Şüphen Olmasın İnisiyatifi, kuruluşunun birinci yılında HIV farkındalığına yönelik çalışmalarda 6 milyon kişiye ulaştı.
Türkiye'de HIV ile mücadelede rol üstlenen 5 hekim derneğinin bir araya gelerek hayata geçirdiği "Şüphen Olmasın" inisiyatifi, birinci yılını geride bıraktı.
İnisiyatif, HIV/AIDS alanında toplumda farkındalık yaratmak, düzenli test olma oranını artırmak ve HIV ile yaşayanların hayat kalitesini yükseltmek amacıyla ilk yılında 6 milyon kişiye ulaştı.
"1 Aralık Dünya AIDS Günü" dolayısıyla Beşiktaş'ta bir otelde düzenlenen toplantıda HIV Enfeksiyonu Derneği (HIVEND) Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği (ACYBHD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Deniz Gökengin, HIV/AIDS Korunma ve Eğitim Derneği (HAKED) Genel Sekreteri Prof. Dr. Serhat Ünal, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Emin Halis Akalın ve Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) HIV/AIDS Çalışma Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Behice Kurtaran konuşma yaptı.
Toplantının ardından AA muhabirine açıklamada bulunan Prof. Dr. Fehmi Tabak, HIV hastalarının yüzde 50'sinin hastalığın tanısında problem yaşadığını söyledi.
- "Hastalığın tedavisi var"
Hastalığın artık tedavisinin olduğunu belirten Tabak, "Belki ömür boyu tedavi almak zorundalar ama basit yan etkisi olmayan tedaviler. Ama en büyük problemlerden bir tanesi şüphesi olan bile gidip bu test yapmaktan çekiniyor. Çünkü bir şekilde öyle bir tanı aldığı zaman bir damgalanma problemi iş yerlerinde veyahut da bulunduğu ortamlarda bir ayrımcılığa maruz kalacağını düşünüyor ve çekingenlik yaşıyorlar." diye konuştu.
Prof. Dr. Fehmi Tabak, Şüphen Olmasın İnisiyatifi'nin hastalık konusunda birçok çalışma yaptığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Şüphen Olmasın İnisiyatifi olarak, ağırlıklı olarak sosyal ortamda hastalara bir test yaptırmaları noktasında mesajlar veriyoruz. Çalışmalarda 600 bin civarında bir okunurluk var. Ayrıca üniversite gençliğine erişilmeye çalışıldı. Önümüzdeki sene de gene sosyal medyadaki sohbetler tarzında bu konuda deneyimli hocaların zaman zaman sorulu cevaplı online olarak toplantı yapmayı planlıyoruz."
- Daha çok cinsel yollarla bulaşıyor
HIV'in bulaşmasında cinsel yolun ön planda olduğunu vurgulayan Tabak, bunun yanında annenin pozitif olmasından dolayı da bulaşmanın yaşanabildiğini ifade etti.
Prof. Dr. Tabak, ancak planlanan bir gebelikte hiçbir sorunun yaşanmadığının altını çizerek, "Anne, ilacı altında sezaryene bile gerek kalmadan normal doğum bile yapabilir. Çocuğa da doğar doğmaz koruyucu bir şurup veriliyor ve bebekler sıfır bulaş riskiyle yaşayabiliyor. Eğer annesinin bundan haberi yoksa tanı konulmamışsa çocuklara bebeklere yüzde 20, yüzde 30 oranında geçmekte." ifadelerini kullandı.
- "80 milyon kişinin bugüne kadar HIV ile enfekte olduğu düşünülüyor"
Prof. Dr. Deniz Gökengin ise HIV enfeksiyonun 1980'li yılların başından bu yana insanlarla birlikte olduğunu belirtti.
HIV sayıları önemli ölçüde artmaktayken yapılan çalışmalar sayesinde bir miktar azalmalar sağlandığını ifade eden Gökengin, "Toplamda 80 milyon kişinin bugüne kadar HIV ile enfekte olduğu düşünülüyor. Şu anda da 38 milyon civarında insanın dünyada HIV ile yaşadığı düşünülüyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Gökengin, son yıllarda tüm dünyada yapılan çalışmalarla HIV vakalarında bir azalma yaşandığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama 2020 yılına geldiğimizde bu hedefleri tutturamadığımız da bir yandan ortaya çıktı. Ama önemli ölçüde azalmalar birçok bölgede sağlandı. Oysa dünyada bir bölge var ki artışlar halen devam ediyor. O bölgede Orta Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesi. Türkiye, Orta Avrupa ülkesi ve tüm Orta Avrupa ülkeleri için de sayıları en hızlı artan ilk üç ülkenin içinde. Her ne kadar son iki yılda vaka sayılarında miktar azalma var gibi görünse de bunun gerçek bir azalma olmadığını ve pandemi sırasında test hizmetlerinin yavaşlamış ya da tamamen durmuş olmasına ve kişilerin hastaneye başvurularındaki azalmaya bağlı olduğunu düşünüyoruz. Nitekim bu yıl açıklanacak olan rakamlar bunu doğrulayacaktır ve şu anda resmi rakamlara göre 35 bin kişinin HIV tanısı aldığını söyleyebiliriz. Ancak biz bunların yarısına tanı koyabiliyoruz. O nedenle şu anki rakamın en az 60 bin olduğunu tahmin ediyoruz."
Gökengin, cinsel yönden aktif erkeklerde ciddi bir artış gözlemlediklerini ve tanıların giderek daha genç yaşlara doğru kaymaya başladığını dile getirdi.
- "HIV ile yaşayan herkese tanı koyma şansımız yok"
Türkiye'de her yıl 8 milyon civarında test yapıldığı bilgisini paylaşan Gökengin, bazen bu rakamın 10 milyona kadar çıktığını söyledi.
Prof. Dr. Gökengin, burada genel toplumun taranmasının yanlış olduğunu dile getirerek, "Ameliyat öncesi testler, kan bağışları ve evlilik öncesi testler bunların başında geliyor. O nedenle pozitiflik oranlarımız çok çok düşük. Asıl yapmamız gereken şey bizim kilit grup ya da riski en yüksek olan grup diye tanımladığımız bazı gruplar var. O gruplara özel tarama stratejileri belirlememiz ve o grupları daha çok tarıyor olmamız gerekiyor. Onu yapmadığımız müddetçe bizim HIV ile yaşayan herkese tanı koyma şansımız yok ve bu artışı da durdurma şansımız yok. Yani halihazırdaki mevcut durum devam ettiği takdirde 2040 yılına geldiğimizde yıllık vaka sayısının 400 bin civarında olacağı, toplam vaka sayısının da 2,5 milyona erişeceği, yani yapılan çalışma bunu ortaya koydu." değerlendirmesinde bulundu.
- "HIV'de yanlış bilinen doğrular var"
HIV'de yanlış bilinen doğruların olduğuna işaret eden Gökengin, sözlerini şöyle tamamladı:
"HIV ile ilgili aslında üç temel bulaş yolundan söz edebiliriz. Birincisi cinsel ilişki, ikincisi kanla kirlenmiş kesici derici aletlerle yaralanma, üçüncüsü de anneden bebeğe. Asıl bilinmeyen, bulaşmama yolları, hangi yollarla bulaşmadığı. Sosyal ilişkilerle HIV bulaşı olmaz. Yani HIV ile yaşayan bir kişiyle tokalaşmak, ona dokunmak, aynı ortamda bulunup, aynı havayı solumak, eşya paylaşımı, yiyecek içecek paylaşımı. Birçok kişi bulaşma yollarını çok iyi biliyor ama hangi yollarla bulaşmadığından bir türlü emin olamıyor. O nedenle de HIV ile yaşayan kişilerle temas etmekten kaçınmayı tercih ediyor ve ne yazık ki bu kaçınma sağlık çalışanları arasında da söz konusu olabiliyor. Bu da yaşayan kişinin hak ettiği sağlık hizmetine erişmesini zorlaştırıyor. Artık tedavi kullanan ve kanındaki virüsü sıfırlanmış kişilerde ki bizim hastalarımızın büyük bir bölümü böyle zaten, cinsel ilişkiyle de yoktur diyoruz. Onun için herkes rahat olsun. HIV ile yaşayan bireyler toplumun her yerinde bulunabilirler, bizden hiçbir farkları yoktur ve onlarla olan iletişimler bulaşmaya yol açmaz."