Soruşturmayı yürüten Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan bilirkişi raporunda, Alkumru Hidroelektrik Santralı İşletme Müdürü ve yöneticileri ile Kirazlı Hidroelektrik Santralı yöneticileri birinci derecede kusurlu bulundu. Nehir yatağından kum çektikleri için kum ocağı işletmeleri, güvenlik hususunda gerekli önlemlerin alınmamasından ötürü Siirt Valiliği yetkilileri ile piknik yapılacak alanların olmaması veya ihtiyacı karşılayacak düzeyde karşılanmamasından kaynaklı Siirt Belediyesi yetkilileri ise ikinci derecede tali kusurlu bulundu.
Bilirkişi raporunda barajdaki kumanda operatörlerinin ise kusurlu izafe edilemeyeceği kaydedilerek, “Baraj havzasında güvenlik levhaları artırılmalı. Vatandaşları uyarmak ve gözetim için 4 tekerli ATV türü araçlarla devriye personel dolaşmalı, acil ihtiyaç anında bile barajın üç kapağı aynı anda değil mutlaka aralıklarla açılması gerekiyor” ifadelerine yer verildi.
İKİNCİ BİLİRKİŞİ RAPORUNA GÖRE SUÇLU ÖLENLER
Ocak 2016 yılında sonuçlanan ikinci bilirkişi raporunda ise birinci bilirkişi raporunun tam tersi ifadeler yer aldı. Elektrik mühendisi, makine mühendisi ve inşaat mühendisinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinin oluşturduğu raporda, Botan Çayı’nda su seviyesinin ve su akış hızının hemen her gün değişiklik göstererek tehlikeli olduğu bilinmesine ve yüzme bilmemelerine rağmen piknik yapanların gerektiği özeni göstermediğinden kusurlu bulunduğu belirtildi. Raporda şunlar kaydedildi:
“Kaza olayının asıl sebebi, Botan Çayı üzerinde Alkumru ve Kirazlık barajlarının bulunması ve bu barajların 21.06.2012 tarihinden itibaren elektrik üretimine başladığı ve hemen her gün belirli saatlerde genellikle puant saatlerde elektrik üretimi yapıldığı, bu nedenle Botan Çayı yatağında 2 ünite çalıştığında saniyede toplam 176 m3 su bırakıldığı, Botan Çayı yatağı arazisinin yapısı dolayısıyla akış hızının fazla olması, çay yatağında kum alınması nedeniyle derinliğin değişiklik göstermesi, Botan Çayı kenarında yaklaşık 500 metre aralıklarla ’suyun ani yükselmesinden dolayı suya yaklaşmak tehlikelidir ve yasaktır’ ikaz levhalarının ve ayrıca Alkumru HES elektrik ünitesinde geçmeden önce siren sisteminin olmasına rağmen Botan Çayı üzerinde oluşan adacıklarda piknik yapmak istenmesidir. Botan Çayı’nda uyarı levhasının bulunduğu, erken uyarı sisteminin belirtilen ölçülerde ve standartlarla çalıştığı tespit edilmiştir."
Raporun sonuç kısmında ise şu ifadelere yer verildi:
“Şüpheliler (barajda görevli) Kasım E., Ahmet Ç., Mehmet S., Turan B., Niyazi G., Ahmet F. H., Mehmet T., Fahri S.’ye olayın meydana gelmesinde istinat edilecek herhangi bir kusurlarının bulunmadığı, olayın meydana gelmesinde olayda hayatını kaybeden maktul Ahmet Tente’nin, maktul Osman Parlaküşer’in, yaralılardan Kunduracıoğlu’nun, Leyla Tente’nin, Sabriye Tente’nin, Beşire Tente’nin, Yunus Emre Öztaş’ın, Ebru Olgun’un, Gönül Olgun’un, Ercan Olgun, Doğan Güleç, Kerime Parlaküşer ve Recep Tente’nin asli kusurlu olduğu, dolayısıyla mevcut bölgelere göre kasıt ve bilinçli, taksir unsuru bulunmayan kazada başka kişi ya da kişilere istinat edilebilecek şahsi bir kusurun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”
DAVA AVUKATI TEPKİ GÖSTERDİ
Parlaküşer ailesinin avukatı Abdulhekim Gider, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, ikinci bilirkişi raporunun hukuki bir dayanağının olmadığını, açıklanan sonucun herkesi şoke ettiğini söyledi. Makine, elektrik ve inşaat mühendislerinden oluşan 3 kişinin oluşturduğu bilirkişi raporunun birinci bilirkişi raporuyla tam tersi yönde olduğunu belirten Gider, “24 Ağustos 2014 tarihi Pazar günü Siirt merkez Meydandere köyü üzerinde bulunan Botan Çayı yakınlarında pikniğe giden ailelerden 6 kişi baraj kapaklarının açılması sonucu hayatını kaybetti. Müvekkillerimin oğlu ölen Osman Parlaküşer ve çocukları Semanur, Betül ve Şevval Parlaküşer’in avukatıyım. Baba ve üç kızı, eşi ise dosyadaki bilgi ve bulgulardan anlaşıldığı üzere yine Botan’da boğulan Tente kardeşler tarafından kurtarılmaya çalışılırken Osman Parlaküşer’in eşi kurtarılmıştır. Ancak bir vatandaşta boğularak vefat etmişlerdir. Yani olayda toplam 6 kişi hayatını kaybetmiş, 10’un üzerinde ise vatandaşımız boğulma tehlikesi atlatmıştır” dedi.
"RAPOR HUKUKİ DEĞİL"
Son gelen raporda ölen ve yaralananların kusurlu gösterildiğini anımsatan Gider, şunları söyledi:
“Yani ölen Osman ve kızları Betül, Semanur ve Şevval adındaki 3 kız çocuğu ve anneleri ile Ahmet ve Fikret Tente ve ayrıca yaralı olarak kurtulan 10 kişi sorumlu tutuluyor. Gerekçe de yüzme bilmedikleri halde Botan Çayı yakınlarına pikniğe neden gittikleri yönünde. İkinci bilirkişi raporu insanı gerçekten üzüyor. Netice itibariyle raporda herhangi bir teknik bilgi içermediği kanaatindeyiz. Çünkü raporu tanzim eden bilirkişiler bize göre olayda görevlendirmesi gereken en son kişilerdir. Bu kişilerin böyle bir dosyada bilirkişi yapabilecek teknik bilgi, görgü ve beceriye sahip olmadıkları kanaatindeyiz. Şimdi 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmuş, bunlardan bir tanesi elektrik mühendisi, bir tanesi inşaat mühendisi, bir tanesi de makina mühendisi olarak görülmektedir. Yani bilirkişiler önceki raporu dosyadaki bilgi ve becerileri tamamını görmezlikten gelerek adeta boğulan mağdur olan aileleri suçlu kabul etmişlerdir. Raporda ayrıca bilimsel bir veriye de dayanmamaktadır, yani tamamen bize göre duygusal davrandıkları veya taraflı davrandıkları kanaatindeyiz.”
"GEREKİRSE AİHM’E GİDERİZ”
Düzenlenen ikinci bilirkişi raporu ile ilgili itirazda bulunduklarını, henüz bu konuda herhangi bir karar verilmediğini açıklayan Gider, “Savcılık bu bilirkişi raporunu halen kabul etmemiştir ve bu dosyayı farklı bir bilirkişi heyetine de gönderebilir. Ayrıca üçüncü bir raporun hazırlanması gerektiğine de kanaat getirebilir. İkinci raporu yeterli görüp kavuşturmaya yer olmadığına dair dosyayı kabul edebilir veyahut ta öncedeki raporu ve diğer dosyadaki bilgi ve belgeleri yeterli görüp, kovuşturma aşamasına yani iddianameye dönüştürerek dava açabilir. Savcılık makamı ikinci bilirkişi raporuna istinaden ’kavuşturmaya gerek yoktur’ diye rapor hazırlarsa ki bu muhtemeldir. Biz de bu adım karşısında gerek Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazımızı yaparız. Gerekirse Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar da taşırız. Dosyanın bu şekilde kapanmasına karşıyız. İç hukuk yollarında bu olayın faillerinin hak ettiği cezayı alacaklarını bekliyoruz. Dosyada yeterli bir derecede şirket yöneticilerinin ciddi anlamda kusurlu olduğu yönünde emareler vardır” diye konuştu.