Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda düzenlenen, "Diyanet TV Tanıtım Gecesi"nde yaptığı konuşmada, din hizmetlerine, müstakil bir televizyon kanalıyla katkıda bulunma hedefine ulaştıklarını belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş gayesi, anayasal görevi olan "toplumu din konusunda aydınlatma" sorumluluğu çerçevesinde yapılan hizmetlere değinen Erbaş, bu kapsamdaki önemli imkanlardan birisinin de yayın hizmetleri olduğunu ifade etti.
"Din ve medya ilişkisi göz ardı edilemez"
Erbaş, yayın hizmetleri alanında basılı, süreli, sesli ve görüntülü eserleri insanlığın hizmetine sunduklarına işaret ederek "Elbette Kur'an ve sünnetin rehberliğinde, İslam'a ve insanlığa hizmet aşkı, zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz. Bu bağlamda, televizyon ve radyo, internet ve sosyal ağlar gibi bütün teknolojik imkanlardan yararlanılması gerektiği de açıktır. Nitekim bugün, haberleşme araçlarının ve tekniklerinin oldukça geliştiği, iletişimin tarihte hiç olmadığı kadar hızlı ve kolay hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir ortamda, insana ait en temel olgu ve gerçeklik olarak din, ülkemizde, İslam dünyasında ve küresel ölçekte medyanın ana konularından biri haline gelmektedir. Dolayısıyla din ve medya ilişkisi hem yaşanan hayat hem de iletişim alanı açısından göz ardı edilemez bir durum arz etmektedir." diye konuştu.
"Müslümanlar medya üzerinden küresel bir istismara maruz kalmaktadır"
Erbaş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Mesela bugün Müslümanlar, özellikle medya üzerinden küresel ölçekte bir ötekileştirmeye ve istismara maruz kalmaktadır. İslamofobi üzerinden bir endüstriye dönüşen bu durum, İslam'ın yanlış anlaşılmasına, yanlış algılanmasına ve İslam'ın hakikatlerine muhtaç insanların yanılmalarına neden olmaktadır. İslam'ı temsil etmesi mümkün olmayan çeşitli batıl, sapkın yapı ve akımlar, medya ve dijital platformlar üzerinden zararlı faaliyetler ve yanlış propagandalarla İslam'a, Müslümanlara ve insanlığın aydınlık geleceğine zarar vermeye devam etmektedir. DEAŞ, FETÖ, PKK, Boko Haram, Şebab gibi terör örgütleri bunun açık örnekleridir. Oysa söz konusu örgütlerin ve benzer yapıların faaliyetlerinin, hakikat, huzur ve güven dini olan İslam ile hiçbir ilgisi olamaz."
"Popülist yaklaşımlardan, gereksiz tartışmalardan kaçınmalı"
Erbaş, "İslam'ın kavramlarını ve söylemlerini, dini kisve veya kimlik ile öne çıkan kişileri medyanın argümanları içinde kullananlar, hakikate ve milletimizin değerlerine karşı sorumluluk bilinci ile hareket etmelidir. Aynı şekilde medyada dini konularda konuşan yazan herkes, İslam'ın doğru anlaşılmasına, yaşanmasına ve güzel ahlakın yaygınlaşmasına katkı sunmalı, inancımız konusunda yanlış anlamalara yol açacak hatalı söz ve eylemlerden, popülist yaklaşımlardan, gereksiz ve kafa karıştırıcı tartışmalardan kaçınmalıdır. Dolayısıyla başta medya organlarımız olmak üzere bütün vatandaşlarımız, çeşitli menfaatler için dini kavramları kullanarak istismar eden, din üzerinden kendini, yanlış düşünce ve davranışlarını meşrulaştırmaya çalışan kişi ve gruplara karşı dikkatli olmalıdır. Biz, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak sahih dini bilgi ile İslam'ın en doğru şekilde anlatılması ve istismarın önüne geçilmesi hususunda Diyanet TV'miz ve diğer bütün imkanlarımızla çalışacağız. Aynı zamanda bu hususta isteyen kişilere ve kurumlara her türlü desteği vermeye de hazırız." ifadelerini kullandı.
Diyanet TV'nin yayın ilkelerine değinen Erbaş, "Hikmetli bir gönül dili ile dinimizin hakikatlerini ülkemizde ve dünyada isteyen herkese ulaştırmak istiyoruz. Mezhep, meşrep, siyasi görüş ve düşünüşlerin, günü birlik tartışma ve gerilimlerin ötesinde, reklam ve propaganda dilinden uzak, kuşatıcı ve kucaklayıcı eksende yayın yapmayı önemsiyoruz. İslam'ın hakikatlerini, kültürel değerlerimizi, güzel ahlakı ve toplumsal duyarlılıkları dikkate alarak, birlikte yaşama ahlak ve hukukunu pekiştiren, özellikle aile yapımızı koruyan ve güçlendiren yayınlar yapmayı temel ilkelerimiz olarak benimsiyoruz." diye konuştu.