleştirdi.

“BOLU’DAKİ SAVCI BAŞBAKAN’I TEHDİT EDİYOR”

Aleyhinde açıklamalarda bulunan Zekeriya Özü eleştiren Başbakan, “Şuanda Bolu’daki savcı Başbakan’ı tehdit ediyor. Ahkam kesiyor… Ne yaptınız uygulama olarak? Var mı bir uygulamanız? Üstelik bir de sahipleniyorlar. Adama sorarlar, ‘Sen nasıl Yargısın?’ Senden beklentiler var. Başbakan’a hakaret edecek, bunları ‘Siz Başbakan olduğunuz için siyasetçisiniz, bu tür hakaretler hakaret sayılmaz…’ E ne olur… ‘Bunlar ağır eleştiriye girer’ diye bir kılıf uyguluyorlar. Şantajlardan, montajlardan bıktık. Çünkü; bunların arkasında bu tür açıklamaları yapan kişiler olduğu sürece bunlar olur. Bir defa hakim, kararıyla konuşur, söylemleriyle değil. Yargı, kararıyla konuşacak, söylemlerle değil. Kendisinin böyle bir yetkisi olamaz. Ama, siyasetçinin işi söylemdir zaten. Siyasetçi bunu yapar. Bir de uygulamayı yapar. Bu tür fiilleri, bu adımları atar” değerlendirmelerinde bulundu.

“BOŞUNA ‘PARALEL YAPI’ DEMEDİK”

Yapılan operasyonlar sonucu gözaltına alınan emniyet mensuplarıyla ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Bu ülkede maalesef, yargının içerisinde öyle şeyler oldu ki… İşte bunlar şimdi peyderpey ortaya çıkıyor. Düşünün, ‘dönemin başbakanı’ diye emniyette dosyalar hazırlanıyor. Ondan sonra bu dosyalar bunların elinden çıkıyor. Bunların olduğu bir ülkede, yürütme olarak sessiz mi kalacağız. ‘Buyrun devam edin’ mi diyeceğiz. İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda yaşanan olayları gördünüz. Neydi o şovlar? Savcı çıkıyor, adalet sarayının önünde basın açıklaması yapıyor. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey oldu mu? Geçenlerde olan olayda, emniyete toplanıp oraya götürülenler; bakıyorsunuz kendilerine sahipleniliyor, bazı milletvekilleri gidip onlarla beraber orada rahat rahat resim çektiriyor. Kim bunlara sahip çıkıyor, kim bunlara destek veriyor, nereden alıyorsunuz bu desteği? Hakikaten, atılan adımlarla, kimin nerede durduğunu, ne olduğunu milletim çok daha iyi görüyor. Biz boşuna, ‘paralel yapı’ demedik. Biz boşuna, bunların bulunduğu konumu izah ederken, ‘inlerine girilecek’ demedik. Bugün, 30 küsur kişi daha aynı şekilde alınıyor. Çünkü bunlar şimdi ifade verdikçe bir şeyler geliyor. Bakıyorsunuz, önce ifade veriyor, sonra bu ifadeyi değiştirme noktasında avukatlarıyla baskılar geliyor. Bunları görüyoruz. Bunlar bu süreç içerisinde olan işler. Ben şuna inanıyorum; hak kesinlikle yerini bulacak. Biz de bu işin takipçisi olacağız. Çünkü bu bizim ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Bu işin şakaya alınacak bir tarafı yok. Burada çok ciddi bir hukuksuzluk var. Bunu yapanlar bunun bedellerini ödeyecek. Devlete karşı hukuksuzluk edenler var. Düşünün; yatırımlarımızı yapacağız, bu yatırımlarımıza karşı kalkıyor yürütmeyi durdurma veriyor, ‘olmaz diyor.’ Bunu yargının içinde olanlar yapıyor. Bu, herhangi bir kişiye gitmiyor. Burada, devletin bir kurumu, müessesesi olacak. Bunları gördükçe, ‘biz iyi yoldayız, bu süreci kararlı bir şekilde sürdürmemiz lazım’ diyoruz.”

“ADANA’DAKİ GÖRÜNTÜLERİ GÖRDÜKÇE İNSANIN KAN BEYNİNE SIÇRIYOR”

Paralel yapıyı daha geç fark etmeleri durumunda Türkiye’nin başına çok daha kötü felaketlerin geleceğini kaydeden Erdoğan, “Allah muhafaza bu iş gecikmiş olsaydı kim bilir başımıza neler gelecekti. İşte; Adana olayı… Adana’da MİT’in TIR’ları savcılık kararıyla durduruluyor. İşte, o da paralelci. Durduruluyor ve kolluk olarak da jandarma kullanılıyor. Jandarmayla beraber, orada MİT’in elemanları, yerlere yatırılıyor, dövülüyor. Ve orada feryat ediyor, bu adam yüzbaşı ama MİT’te çalışıyor… ‘Ben PKK’lı mıyım, Bana bunları nasıl yaparsın’ diyor. Kimliğini gösteriyor ama bütün bunlara rağmen, ben bunların görüntülerini seyrettim ve bu görüntüleri gördükçe inanın insanın kan beynine sıçrıyor. Bu insanlar Türkmenler’e insani yardım götürüyor. Bahçeli konuşuyor… Bahçeli, sen bununla ilgili konuşsana! O TIR’lar nereye gidiyordu? Onunla ilgili konuşsana. Özellikle Suriye Laskiye’deki Türkmenler’in liderleri gerekli açıklamayı yaptı. Aynı şekilde Irak’taki Türkmenler de öyle… Onlara bizden başka sahip çıkan var mı? Eğitimine varıncaya kadar onlara her türlü desteği biz veriyoruz” şeklinde konuştu. 

 “KALAN 5 CÜZÜ DE İÇERDE OKURSUN”

  Paralel yapıyla ilgili yapılan operasyonlarda gözaltına alınanlara karşı hukuksuz bir tutumun söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, “Kendilerine yönelik yapılan herhangi bir anormal muamele söz konusu değil. Bu tabii kendilerinin yandaş medyasıyla yapılan şeyler. Kendileri çok ağırlarını bundan önce operasyonla içeri aldıklarına yaptılar. Onlara böyle bir şey yapılmıyor. Onlar, kendilerine mağdur rolü biçme gayreti içerisindeler. Benzer şeyleri bundan önceki operasyonlarda yaptılar. Bir tanesi çıktı biliyorsunuz, ‘Ben ölmüş annem için 67 cüz indiriyordum. Bu 67 cüzün 5 cüzü kaldı. Bu 5 cüzü ben tamamlayamadım, sevenlerime söylüyorum bunu siz tamamlayın’ dedi. Bu defa bu beyan çok çok çirkin bir beyan, senin orada zaten vaktin çok çok bol… İçeri girerken yanına bir Kuran-ı Kerim alırsın, o kalan 5 cüzü de orada okursun. Hatta daha bir çok hatim de orada indirme şansın olabilir. Mağduriyeti oynamak… Burada yürüyen her şey hukuk içerisinde yürüyor. Bunların eskiden yönettikleri yargı mensupları oradaydı, onlar da şimdi değişik yerlere atamaları yapıldı tabii bundan dolayı bir rahatsızlıkları var. Şuanda tabii orada yeni bir süreç başlayacak. Şuanda içeriye alınanlardan bir tanesi özellikle yönetenlerdi. Şuanda içeride olmayanlardan bir tanesi, bir televizyon kanalına çıkmış, ‘Biz Başbakanla da üstelerimizle de siyasette baba evlat gibiydik’ diyor. Nasıl bir baba evlat bu ya! Nasıl bir baba evlat ki; böyle bir ihaneti yapıyorsunuz. Böyle bir şey söz konusu değil. Bunların bu noktada babaları da başka, imamları başka… Değişik değişik şeyleri var… Siyaset mi yapıyorlar, dini noktada ilim mi tahsil ediyorlar, ne yaptıkları belli değil. Ondan sonra da ‘helal lokma yiyoruz’ havası var ya… Ne alakası var. Haramın tam içindeler. Her attıkları adımda, her topladıklarında tehdit yatıyor. O tehditlerle birçok imkanları toplamak suretiyle bu gücü devşirdiler. Yoksa bu güç nereden geliyor? Bu kadar ülkede okullar, holdingler durup dururken oluşmadı ki… Belli imkanlarla bunlar oluştu. Bunları iyi görmek gerekiyor” değerlendirmelerinde bulundu.

  “BAŞBAKANA SADAKATSİZLİK MİLLETE SADAKATSİZLİKTİR”

  Başbakan Erdoğan, ‘Paralel yapı hassasiyetinin ne zaman başladığı’ sorusu üzerine, şöyle cevap verdi:
  “Öncelikle hani bu tür paralel-paralel değil hassasiyeti bizde yoktu. Şimdi bizim öncelikli hassasiyetimiz bu konuda oluşmaya başladı. ‘Acaba bu kişinin buralarla alakası var mı yok mu?’ Ardından da tabi ki ehliyet, liyakat… Bunları arıyoruz. Biz bugüne kadar bunu hep böyle yaptık. Ama bu olaylardan sonra artık birinci sıraya bunu çıkardık. ‘Böyle bir özelliği var mı yok mu?’ Varsa; biz bunlara bir emanet teslim edemeyiz. Çünkü, teslim ettiğimiz emanete bunlar ihanet ettiler. Düşünün ki; bir başbakanı dinleyen insanlarla yola gidilebilir mi? Bir defa idarede sadakat çok önemlidir. Başbakanın yanında çalışan bir insanın, başbakanına sadakati olmazsa; bu insanın milletine sadakati olabilir mi? Bir başbakana sadakatsizlik millete sadakatsizliktir. Biz ona bir şey emanet ediyoruz. Yeri geliyor imza yetkisi veriyoruz. Bizim verdiğimiz bu imza yetkilerini, o kendi gayri meşru emellerine kullanırsa; biz onunla nasıl aynı yolda yürürüz? Şimdi peyderpey birçok şey geliyor. Adam, bizim verdiğimiz emri yerine getirmiyor. Adam, Pensilvanya’nın verdiği emri, adam Pensilvanya’nın Türkiye’deki imamlarının verdiği emri yerine getiriyor. ‘Ona soracağım, o ne derse ona göre hareket edeceğim’ diyor. Bunu yargı içindeki seçimlerde de yapıyorlar. Böyle bir davranışta olanlarla siz kalkıp da ulusal güvenliğinizi teminat altına alabilir misiniz? Onun için bunu özellikle araştırıyorum. Burada emniyet ve istihbarat ile araştırmalarımızı yapıp ona göre kararımızı veriyoruz.”

  “İHSANOĞLU’NUN HAMAS İLE EL FETİH’İ BİRARAYA GETİRDİĞİ İDDİASI YALAN”

  Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan, IŞİD’in rehin aldığı 49 Türk vatandaşının yaşam koşullarının normal olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin konuyu tahrik ettiğini belirten Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu da yalan söylemekle suçladı. Hamas ile El Fetih’i İhsanoğlu’nun bir araya getirmediğini belirten Erdoğan, “Şunda işi hassasiyetle takip ediyoruz. Bizim buradaki bütün endişemiz, ‘bir yanlış adım atılır da acaba buradaki 49 kardeşimize bir şey olur mu?’ Şuanda bu 49 kardeşimizin yaşam koşulları normal. Anormal bir durum söz konusu değil. Arada sırada tabii ufak tefek sıkıntılı şeyler olabiliyor. Son getirildikleri yerle ilgili edindiğimiz bilgilerde, yaşam koşullarında herhangi bir anormallik yok. Biz tabii sağ sağlim getirelim istiyoruz. Başlarına herhangi bir şey gelirse bu bizi ciddi manada üzer. Burada ne yazık ki Kılıçdaroğlu, ciddi bir tahrik oynuyor. Ona yazıklar olsun. Devamlı tahrik… Bahçeli, tahrik… Yani bakıyorsunuz adayları da aynı şeyi konuşmaya başladı. Sen bugüne kadar İslam dünyasında neyi hallettin? Arkanda Türkiye gibi bir devlet, bizler gibi bir yönetim olmamış olsaydı senin kıymet-i harbiyen mi vardı? Her sıkıştığında hemen aradığı yer biz; Dışişleri bakanımız, Cumhurbaşkanımız, ben… Bu güçle bile neyi çözdün? Son zamanlarda uydurduğu doğru olmayan bir şey var. Diyor ki; ‘İlk defa Hamas ile El Fetih’i ben bir araya getirdim, barıştırdım.’ Ya yalan söyleme. İlk defa bu işin barış olayı, Kabe Anlaşması’dır. Hamas ile El Fetih orada birleşmişlerdir. Ama çok kısa zaman içerisinde de ne yazık ki o birleşme dağılmıştır. Bu özellikle Suudi Meliki’ni de üzmüştür. Bana bunu kendisi de söylemiştir. Kendisi şimdi bunu, bir menfaate, siyasi ranta dönüştürmek istiyor” diye konuştu

  “SUUDİ KRALI, ‘NE OLUR BUNU ALIN’ DEMİŞTİ”

  Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki görevi sırasında, başta Suudi Arabistan Kralı olmak üzere, birçok kişi tarafından istenmediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Ben geçenlerde de söyledim, özellikle Suudi Kralı ‘Ne olur bunu alın, bunun yerine başka birisini verin’ demiştir. ‘Bu seçimle geldi, alıp da yerine yenisini verme gibi bir imkan yok, artık seçildi bir defa. Bundan dolayı biraz sabırlı olacağız’ demek suretiyle orada 8 yılını doldurmuştur. Ama devamlı ‘bana sahip çıkmıyorsunuz, beni ortada bırakıyorsunuz’ diye bize dertlenmiştir. Zorla olmuyor bu iş bak… Bunlar, koltuğu korumanın gayreti içerisindedir. Bir insan istenmediği yerde durmaz. Demek ki başarılı olamadın ki; seni istemiyorlar. Suudi gibi bir krallık seni istemiyorsa; burada bir şey var. Sen Türkiye’nin hatırına böyle bir şeyi yakaladın. Yoksa, şahsından kaynaklanan bir şey değil. Bunun için attığımız kulislerin haddi hesabı yok. Bu kulislerin neticesinde oraya gelebildin. Bunun için teşekkür etmesi gerekirken, hala ‘ben, ben, ben diyor.’ Zaten en büyük zaafı o. ‘Ben’ üzerine kuruludur. ‘Biz’ üzerine değil. Tevazu diye bir şey yok kendisinde” şeklinde konuştu.

  İHSANOĞLU İÇİN ‘ŞEMSETTİN GÜNALTAY’ ÖRNEĞİ

  Muhalefetin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı olarak aday göstermesini, İsmet İnönü’nün Şemsettin Günaltay’ı aday göstermesine benzeten Erdoğan, “Biliyorsunuz İnönü tutmuştur, ‘acaba ben nasıl birisini bulsam da Menderes’i yok etsem’ diye düşünmüştür. ‘Demek ki, Menderes’e bu kadar ilgi, alaka olduğuna göre; dindar birisini bulmam lazım’ demiştir. Şemsettin Gün Altay’ı bulmuş. Şemsettin Gün Altay’ın profesör olması, 3 tane yabancı dil bilmesi… Ama ne oldu? Menderes ezdi geçti. Yani biz tercüman aramıyoruz ki, bu ülkeyi yönetecek bir adam arıyoruz. 4 buçuk yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım, arkasından kurulan partimizle 16 ayda hemen partimizi kurduğumuz andan itibaren iktidara gelmiş olan bir partinin genel başkanlığını yaptım ve ülkemizde Başbakan olarak hamt olsun 8 seçimi milletimizin teveccühü ile art arda aldık. Şimdi de partimiz, milletimiz Cumhurbaşkanlığı adaylığı için beni öne sürdü. Diğerleri de bir araya gelmek suretiyle bu arkadaşı ileri sürdü. Şuanda yarış devam ediyor. Pazar günü inşallah seçim yapılacak. Milletim, yine en doğru kararı verecektir” ifadelerini kullandı.

  “EZAN SESİ, SECCADE VE NAMAZ… MHP BAKIN NEREYE TAKILIYOR?”

  Erdoğan, YSK’nın seçim için hazırlanan reklam filmini yasaklamasıyla ilgili, “Çok enteresan, Yüksek Seçim Kurulu MHP temsilcisi... İtirazı yapan o. Oradaki sadece ezan sesi, seccade ve namaz. MHP bakın nereye takılıyor? Gel aynısını sen yap ya… Aynısını sen yap. Böyle bir şey olabilir mi? Biz İstiklal Marşı'nda 'Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli' diyoruz. Şimdi Ben bunu okumayacak mıyım? Nasıl ben bunu okumam. ‘Efendim, yasada böyle diyor’muş. Ne demek yasada böyle diyor canım. Yasanın içinde öyle şeyler vardır ki; bunlar yanlış yorumlanabilir. Sen bunu doğru yorumla kardeşim. Çünkü orada o görünen bayan, Anadolu kadını, namazını kılıyor… Uzaktan gelen ses ezan mıdır değil mi… O da aslında pek anlaşılmadığı halde bundan ürküyor, korkuyor... MHP’nin şu andaki yönetimi böyle, anlayışı bu… Ben, MHP'ye gönül veren kardeşlerime bundan dolayı özellikle sesleniyorum; şimdi kalkıyor tabii Bahçeli, 'Biz senin kardeşin değiliz' diyor. Sen, benim kardeşim olamayabilirsin veya senin gibi düşünenler benim kardeşim olamayabilir. Zaten senin gibi ağzı bozuk, hakaret eden, küfür eden, her şeyi yapan birisi zaten bana kardeş olamaz. MHP’nin içinde, MHP’ye gönül verenlerin içinde senden arındırdığım tertemiz insanlar da var. Ben o tertemiz insanlara sesleniyorum; onlar benim kardeşimdir diyorum. Aynı şey CHP’de de var, aynı şey BDP’de, yeni adıyla HDP'de de var. İnanıyorum ki, onların içerisinde bize muhabbeti olanlar da var” değerlendirmelerinde bulundu.

  “CHP VE MHP’NİN ORTAK ÇIKARDIKLARI ADAY İSTİKLAL MARŞI'NI BİLMİYOR

  Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İstiklal Marşı’nın bir dörtlüğünü okuduktan sonra başka bir şiirle karıştırmasını eleştiren Erdoğan, “Bu CHP ve MHP’nin ortak çıkardıkları aday İstiklal Marşı'nı bilmiyor. Bir de sıkılmadan şu ifadeyi kullanıyor, ‘Şiirlerle konuşmanın zamanı değil' diyor. Bu şiir değil, bu İstiklal Marşı. İstiklal Marşı ile konuşmayacağız da neyle konuşacağız. 'Ben iyi edebiyatçıyım' diyor, bunu diyen zat, kalkıyor İstiklal Marşı'nı bilirmiş, Çanakkale Şehitleri'ni bilirmiş, ondan sonra Yahya Kemal'in 'Süleymaniye'de Bayram Namazı'nı bilirmiş. Yahya Kemal'in ‘Süleymaniye'de Bayram Namazı’ diye bir şiiri yok. Yahya Kemal'in ‘Süleymaniye'de Bayram Sabahı’ diye bir şiiri var. Şimdi bu, nasıl bir edebiyatçı? Yeri geliyor kimyager oluyor, yeri geliyor tarihçi oluyor, yeri geliyor edebiyatçı oluyor, hiçbir şey kalmadı zaten, her şey onda toplanmış” ifadelerini kullandı.

  “DEDEMDEN DE BABAMDAN DA ÖĞRENDİĞİM ŞEY; BEN TÜRK’ÜM”

  Kendisiyle ilgili ‘Gürcü’, ‘Ermeni’ gibi yakıştırmalar yapanlara sitem eden Başbakan Erdoğan, “Ben köken itibarıyla Rizeli’yim, doğma büyüme İstanbullu’yum. Bu kadar. Benim için neler söylediler… Çıktı bir tanesi, aynı zihniyet, 'Gürcüdür' dedi. Çıktı bir tanesi, affedersin çok daha çirkin şeylerle, 'Ermeni' diyen oldu. Ben dedemden de babamdan da hepsinden öğrendiğim şey; ben Türküm. Olay bu kadar basit! Ama herkes, her tarafa çekiyor. Eline kalem alan istediği gibi yazıyor” dedi.

  “BU HAFTA YAPILAN ANKETTE, RECEP TAYYİP ERDOĞAN 56,7 ÇIKIYOR”

  Cumhurbaşkanı Seçimleriyle ilgili ellerinde 2 tane anket olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, bunlardan bir tanesinin çok yeni, diğerinin geçen haftaya ait olduğunu belirtti. Erdoğan, anketlerle ilgili şunları ifade etti:

  “Bir tanesi 5 bin 265 denek üzerinde, bir tanesi 5 bin 500 denek üzerinde yapıldı. Geçen hafta yapılan da yüzde 55,7 şahsım lehine çıkıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 36,4 çıkıyor geçen hafta. Demirtaş 7,9 çıkıyor. Bu hafta yapılan ankette, Recep Tayyip Erdoğan 56,7 çıkıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 34,9 çıkıyor. Demirtaş ise yüzde 9,4 çıkıyor. Bu, son iki anketin neticesi… Tabi bunların hiçbirisi bizi rehavete sevk etmemeli. Son ana kadar elimizden gelen bütün gayreti ortaya koymamız gerek. Benim şu anda tek sevindiğim şey şu; kamuoyu araştırmalarında katılım yüzdesi yüksek gözüküyor. Eğer kamuoyu araştırmasındaki gibi yüzde 90 gibi veya 90 eksi 2 veya artı 2 gibi bir katılım sağlanabilirse, bu neticeler çok sağlıklı çıkmış olacak.”

Yorumlar

Daha Fazla Haber
BURSA
Kadınlar, toplumsal eşitsizliğe ve şiddete karşı sesini yükseltiyor
BURSA
Tarihi Kentler Birliği’nden Osmangazi Belediyesi’ne ödül
BURSA
İnegöl belediyesi 8. Kitap fuarı başladı
BURSA
Bursa’da müzeleri bir günlüğüne çocuklar yönetti
BURSA
GÜMRÜK KAPILARINDAKİ “SİSTEM ZULMÜ” TBMM GÜNDEMİNDE!
BURSA
Gemlik'te sağanak taşkınına Başkan müdahalesi
BURSA
Büyükşehir, karla mücadele çalışmalarını sürdürüyor
BURSA
Kar Yağışı Sonrası Ekipler Sahaya İndi
BURSA
Bursa Kastamonu Dernekler Federasyonu’nda yeni başkan Erol Bodur seçildi
BURSA
YILDIRIM’DA 42 YILLIK ÖĞRETMEN ALKIŞLARLA EMEKLİLİĞE UĞURLANDI