Kendi ağırlığının 3 katından fazlasını kaldırabilen tek sporcu olarak da tarihe geçen Naim Süleymanoğlu'nu AA muhabirine anlatan kardeşi Muharrem Süleymanoğlu, yaşamının 40 yılını birlikte geçirdiklerini belirtti.
"Naim: Cep Herkülü" filmine danışmanlık da yapan Muharrem Süleymanoğlu, ağabeyinin 1978'de haltere başladığını aktararak, "(Haltere başladıktan) 6 ay sonra Kırcaali'ye gitti. Her hafta sonu gelmesini özlemle beklerdik, birlikte gezelim, havuza gidelim diye." diye konuştu.
Ağabeyinin hayatı boyunca kendisine büyük destek verdiğini dile getiren Muharrem Süleymanoğlu, şunları aktardı:
"Koruyucu bir yanı vardı. Hayat boyunca da zaten öyle oldu. İyi ki de vardı. Allah nur içinde yatırsın. 1982 yılında Dünya Şampiyonu olduktan sonra Bulgaristan'da (Ivan) Abaciev, Enver (Türkileri) Hocaya, 'Bunun kardeşi var. Bir araştırın bakalım, genlerde bir şeyler var mı?' diyerek talimat vermiş. Ben de istemeyerek haltere başlamış oldum. Tabii benim başarılarım var diyemeyeceğim. Onun yanında kıyaslanması zaten mümkün değil. Çok büyük başarısı vardı."
"Naim'in çocukken lakabı Kalemando'ydu"Muharrem Süleymanoğlu, ağabeyinin haltere başlama hikayesine de değinerek, "Bizim kasabada evin yakınında havuz vardı. O çok cesurdu, ikinci tramplenden kafa üstü atlıyordu. Hilmi (Pekünlü) Hoca'nın ilgisini çekmiş. 'Kim bu?' diye soruyor. Ağabeyimin de lakabı o zaman çizgi karakter 'Kalemando'ydu. 'Gel bakalım Kalemando buraya. Halter yapmak ister misin?' dedi. Hiç ilgisini çekmedi. Daha sonra Hilmi Hoca çocuklara halter tekniğini gösteriyordu. Yaz okulu gibi düşünelim, çocukları spora çekmek için. Naim ağabeyim de kenardan geldi, ağırlık kaldırdı. Nizami teknikle değil. Kaldırdı ve gitti. Hilmi Hoca'nın da bu ilgisini çekmiş." diye konuştu.
Hilmi Pekünlü'nün, ağabeyinin haltere başlaması için bir ay boyunca evlerini ziyaret ettiğini anlatan Süleymanoğlu, "Bir ay boyunca bize gidip geldi. Annem boyu kısa kalacak diyerek vermek istemedi. Yetmedi aynı zamanda okulda da baskı yapıldı, spora yönlendirilmesi için. Hilmi Hoca okul müdürüyle ve müdür yardımcılarıyla görüşmüş. Bulgaristan'da spora bakış açısı, o yıllar daha akıcı, kolaydı. 'Ben spor yapmıyorum.' deme şansımız yoktu. Naim ağabeyim de 1-2 ay içinde halteri sevdi. Hilmi Hoca'dan 6-7 ay sonra Kırcaali'ye terfi etti, Enver Hocayla tanıştı. Yatılı kalmaya başladı. Sistematik olarak artık bu çarkın içine girince başarı elde etmemek mümkün değil. Zaten özel bir yetenek." dedi.
Muharrem Süleymanoğlu, Bulgaristan'ın Türklere yönelik asimilasyon uyguladığı 1985'li yıllarda ağabeyinin maddi durumunu iyi olduğunu ancak soydaşların sesini tüm dünyaya duyurabilmek uğruna iltica ettiğini kaydetti.
Üç yıl ailesiyle görüşemediMuharrem Süleymanoğlu, iltica etmesinin ardından ağabeyiyle 3 yıl görüşemediklerini dile getirerek, şunları aktardı:
"1986'da iltica ettiği yıllardı. Telefonla görüşüyorduk. O yıllar telefonla görüşme şimdiki gibi değil. PTT'ye bağlantılı sipariş veriliyor. Bulgaristan istihbaratından geçip o şekilde konuşturuluyordu. Yine de sesini alıyorduk, konuşabiliyorduk. 'Kardeşim kendine dikkat et.' diyordu. Ben de o yıllarda Bulgaristan Gençlik Takımındaydım. O Türkiye'de ben de Bulgaristan milli takımındayım. 'Ben kendimi kurtardım, geldim.' demiyordu. Hep bizi düşünüyordu . Anacığımı, kardeşlerini hep düşündüğünden dolayı tek başınaydı."
İltica sürecinde yaşadıkları sıkıntılara dikkati çeken Muharrem Süleymanoğlu, "O yılların rejiminde biz birbirimize güvenirdik. Ufak tefek planlarımız da vardı. Aağabeyim öyle bir plan yapmış ki rahmetli. Her yıl, Avrupa, dünya, bir de şampiyonlar şampiyonu elemeleri oluyor. Kupayı kazanıp öyle iltica etti. Dünyaya mesajı öyle bir duyurmak istemiş ki öyle plan yapmış ki... Son 6 ay Bulgaristan hesabından 1 leva para çekmemiş. Benim de ekonomik durumum çok iyi değildi, milli takım sporcusu olduğumdan. İyi ki çekmemiş. Naim ağabeyim iltica ettikten sonra bu hesaplar inceleniyor. 2 ay boyunca sorgulandım. Benim de haberim olmadığı ortaya çıktı. Bu şekilde de bizleri korumuş oldu." dedi.