Sadece üreticiyi veya sadece tüketicisi
koruduğunuzda o düzen tutmaz, bozulur. Tüketicinin gıda hakkını koruyup tüketimini sağlayacak,
üreticinin de ürettiğinden zarar etmeyecek bir biçimde bir tarım modelini, kamucu yaklaşımla
ortaya koymak lazım. Bunu yapmadığımız takdirde kriz büyür ve derinleşir. Bugün de hayvancılıkta,
süt ve et üretiminde kriz derinleşiyor” dedi.
Meclis’te düzenlediği basın toplantısında tarımdaki gündemi değerlendiren Sarıbal, hasat dönemi
yaklaşan hububat ve baklagiller alım fiyatının henüz açıklanmadığına hatırlattı.
Çiftçinin hububat ve baklagillerin alım fiyatının bir an önce açıklanmasını beklediğini ifade eden
Sarıbal, çiftçinin maliyetleri artı %50 karını karşılayacak bir fiyat verilmesi gerektiğini söyledi.
Esnek prim sistemi uygulanmalı
Sarıbal, ülkenin farklı bölgelerinde sulu ve kuru olmak üzere farklı hububat üretimi yapıldığını,
buna bağlı olarak da farklı verim elde edildiğini aktararak, “Mevcut sistemi her yerde aynı alım
fiyatı ve prim fiyatı uygulanıyor. Verilen fiyat her yerde aynı olmamalı. Bu şekilde düzenli verim
alınarak sürdürülebilir tarım yapılamaz” dedi. Sarıbal, üretimin az olduğu yerlerde çiftçinin
desteklenmesi için yeni bir prim sisteminin uygulanması gerektiğini aktardı. Sarıbal, şöyle konuştu:
“Bölgesel farklılıkları göz önüne alarak bir fiyat belirlemek lazım. Bunu açıklanan taban fiyatla
vermek kolay olmayabilir ama bir taban referans fiyatı belirlenir, o fiyatın üzerine prim ile aradaki
fark giderilir.
200 kilo alınan yer ile bin kilo alınan yer arasındaki dengeyi kurabilmek ancak prim ile mümkün
olabilir. Ürünün çok alındığı yerde prim miktarı düşük, kuru tarım yapılan ve üretimin az olduğu
yerde prim 1 liraya kadar yüksek verilebilir. Şu anda Türkiye’nin her yerinde buğday için 10 kuruş
prim uygulanıyor. Türkiye’nin her yerinde 10 prim, aynı taban fiyat uygulaması doğru değildir.
Bunu buğday ekilen alanlardaki daralmadan anlıyoruz. 2002’de 93 milyon dönüm olan buğday
ekim alanları 2021’de 68 milyon dönüme düştü. 25-26 milyon dönüm buğday ekim alanı azaldı.
Onun için maliyetler bölgeye ve üretim biçimine (sulu-kuru) göre hesaplanmalı. Açıklanacak fiyatlar
maliyetler artı %50 kar olarak hesaplanmalı. Çünkü çiftçinin bu yükü taşıyabilecek gücü yok.
Esnek, bölge farkını gideren, çiftçinin ekmesini sağlayacak bir gelirin ortaya çıkması gerekiyor. Çiftçi
zarar etmemeli.
Çiftçi piyasa koşullarına bırakılmamalı
Artık serbest piyasa koşullarına göre değil, çiftçinin üretim maliyetleri, üretim koşulları ve yaşam
koşullarına göre bir fiyat belirlenmeli. Dünya, Avrupa piyasaları üzerinden değil, borsa, rekabet
koşulları üzerinden değil sahici, gerçek, hakiki çiftçinin maliyeti ve yaşam kalitesine, ihtiyaçlarına
göre bir fiyat belirlenmeli.”
Maliyetler 4.5 liranın üzerinde
Orhan SARIBAL
Bursa Milletvekilli - CHP Parti Meclisi Üyesi
Tel: 0 (312) 4205528- 29 Faks: 0 (312) 4202075 E-posta: orhan.saribal@tbmm.gov.tr
TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası 2.Kat No: F222 Bakanlıklar/ ANKARA
Yaptıkları maliyet hesaplarına göre 1 kilo buğday üretim maliyetinin, bölgelere göre, en az 4,5 lira
ile 6 lira arasında değiştiğini belirten Sarıbal, hububat ve baklagillerin açıklanacak alım fiyatının bu
maliyetler dikkate alarak belirlenmesi gerektiğini söyledi.
Et ve sütte kriz
Meclisteki basın toplantısında hayvancılığın yaşadığı sorunlara da değinen Sarıbal, et ve süt
üretiminde krizin derinleştiğini söyledi.
Artan maliyetler nedeniyle sadece son 2 ayda süte 3 defa süte zam yapıldığını hatırlatan Sarıbal,
şunları söyledi:
“Bir tarafta çiftçiyi koruyacaksınız bir tarafta üreticiyi koruyacaksınız. Sadece üreticiyi veya sadece
tüketicisi koruduğunuzda o düzen tutmaz, bozulur.
Mesele hem tüketiciyi hem üreticiyi mutlu edecek, ayakta tutacak tüketicinin gıda hakkını koruyup
tüketimini sağlayacak, üreticinin de ürettiğinden zarar etmeyecek bir biçimde bir tarım modelini,
kamucu yaklaşımla ortaya koymak lazım. Bunu yapmadığımız takdirde kriz büyür ve derinleşir.
Bugün de hayvancılıkta, süt ve et üretiminde kriz derinleşiyor.
2021’in başında çiğ süt alım fiyatı litre başına 2.8 liraydı. Asgari ücret ise 2 bin 825 liraydı. Asgari
ücretli maaşıyla bin 8 litre süt alabiliyordu. Bugün tam bir yıl sonra bir asgari ücretli 4 bin 250 liralık
maaşıyla 15 mayısta yürürlüğe girecek olan 7 lira 50 kuruşluk çiğ sütten 566 litre alabiliyor. Asgari
ücretli bir yılda 442 litre daha az süt alabilir duruma gelmiş.
Hükümet süt hayvanlarının kesime gittiğini gördüğü için sürekli süte zam yapıyor. Ancak hala 1 litre
süt ile 1,5 kilo yem alabilmesi gereken çiftçi, son zamlara göre 1,3 kilo yem alabiliyor.”
Zam tüketicinin omzuna yüklendi
Süt alım fiyatı arttırılırken prim fiyatının 1 liradan 20 kuruşa düşürüldüğünü hatırlatan Sarıbal,
yapılan zammın böylece tüketiciye yansıtıldığını söyledi. Sarıbal, primin düşürülmesi ile tüketicinin
daha pahalı süt ve süt ürünleri almak zorunda kalacağını söyledi.