İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan bir süre sonra intihar eden Onur Yaser Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları iddiasıyla 4'ü polis 5 sanığın yargılandığı davada mütalaa açıklandı.
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, Can'ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can ile avukatları katıldı. Tutuksuz 4 sanıktan 3'ünün Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katıldığı duruşmada, sanık avukatları da hazır bulundu.
Bazı tanıkların ifadelerinin alındığı duruşmada, müdahil avukatlarından Çiğdem Şat, Onur Yaser Can'ın emniyetteki gözaltı işlemlerine dair güvenlik kamerası kayıtlarını mahkemeye sundu.
Duruşmada mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, gözaltı evraklarının saati ve tarihleriyle ilgili değişiklik yapıldığı tespit edildiğinden sanıklar Muhammet O, Hakan A, Onur Ü. ve Yunus B'nin "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" suçlarından 7 yıl 6 aydan 27 yıl 7 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Mütalaada, sanıklardan Zafer K'nin beraat etmesi gerektiği belirtildi.
Mütalaanın ardından söz alan Can'ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can, sanıkların her aşamada yalan beyan verdiklerinin kamera kayıtlarınca kanıtlandığını savunarak, "Evrakta sahteciliğin boyutunu kaybettiğim ailemi dikkate alarak görün. Bu 13 yılda eğer içlerine su serpilen bir karar verilseydi annem ve babam yaşıyor olacaktı. Bu sanıkların salt suçu 'evrakta sahtecilik' değildir. Bu hikayenin öncesi ve sonrası da değerlendirilsin. 'İşkence', 'kötü muamele' ve 'intihara sürükleme' suçlarından suç duyurusunda bulunmanızı istiyorum. Bu ülkede adalet ekmek ve su gibi bir ihtiyaç. Sadece Yaser Can ölmedi, Hatice Can ve Mevlüt Can da öldü." diye konuştu.
Taraflar, mütalaaya karşı savunma yapmak amacıyla süre istedi. Mahkeme heyeti, sanıklar hakkında "işkence" ve "intihara yönlendirme" suçlarından suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi.
Tarafların süre talebini kabul eden heyet, duruşmayı erteledi.
Duruşmanın ardından adliye önünde basın açıklaması yapan Ezgi Sevgi Can, "işkence" suçu ile ilgili taleplerinin mahkeme tarafından dikkate alınmasından memnun olduğunu belirterek, "Evrakta sahtecilik suçunun mahkemece kabul edilmesi içime su serpiyor." dedi.
- Davanın geçmişi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan bir süre sonra intihar eden Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları iddiasıyla 2 polis memuru hakkında 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 polisin 2 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırılmasına karar vermiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin kararını usulden bozarak dosyayı mahkemesine göndermişti.
Yeniden yargılamada mahkeme heyeti 25 Ekim 2019'da dosyayı karara bağlamış, sanıklar Salih B. ve Soner G'yi, "kamu görevlisi olarak sahte belge düzenleme" suçundan ayrı ayrı 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Heyet, sanıkların "resmi belgeyi bozmak ve yok etmek" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapislerine hükmetmişti.
Mahkeme ayrıca, olay tarihinde İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan ve sahte resmi belge düzenlemesi ile resmi belgelerin yok edilmesinde kusur ve kasıtları bulunan kamu görevlilerinin tespitiyle yasal gereğinin yapılması ve dosyada bilirkişi olarak görev yapan Zafer K. hakkında ise "sahte resmi belge düzenlemek" suçundan işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.
İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesi üzerine Ezgi Sevgi Can istinafa başvurmuş ve bu karar kaldırılmıştı.
Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 4'ü polis 5 sanığın "resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçlarından ayrı ayrı 6,5 yıldan 17 yıla kadar hapisle cezalandırılması istemiyle iddianeme düzenlenmişti.
Onur Yaser Can'ın annesi Hatice Can oğlunun ölümünden 2 yıl sonra intihar etmiş, her duruşmayı takip eden baba Mevlüt Can ise 2019'da hayatını kaybetmişti.