TBMM Genel Kurulu, TBMM Başkanvekili Şafak Pavey başkanlığında CHP'nin talebi üzerine bugün saat 15.00'te olağanüstü toplandı. Kürsüye ilk olarak hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç çıktı.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, CHP grubuna verdikleri olağanüstü toplanma ve Meclis araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili tekliflerinden dolayı teşekkür etti.
Arınç, "Özellikle son günlerde yaşanan, kalplerimizi kanatan, vicdanlarımızı sızlatan acı olayların henüz içerisinde bulunduğumuz adli ve idari soruşturmalarının devam ettiği bir zamanda ve hükümetimizin terörle, teröristle topyekun mücadele kapsamında yaptığı çalışmalar içerisinde konunun görüşülmesinde zaruret hasıl olmuştu. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yerine getirdi. Onun için teşekkür ediyorum. Şüphesiz komisyon kurulup kurulmaması Genel Kurulun takdirindedir, vereceğiniz karara hükümet olarak saygı duyacağız; komisyon kurulabilir, kurulmayabilir, bunlar sizin değerli oylarınızla sonuçlanacak hususlardır" ifadelerini kullandı.
"Öncelikle son günlerde yaşanan olayları hepimiz acıyla karşıladık ve tepkimizi verdik" diyen Arınç, "Hem Suruç'ta meydana gelen ve 32 canımızın gitmesine yol açan kanlı olay, arkasından yaşadığımız Viranşehir ve diğer ilçelerimizde, en son 1 binbaşımız ile 1 uzman çavuşumuzun da şehadetine yol açan sebepler; bunun yanında farklı illerde, farklı şekilde tezahür etmiş belki ayrıntılarını biraz sonra vereceğim şiddet olayları kapsamında ülkemizde bir üzüntünün hakim olduğunu söyleyebilirim. Bu doğrudur, normaldir; memleketini, milletini seven herkes kaybettiğimiz canlardan dolayı üzüntülüdür, yaşanan terör olaylarından dolayı da tepkilidir. Dolayısıyla Meclisimiz olarak bu konuyu görüşmek hepimize düşen bir görevdi. Biz de hükümet olarak sizlere bilgi arz etmek durumundaydık" diye konuştu.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecine ilişkin açıklama yapan Arınç, şöyle devam etti:
"Özellikle, son günlerde 'Devam edip etmediği, edecekse nasıl edeceği, sona erip ermediği' konularında bir tartışma var ama 2009'dan başlayarak kademe kademe devam eden ve en son 2012 Aralık ayından itibaren de ete kemiğe bürünen bir 'çözüm süreci' dediğimiz -ismini ne koyarsanız koyunuz- önce 'demokratik açılım' diye başlayan, daha sonra 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' diye isimlendirilen, sonra da herkesin kabullendiği bir isim olarak 'çözüm süreci' olarak devam eden bu konunun ne hale geldiği, nasıl suistimal edildiği, bundan sonraki devam edip etmemesiyle ilgili tartışmaları da konuşmam içerisinde değerlendirmek istiyorum. Ancak, bildiğiniz gibi, şüphesiz, geçtiğimiz dönemlerden bu yana, on iki yıldan beri iktidarını sürdüren AK Parti hükümetleri döneminde hem Avrupa Birliği uyum paketleriyle hem de daha sonra demokratikleşme paketleriyle bu konuda çok önemli adımlar atıldı. Kendini hangi kimlikle ifade ederse etsin insanlarımızın haklarının alabildiğince verilmesi, Türkiye’de geçmişten bu yana var olan birlik ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesine yönelik pek çok Anayasa maddesi değiştirildi, pek çok kanunlar değiştirildi ve yenileri çıkarıldı."
OPERASYONLARA İLİŞKİN SON RAKAMLAR
20 Temmuzda Suruç'ta yaşanan katliamın "Başbakanlık Koordinasyon Merkezi"nden anbean takip edildiğini vurgulayan Arınç, "Hem olaylar ve sonrası yapılan soruşturmalar hem de güvenlik toplantımızdan sonra verilen bir karar gereğince 3 terör örgütüne karşı, belki bunu sayı olarak ifade etmek doğru değil ancak PKK ve bağlantılı terör örgütlerine karşı, DAİŞ terör örgütüne karşı ve Türkiye’de bazı eylemeleri sebebiyle 'DHKP-C' diye bilinen örgütlere karşı elbette güvenlik güçlerimiz operasyonlar yaptı, bu operasyonların sonuçları da koordinasyon merkezimiz tarafından bugüne kadar açıklandı" dedi.
Türkiye genelinde ve sınır dışında yürütülen terör operasyonlarına ilişkin son bilgileri veren Arınç, şunları kaydetti:
"Sizlere arz etmek üzere son rakamları Adalet Bakanlığımızdan almıştım, bu arada onları da arz edeyim müsaadenizle: PKK, KCK, DHKP-C, DAİŞ ve diğer terör örgütlerine yönelik yapılan operasyonlara ilişkin bilgiler bugün saat 11.00 itibarıyla: Gözaltına alınan kişi sayısı bin 61'dir, serbest bırakılan kişi sayısı 156, savcılığa sevk edilen 545, mahkemeye sevk edilen 461, tutuklanan kişi sayısı 172, haklarında adli kontrol kararı verilen kişi sayısı 201, mahkemece serbest bırakılan 66, kollukta hâlen gözaltında bulunan kişi sayısı 360, savcılıkça serbest bırakılıp adli kontrol talep edilen ve mahkemede işlemi devam eden kişi sayısı da 22 olarak görülmektedir. Bunların örgütlere göre dökümleri var, kısaca onları da arz edeyim: Örgüt, PKK, KCK'ysa gözaltına alınan kişi sayısı 847, kollukça serbest bırakılan 120, savcılığa sevk edilen 440, mahkemeye sevk edilen 362, tutuklanan kişi sayısı 140, diğer haller de serbest bırakılan veya adli kontrol verilenlerdir; DHKP-C ve diğer örgütlere yönelik gözaltında 77, tutuklanan kişi sayısı 1, halen gözaltında bulunanlar 44 ve diğerleri de adli kontrol sebebiyle bırakılanlar; DAEŞ örgütüne karşı yapılan operasyonlarda gözaltına alınan kişi sayısı 137, kollukça serbest bırakılan 18, savcılığa sevk edilen 88, mahkemeye sevk edilen 82, tutuklanan kişi sayısı 31, halen gözaltı süresi dolmamış olan 31, diğerlerinin de serbest bırakıldığını söyleyebilirim."
"KARARLI VE CESUR BİR TUTUM İZLEDİK"
Terör örgütü PKK'yla ilgili açıklama yapan Arınç, "2002'den bu yana iş başında olan hükûmetlerimiz döneminde Türkiye'nin istikrar ve gelişmesinin toplumsal bütünleşmenin önünde en büyük engel olan terör meselesini ve onun altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için kararlı ve cesur bir tutum izledik" dedi.
Arınç, şöyle devam etti:
"Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve diğerlerini kısaca söylemiştim. 12 yıllık demokratikleşme ve normalleşme birikimi üzerine bu süreci inşa ettik. Çözüm sürecinin nihai hedefi, terörün tamamen sona erdirilmesi ve buna bağlı olarak toplumsal bütünleşmeyi de güçlendirmekti. Çözüm sürecinin kamuoyuna doğru şekilde anlatılması amacıyla yazar, akademisyen, sanatçı, kanaat önderleri arasından akil insanlar heyeti oluşturulmuştu. Meclisimizde komisyonların bize verdiği donelerden istifade edilmişti. 30 Eylül 2013 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşılan demokratikleşme paketi aracılığıyla başta siyasi hakların genişletilmesi olmak üzere, temel hak ve özgürlükler alanında önemli yasal ve idari düzenlemeler hayata geçirilmişti. Sonra, bildiğiniz kanunu çıkardık. 62'nci Hükümet Programı'nda da bu kanuna uygun çalışma esaslarını ve usullerini belirledik. Çözüm sürecinde samimiyetine, kararlarına ve attığı adımlara karşılık hükümetimizin, çözüm süreci boyunca örgütün sürece uygun hareket etmediği, süreci istismar edici söylem ve eylemler içerisinde olduğu görünmektedir. 2013 yılı Mayıs ayında -belki de Nevruz'u kastetmek lazım- silahlı unsurların ülke dışına çıkarılması söylenmişti. Adeta onlar açısından bir talimat gibi 'Silahlar bırakılacak, bundan sonra siyaset ve fikirler konuşulacak' denmişti. Buna uyulmadı."
"ÖRGÜT EYLEMLERİNİ DEVAM ETTİRDİ"
Öte yandan örgütün kamu düzenini bozucu veya sekteye uğratma amaçlı şiddet içerikli eylemlerini bu süreçte de devam ettirdiğini vurgulayan Arınç, "2013'ten bu yana örgüt tarafından 202 iş yeri kundaklandı, 113 iş makinası yakıldı, 171 tehdit olayı, vergilendirme, haraç toplama olayı; 10 vatandaş öldü, 17 asker, 10 polis, 5 geçici köy korucusu olmak üzere 32 güvenlik görevlisi şehit edildi. Bu kırılma noktalarından birisi de hiç şüphesiz PKK, KCK ve HDP'nin 'süresiz eylem' çağrısıyla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere pek çok yerde baş gösteren ve 50’ye yakın vatandaşın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan 6-8 Ekim olaylarıdır" ifadelerini kullandı.
Arınç, şöyle devam etti:
"7 Haziran seçimleri sonrasında örgütün üst düzey yöneticilerinin süreci bitirmeye yönelik söylemlerinin ve şiddet içerikli eylem çağrılarının daha da yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Bunun bir sonucu olarak da örgütün şiddet içerikli eylemlerinde ciddi bir artış olduğu görülmektedir. Söz konusu eylemlere bakıldığında, sadece 7 Haziran seçimlerini takiben bugüne kadar geçen sürede 53 silahlı-bombalı saldırı, 35 yol kesme- araç yakma, 139 şiddet içerikli, kanunsuz gösteri yapıldı. Ayrıca sivillere ve koruculara yönelik tehdit, adam kaçırma, haraç alma, erzak temini nitelikte 42 eylem gerçekleştirildi. Bu eylemlerde 6 asker, 4 polisimiz şehit oldu, 8 asker, 24 polis de yaralandı. Maalesef 1 polisimiz de kaçırıldı, hatta 2 polisimiz. Her ne kadar -başta HDP olmak üzere- örgüt bileşenlerinin gerçekleri yansıtmayan çeşitli söylemleri üzerinden tam bir dezenformasyon oluşturulmaya çalışılsa da çözüm sürecini başlatan, ilk günden bu yana samimi bir kararlılıkla devam ettiren, bu noktaya getiren temel irade hükümettir.
Öte yandan gerek örgüt yöneticilerinin söylemleri gerek örgütün şiddet içerikli eylemlerine ilişkin veriler gösteriyor ki çözüm sürecine uygun hareket etmeyen ve bu süreci bitirmeyip bu eylemlerini yapan STK'lara, siyasi partilere saldırma, iş makinalarını yakma, işçileri alıkoyma, yol ve baraj yapımlarına engel olmaya çalışmak, 'vergi' adı altında haraç toplama ve iş adamlarını kaçırma gibi eylemler, ara verilmeden, devam ettirilmiştir. Ayrıca, HDP'li siyasetçilerin, süreç boyunca tehditkar söylemlerde geliştirdikleri 'ayrılıkçı ve bağımsız devlet kurma' yönünde açıklamalarda bulundukları görülmüştür."
"ÇOK HASİS DAVRANDINIZ SAYIN BAŞKAN"
Arınç, örgütün gerçekleri yansıtmayan çeşitli bahanelerin ardına sığınarak süreçte üzerine düşenleri yapmadığı, samimi davranmadığı ve süreci istismar ettiği açık bir şekilde görüldüğünü belirtti.
Arınç, şöyle devam etti:
"7 Haziran seçimleri öncesindeki demokrasi ve barış ifadeleriyle süslü retoriğe karşı örgüt ve bileşenleri, çözüm sürecini demokratik ortamın ve siyasi alanın genişlemesi olarak görmemekte, aksine süreci kendi baskı, tehdit ve şiddet ortamını tahkim etmenin bir aracı olarak kullanmaya çalışmaktadır. Bu noktada devletimizin temel görevi, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak ve kamu düzeninin tam olarak tesisini sağlamaktır. Tüm terör örgütlerine karşı aralarında herhangi bir ayrıma gidilmeksizin, demokratik hukuk devleti sınırları içerisinde geniş kapsamlı operasyonlar gerçekleştirilmektedir."
Süresi biten Arınç, TBMM Başkanvekili Şafak Pavey'den ek süre istedi. Bunun üzerine Pavey, "Olağanüstü bir gündemle buluştuğumuz için, bu oturuma mahsus olmak üzere, konuşmanızı bitirmek için 2 dakika ek süre vereceğim. Bu herkese uygulanacaktır" dedi.
Arınç ise "Çok hasis davrandınız Sayın Başkan" diye karşılık verdi.
"DAİŞ KONUSUNDA HÜKÜMETE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLERİ KABUL ETMİYORUZ"
"O zaman DAİŞ'le ilgili kısaca bir bilgi sunmak istiyorum" diyen Arınç, "DAİŞ operasyonlarına yönelik, değerli arkadaşlarım, şüphesiz DAİŞ'i 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla bir terör örgütü olarak ilan eden ve buna yönelik çalışmaları da kesintisiz bir şekilde yerine getiren bir Hükümetimiz var. Bundan dolayı bize yöneltilen eleştirileri hiç kabul etmiyoruz. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra da ifade etmiştim, bu konuda bir Batı ülkesi belki bizden farklı kararlar alabilir çünkü onları çok fazla ilgilendirmiyor ama sınırlarımızda yaşanan gerginlik ve Türkiye’ye yönelen tehditler sebebiyle DAİŞ'e karşı aldığımız tedbirlerle de hem yabancı terörist savaşçıların geçişine karşı hem de diğer bütün tedbirlerimizle bugün -sadece bombalamayı kastetmiyorum- diğer ülkelerle de terörle iş birliği kapsamında çok önemli çalışmalar yapmaktayız" ifadelerini kullandı.
Arınç şöyle devam etti:
"IŞİD'le yan yana vermiş veyahut da IŞİD'le iç içe geçmiş bir hükümeti, nefret ve lanetle böyle bir söylemi reddederim, bu hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yakışmaz. Dolayısıyla, aldığımız kararların ve uygulamaların Türkiye'nin teröre bakış açısını fazlasıyla ortaya koyduğunu söyleyebilirim.
Başta söz verdiğim bir konuyu ifade etmek istiyorum, o da çözüm süreci konusunu ağızlarında sakız gibi çiğneyenlere karşı. Ta başlangıçtan bu yana bu süreç istismar edilmiştir ve istismar edildikçe de Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden de bazen politik söylemlerle bazen de esasa yönelik eleştiriler gelmiştir. Bugün görüyoruz ki bu eleştiriler büyük ölçüde haklıdır. Dolayısıyla, bu sürece Türkiye'nin ihtiyacı var. Sadece şiddetle, silahla terörle baş etmek mümkün değildir. Mutlaka siyasal, sosyal, psikolojik tedbirleri de almak suretiyle hem PKK terörünü hem de bütün terörleri ancak bitirebiliriz. Dolayısıyla, çözüm süreci, ismi de değişebilir, şartları da değişebilir ama Türkiye'nin son şansıdır, böyle bir sürece ihtiyacımız var. Bugün de yaşadığımız tecrübeleri de dikkate alarak, birilerinin sakız gibi çiğnediği çözüm süreci değil, ayağı yere basan, netice alıcı ve örgütün silah bırakmasına, terörden vazgeçmesine yol açabilecek tüm tedbirleri hükümet olarak uygulayacağız."