“DEZAVANTAJLI GRUPLARIN OLUŞMASININ ÇÖZÜMÜNDE İNSAN OLABİLMEK GEREKİR”
“Ne yazık ki bugün dünya özellikle medeni dünyada her gün farklı noktalarda onlarca insanın öldüğü, her gün farklı gruplara silah destekleri vererek, terör örgütlerini besleyerek ve kendilerini güçlü iktidarlarını besleyecek anlayışların oluşturulması için yıprat, parçala, böl, ayrıştır, çatıştır anlayışıyla göçleri zorlayan ve oluşan göçlere de kapıları kapatan bir anlayışın vicdani, insani ve medeni olması mümkün değildir” diyen Bakan Müezzinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii ki bu projelerin farkındalık oluşturması anlamında çok önemli bir katkısı var ama sorunun üretildiği alanları görmezden gelirsek ve her gün dünyada milyonlarca insanın veya yeni doğan bebek açlıktan ölürken milyarlarla ifade edilen imkanları olanların da obezite dolayısıyla sağlıklarına çözüm üretme peşinde koştukları bir dünyayı yeniden insani, vicdani boyutuyla analiz etmemiz gerekir. Bir taraftan sorun üreten böl, parçala, zayıflat, yıprat, sömür anlayışıyla dünyanın neredeyse dörtte birlik bir kitlesinde devamlı sorun, açlık, kan, gözyaşı, göçlere mahkum edilen kitleler dezavantajlı kitleler. Bir ülkeden yaklaşık 7 milyonluk bir insan kitlesinin bir başka ülkenin koşullarının ne olduğunu bilmeden göç etmesine seyirci kalarak, destekleyerek veya zemin hazırlayarak bu ortamların oluşmasını seyretmek, sorunların oluşmasına vesile olmanın bir adımıdır. Dezavantajlı grupların oluşmasının temelindeki çözümün de bana göre özü itibariyle insan olabilmek gerekir. Bataklıklar devam ederken, yeni yeni bataklıklar oluşturulurken diğer taraftan da doğacak hangi çiçekleri kurtarabiliriz diye mücadele etmek anlamlıdır, değerlidir ama esas anlamda değerli olan bataklıkların oluşmamasıdır. Son 10 yılda yalnız bölgemizde on milyonla ifade edilen göçler olduysa bataklıkların oluşturulduğu zeminleri demek ki görmezden geliyoruz veya bir kısmımız oluşmasını istiyoruz, oluşmasından fırsat bekliyoruz. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti olarak insani ve vicdani duruşların peşindeyiz. Çatışmaların, ayrıştırmaların olduğu noktalarda daha fazla huzurun, barışın, insani değerlerin, hak edenlerin yanında olmak ve o hak edenlerin gücünü arttırabilmenin peşindeyiz.”
“BÜYÜKANNE PROJESİNİ ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA SONLANDIRACAĞIZ”
Romanların eğitimi, iskanı ve istihdamının bugün olduğundan çok daha iyi noktalara taşınması gerektiğine vurgu yapan Bakan Müezzinoğlu, “Engelli kardeşlerimizle ilgili son 14 yıldır çok önemli yasal düzenlemeler, yönetmelikler, uygulamalar, destekler, çok önemli çalışmalarımız oldu ama geldiğimiz noktaya baktığımızda gitmemiz gereken noktayla arada önemli bir fark var. Eski mahkum kardeşlerimiz, bir suç işlenip cezasını çektikten sonra ona hala suçlu gözüyle bakmak vicdani ve insani değildir. Onu üretebilen, sosyal dokuya destek verebilen, kendi ayakları üstünde durabilen bir noktaya taşımamız gerekir. Eski mahkumlarımıza bugün için kendi işini kurmalarıyla ilgili brüt asgari ücretin 10 misli olarak verdiğimiz desteği inşallah önümüzdeki günlerde netleştirecek ve en az 20 misline çıkarmanın çalışmalarını yapıyoruz. Suçunu, cezasını çektiyse artık normal yaşamın asli bir unsuru olabilme hakkında sahiptir. Kadın istihdamında devraldığımızla bugün geldiğimiz nokta arasında önemli bir fark var. Özellikle önümüzdeki dönemde kadının istihdamdaki yerinin daha güçlü olabilmesi adına yeni düzenlemeler yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Büyükanne projesinde istiyoruz ki kadın istihdamdan uzaklaşmasın, anne evladıyla olan hukukunu güçlü, sağlıklı ve güvenli koruyabilsin. Projeyi inşallah önümüzdeki hafta sonlandıracak ve kamuoyuna deklare edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Çalışma Genel Müdürü Önder’in projenin detaylarını aktarmasının ardından Büyükelçi Berger de bir konuşma yaptı.