Filmlere konu olacak cinsten bir mücadele örneği sergileyen Gül, her şeyin köylerine Taliban güçlerinin saldırması ile başladığını söyledi. Taliban saldırıları nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamaya başladıklarını ve 7 yaşındaki kız kardeşinin Taliban güçleri tarafından gözleri önünde kaçırılmasını hala unutamadığını ifade eden Gül, 5 çocuklu ailesinin fakir, geçim şartlarının çok zor olması ve Taliban saldırıları nedeniyle tek kurtuluşu köyünü terk etmekte bulduğunu belirtti.
Gül "Afganistan halkı 90’lı yıllarda savaş ve ölümlerle mücadele ediyordu. 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti, Afganistan’da burslu bir sınav açmıştı. O sınava girerek kazandım. Bursu kazandıktan sonra eve geldim, babam yoktu çalışmaya gitmişti. Anneme, 'Ana ben Türkiye’ye, yurt dışına gideceğim, hakkını helal et' diyerek helallik aldım. Fakirdik, anam bana şu anki 3 TL değerinde bir para ve 3 adet de kuru ekmeği bir beze sararak 'Oğlum benim varlığım budur, seni Allah’a emanet ediyorum' diyerek beni yolcu etti. Köyümden böyle çıktım. Bazen otostop çekerek bazen yürüyerek bazen de özellikle yük taşıyan kamyonlara binerek Afganistan’dan Türkiye’ye geldim. Memleketimden Türkiye’ye gelene kadar bana güç veren hep o 3 TL’lik harçlığı saklayarak geldim. Türkiye’ye geldikten sonra 1 yıl Gaziantep’de kaldım. Burada dil merkezinde Türkçe öğrendim. Daha sonra burslu olmam nedeniyle KTÜ'ye geldim. 1997 yılından sonra KTÜ’de İnşaat Bölümü'nde okumaya başladım ve 4 yılda okulumu bitirdim” diye konuştu.
Okuldan mezun olduktan sonra memleketi Afganistan’a dönme düşüncesinde olduğunu ancak şartların kendisini Trabzon’da kalmayı zorladığını ifade eden Gül, “Okulum bittiğinde Türkiye’de kalmayı hiç düşünmemiştim. Ancak nasip kısmet meselesi hanım ile 1999 yılında tanıştık. İşler öyle bir gelişti ki 2003 yılında evlendik ve evlendikten sonra da Türkiye’de kalma planlarımız yavaş yavan ağırlık kazanmaya başladı. Çünkü Afganistan’da Taliban’ın yükselişi savaşların daha da büyümesi yaşamanın daha da zor olacağını düşünerek bir müddet bu planımızdan vazgeçtik. Bu konuda sağ olsun eşim beni çok destekledi. Dolayısıyla Trabzon’da kalmayı kararlaştırdık. Türkiye’nin farklı yerlerinde şantiyelerde çalıştım. Afganistan’daki ailemi çok özlemiştim. Ya onları buraya getirecektim ya da ben oraya gidecektim. Beş kardeşiz. Bir tane kız kardeşim maalesef daha 7 yaşında iken Taliban tarafından kaçırıldı. Halen onların elinde tutuluyor. Diğer ailemin tamamını 2007’den itibaren Türkiye’ye getirebildim. Annem, babam 2 tane erkek kardeşim, 1 tane de kız kardeşim Trabzon’da Akçaabat’ta beraberiz. Afganistan’da akrabalarım var. Yerimiz yurdumuz orada. Ara ara oraya gidiyorum" diye konuştu.
"TEKSUN'LA GELEN DEĞİŞİM"
Okuldan sonra inşaat mühendisi olarak Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde çalıştığını ve 2007’den sonra şantiye hayatının artık kendisi için zor gelmeye başladığını ifade eden Gül "Artık tüm ailemi her akşam görmek istiyordum. Bunun için akşamları Trabzon’da, eve gidebileceğim bir işim olması gerektiğin düşündüm. Önce güneş enerjisi sektörüne girdim. Trabzon'da yeni bir sektördü ve ilk yıllarda güneşli gün sayısı az olan bir yöre için garip karşılandı. Ancak yılmadım bunun üzerine yoğunlaştım. 2010 yılında kurduğum şirketin ismini de koyarken çok düşündüm.
Hem teknolojiyi hem de yöreyi çağrıştıracak bir isim olmasını istedim. Sonunda Teknoloji'nin 'Tek'i ile İngilizce güneş anlamına gelen 'Sun'ın birleşimi ile firmamızın ismini koyduk. Bu isim ayrıca bölgede 'bir tanesin, eşin benzerin yok' anlamına da geliyordu. Çok hoşumuza gitti. Trabzon halkı bana bu konuda çok destek oldu. Halkımızın bize verdiği destek sayesinde firmamız lider konumuna geldi. Halkımız hem bizi hem de güneş enerjisini çok sevdi. Şu anda burada 10 kişi çalışıyor. Kış mevsiminde olduğumuz için şimdilik bu sayı az. Güneş enerjisi işlerimiz genelde yaz mevsiminde yoğunluk kazandığı için çalışan sayımız 40-50 kişiye kadar çıkıyor. İş yoğunluğumuz yaz aylarında oluyor. Güneş enerjisinin yanında beyaz eşya işine de girdik. Şu an iki dalda hem beyaz eşya dalında hem de güneş enerjisi dalında halkımıza hizmet vermeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
"BUGÜNLERE GELMEYİ HAYAL BİLE EDEMEZDİM"
Bugünlere gelmeyi hiç hayal etmediğini anlatan Gül, “Hayatımda ticaretle alakalı bir düşüncem yoktu. Ben hep Afganistan’a dönüp bir şekilde halkıma nasıl hizmet edeceğimi düşündüm. 1999 yılında Trabzon’da Afganistan öğrenci birliğini kurduk. Bu öğrenci birliği ile beraber bir şeyler yapmaya gayret ettik. 2012 yılında da Afganistan Hazara Kültür ve Dayanışma Derneği'ni kurdum ve şu anda halen başkanlığını yürütmekteyim. Afganistan Hazara Kültür ve Dayanışma Derneği'ni olarak da elimizden geldiği kadarıyla da hem sığınmacı kardeşlerimize hem de burada öğrenci olarak gelen kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyorum. Aynı zamanda Türkiye ile Afganistan halkı arasındaki bir köprü gibi kültürel bağlamda elimizden geldiği kadarıyla da yardımcı olmaya gayret gösteriyoruz. Allahıma binlerce kez şükürler olsun memnunum, mutluyum” şeklinde konuştu.
"HERKES BENİ ŞALPAZARLI ZANNEDİYOR"
Bazı kişilerin sima olarak kendisini Trabzon'un Şalpazarlı ilçesindeki Çepni Türkleri'ne ya da Giresunlular'a benzettiklerini kaydeden Gül, “Çoğu kişi benim Afganistan’lı olduğumu anlayamıyor. Bana 'Şalpazarı’ndan mısın yoksa Giresun’dan mısın' diye soranlar oluyor. Çünkü o yörenin insanları genelde Çepni Türkü olduğu için benzetiyorlar. Ben de bazen şaka ile karışık 'evet Şalpazarı’ndan Sinlice köyündenim' diyorum. Çünkü oralarda çok iş yaptık. Daha sonra 'ben Afganım' dediğim zaman bana ikinci kez sarılıyorlar ve daha çok mutlu oluyorlar. Genelde müşterilerimizle olan ilişkilerimiz bu şekilde. Türkiye’yi ikinci bir vatan olarak hiç görmedim. Türkiye bizim için kendi evimiz gibi. Kendi evinden çıkıp amcanın evine gittiğin zaman hiç yabancılık hissetmezsin. Biz de Türkiye’ye geldiğimizde hiçbir yabancılık hissetmedik. Vatan aynı vatan” ifadelerini kullandı.
EŞİ TRABZON AKÇAABATLI
Muhammet Gül'ün Trabzonlu eşi Zeynep Rümeysa Gül de eşi ile 1999 yılında tanışarak 2003 yılında evlendiğini ifade ederek “Eşimle 1999 yılında Trabzon’da tanıştım. O zaman KTÜ İnşaat Fakültesi'nde okuyordu. 2003 yılında evlendik. Evlenene kadar ailelerin ikna olmasını bekledik. Her insanın farklı bir coğrafyası, farklı bir kimliği var. Ben eşimi öyle sevdim ve öyle kabullendim. İslami olarak da uyuştuğumuz için bu günlere geldik. Eşimin memleketine hiç gitmedim. Eşimin ailesi 2007 yılında Türkiye’ye geldi. Memleketim Akçaabat'ta hep birlikteyiz, sık sık görüşüyoruz. Biri kız, 3'ü erkek 4 evladımızla mutlu şekilde yaşıyoruz” dedi.
Muhammet Gül’ün firmasında çalışan Ahmet Salih Akkaya da şirket sahibi Muhammet Gül’ün hiç bir zaman kendilerine bir patron veya şirket sahibi gibi davranmadığını belirterek, “Muhammet bey çok aktif bir insan. Bazı zorluklar atlatarak buralara kadar geldi. Kendisinden çok memnunuz. Bizim insanımız nasıl yurt dışında iş kurup çalışıyorsa Muhammet bey de kendine burada böyle bir imkan sağladı ve bunda da başarılı oldu” diye konuştu.
TRABZON’DA 2 BİN 500 SIĞINMACI VAR
Afganistan’dan eşi ve 2 çocuğuyla birlikte Trabzon’a gelerek burada sığınmacı olarak yaşayan Seyit Ali Bakeri de Gül’ün kendilerine her konuda destek çıktığını kaydederek “Muhammet bey her derdimize koşmaya çalışıyor" diyerek Gül'e teşekkür etti.
Afganistan’dan Trabzon’a yaklaşık 2 bin 500 kadar sığınmacı geldiğini kurdukları dernek sayesinde kendilerine yardımcı olmaya çalıştıklarını ifade eden Gül, ”Afganistan’dan Trabzon’a gelen her sığınmacı gibi Ali bey de derneğimize başvurdu. Kendilerine yönlendirme konusunda yardımcı olmaya çalışıyorum. Ortalama Trabzon’da 2 bin 500 kadar sığınmacı var. Hemen hemen hepsiyle görüştüm. Çoğu çalışma izinlerinin olmayışı yüzünden zor günler geçiriyorlar. Bize en çok iş konusunda talep geliyor” dedi.