Toplantıda Gelecek Partisi Aile ve Sosyal Hizmetler Politika İzleme Kurulu
Başkanı Seren Yıldız Öztürk ve Politika İzleme Kurulu Genel Sekreteri Esra
Şahin de yapılması öngörülen reformun detayları konusunda önemli
sunumlarda bulundular.
Konuyla ilgili STK ve akademisyenlerin yanı sıra çok sayıda davetlinin
katıldığı lansman toplantısının açılışında çocuk politikalarına bakışlarını
özetleyen Ahmet Davutoğlu, "Çocuğa özne olmayı öğreteceğiz. Hep
konuşmasını istemediğimiz, büyüklerin yanında mutlaka susması gereken,
herhangi bir insiyatif almasına gerek olmayan bir çocuk eğitimi ve çocuk
anlayışıyla çocuk haklarını koruyamayız." şeklinde konuştu.
Çocuk Politikaları Reformu: Gelecek Modelini açıklayan Gelecek Partisi
Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Çocuğa özne olmayı öğreteceğiz." dedi.
"Bir tatlı tartışma esnasında baba beni dinleyeceksin ben bireyim dediğinde
küçük kızım o kadar hoşuma gitmişti ki. Bireycilik doğru bir şey değil ama
birey olmak gerekli." diyen Davutoğlu, şahsiyetli birey olmadan şahsiyetli
vatandaş, şahsiyetli insan olmanın mümkün olmadığını belirtti.
Davutoğlu'nun açıklamalarından göze çarpan başlıklar şu şekilde;
‘’Anne karnında başlayan süreçle 4-5 yaşına kadar olan dönemde temel
değerlerin oluşmaya başladığını bize gösteriyor. Çocuk aslında anne
karnında dış etkilere maruz kalmaya başlıyor.
Çocuk politikaları anne karnındaki süreçten başlayarak yürütülmesi gereken
dolayısıyla kadın hakları anne hakları çocuk hakları arasında doğrudan bir
etkileşim var. Çocuğa özne olmayı öğreteceğiz. Hep konuşmasını
istemediğimiz, büyüklerin yanında mutlaka susması gereken, herhangi bir
insiyatif almasına gerek olmayan bir çocuk eğitimi ve çocuk anlayışıyla
çocuk haklarını koruyamayız. Çocuk öznedir.
Son dönemde teknoloji öyle gelişti ki çocuklar çok küçük belki 1-2 yaşında
eline cep telefonu aldığında bu cep telefonunu nasıl öğretebileceğini biliyor.
Şu parmakla şöyle yapıyor. Hareket bu. Eskiden kalem yazan eller,
küçücük çocuklar şöyle yapmayı öğreniyor. Resimleri görecek çünkü.
Dolayısıyla dışarıya zaten bu kadar dış etkiye maruz kalan bir çocuğu
içeride korunaklı bir alemde tutabilmek mümkün değil. Yeni bir zihniyetine
ihtiyacımız var. O teknolojik değişimi göğüsleyecek bir değer formuna değer
devrimine ihtiyaç var. Çocuğu eğer erken yaşlarda madem ki çocuk bu
etkilere maruz kalıyor. Erken yaşta ona özne olma bilinci veremezsek, kendi
başına ayakta durma kültürü, özgüvenini veremezsek sadece telefonların,
bilgisayarın, oyunların yönettiği bir edilgen kişi konumuna gerilemiş oluyor.
BİZİM YAKLAŞIMIMIZDA ÇOCUĞU ÖZNE GÖRMEK, BİREY
GÖRMEK VAR
Dolayısıyla bizim yaklaşımımızda çocuğu özne görmek, birey görmek var.
Hakkını savunurken birey görmek var. Şahsiyet var. Saygı sevgi kuralları
içinde ailede sosyal çevrede ama mutlaka kendisini ifade edebilme gücünü
verme düşüncesi ve anlayışı var. Sadece kendi çocuklarımız ya da
torunlarımız başka çocukların varlığından haberdar olmuyoruz. Çocuk
politikalarımız derken kendi çocuğumuzu düşünerek politika geliştirmeye
çalışıyoruz. Halbuki nice çocuklar var.
BİREYCİLİK DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL AMA BİREY OLMAK
GEREKLİ
‘’Çocuğa hep böyle bakmışız. Onlar oturacak biz konuşacağız. Onlar
dinleyecek biz söz söyleyeceğiz. Halbuki bir sürecin içine katmak lazım
çocuğu. Bir tatlı tartışma esnasında baba beni dinleyeceksin ben bireyim
dediğinde küçük kızım o kadar hoşuma gitmişti ki. Bireycilik doğru bir şey
değil ama birey olmak gerekli. Şahsiyetli birey olmadan şahsiyetli vatandaş
şahsiyetli insan olmak mümkün değil.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Çocuklarına sahip çıkmayan bir milletin
geleceği demiyorum, bugünü de olmaz.’’