Katılım ve coşkunun yoğun olduğu göze çarpan programda Davutoğlu
henüz AK Partide iken yaptığı uyarılar nedeniyle gördükleri baskıları anlatarak,
konferanslarının yasaklandığını dile getirdi. "Bir taş olsa bir beton olsa bir ses verirdi, ses
vermediler bize ölü muamelesi yaptılar" diyerek parti içindeyken düşünce ve görüşlerinin
umursanmadığını vurguladı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu partisinin 3. kuruluş yıl dönümünde
konuştu. Genel Başkan Davutoğlu burada partisinin kuruluşu öncesi ve sonrasında yaşadığı
zorluklara dikkati çekerek, yasaklamalara vurgu yaptı.
Genel Başkan Davutoğlu konuyla ilişkin şu ifadeleri kaydetti, "Üç yıldır bize ölü muamelesi
yaptılar. Konuşmamız yasaklandı. Kitaplarımız, konferanslarımız yasaklandı... Dediler ki
"Sen konuşma, hiçbir hayat emaresi gösterme.Çünkü konferanslarımda güç yozlaşmasını
anlatıyordum. Çünkü biz konuşursak onların bulunduğu iktidarı, millet aleyhine kullanmaları
mümkün değildi."
Davutoğlu'nun konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
15 TEMMUZ’DA ULUSLARASI TELEVİZYONLARA İLK BEN ÇIKTIM
15 Temmuz gecesi bir komplo ile görevden alınan bir başbakan olduğumu hiç düşünmedim.
Uluslararası televizyonlara o gece tek (görevde olmadığı halde görevdekiler sustukları halde)
konuşan bir bendim bir de Alman televizyonlarına konuşan Mesut Yılmaz'dı. Ülkenin
başbakanı bir tünelde gecelerken bizim arkadaşlarımız meydanlardaydı. O zaman ayırt etmeye
başladım, kimden refik olur.
Üç yıldır bize ölü muamelesi yaptılar. Konuşmamız yasaklandı. Kitaplarımız,
konferanslarımız yasaklandı... Dediler ki 'sen konuşma, hiçbir hayat emaresi gösterme.' Neden
dediler bunu biliyor musunuz? Neden konferanslarım iptal edildi biliyor musunuz? Çünkü
konferanslarımda güç yozlaşmasını anlatıyordum. Çünkü biz konuşursak onların bulunduğu
iktidarı, millet aleyhine kullanmaları mümkün değildi. Gittik defalarca anlattım defalarca
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Yanlış gidiyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi yanlış" dedim. "Otoriterliğe sebep olur" dedim. Dinlemediler.
22 Nisan 2019'da bir manifestoyla bu sefer milletimle paylaştım, kaygılarımı, endişelerimi.
Bir taş olsa bir beton olsa bir ses verirdi. Ses vermediler.
Kimse ses vermedi ve bir gün bir ses geldi. Sakarya konuşmam sonrası, çok kötü ve utanç
verici bir Türkçeyle yazılmış disiplin kuruluna bizi sevk ve ihraç talebi yazısı. Sayın Erdoğan
karşımıza geçip, yanlış söylüyorsun diyemedi. Yolsuzluklara bulaşmadık diyemedi. Benden
alamadığı intikamı 7 bin öğrenciyle en kaliteli üniversitelerimizden birinden aldı. O zaman bir
de ithamda bulundu, Şehir Üniversitesi dolandırıcı diye. Bir Cumhurbaşkanı bir şey
söylüyorsa önemlidir. Eğer bende bir şey varsa bir yolsuzluk, bir yanlışlık... İşte buradayım,
güç de sizin elinizde. Ama aynı uygulamayı herkes için yapın. Ben buradayım ve burada
olacağım.
Bir teklifte bulundum. İzah edilemeyen bir mal varlığı varsa bu kazançlar topluca bir fonda
biraraya getirilsin, gazilere, şehit ailelerine, yoksullara verilsin. Ses çıkmadı.
Onlar şöyle düşündü, biz bu başbakanı yerinden ettik, trolleri üstüne saldık, kolu kanadı yok,
arkasında yabancı güç yok, güçlü sermaye yok, ne yapabilir ki?
'BU PARTİYİ KURANLARIN KİMSEYE BORCU YOK'
Üç ayda Türkiye'nin en kaliteli ve en cesurlarını ve en ahlaklılarını bulduk. O zaman dedim
ki, "Biz geçmiş siyasi aidiyetlerimizle değil, gelecekteki vizyonumuzla anılacağız."
Her kesimden arkadaşlarımız geldi. Onlara da tek ricam, "Mahallerimizden çıkalım. İktidar
bizi kutuplaştırmaya çalışıyor. Onlara karşı Hz. Mevlana'nın sözüyle yola çıkalım ve diyelim
ki: Biz bu topraklara ancak ve ancak muhabbet tohumları ekmeye geldik.
Yol arkadaşlarımıza 'çile çekeceğiz, bedel ödeyeceğiz ama bu ülkeyi bu karanlık tünelden
çıkaracağız var mısınız?" dedik. Varız, diyenlerle yola devam ettik. Ve şimdi söylüyorum: Bu
partiyi kuranların hiç kimseye diyet borcu yok. Ne arkamızda korktuğumuz mal varlıkları var.
Ne gözümüzü diktiğimiz egolarımız var ne de geride bıraktığımız gemicikler var.
PARTİYE YÖNELİK YASAKLAMALAR
Onlar kutuplaştırdılar biz birleştireceğiz. Bizim tek markamız var 'Gelecek Partisi', tek
sembolümüz var 'çınar yaprağı', tek hedefimiz var 'özgür, adil ve demokrat bir Türkiye'
Baskılarla üzerimize geldiler. Kimisi bilinir, kimisi bilinmez. Kurulduğundan itibaren bizim
kadar baskıya maruz kalan başka bir daha olmadı.
Bize öyle yasaklar geldi ki komedi sınırlarını aştı. Şanlıurfa'ya girerken bir ay önce, bir
televizyon yayınına çıkacağım basın danışmanımız aradı, "Burada internet yayınları kesildi"
dedi. Kanalın sahibi "İlk kez başıma böyle bir şey geldi" dedi. Ne hikmetse biz çıktık internet
yayını geri geldi.
Manisa'da konuşmaya başlayacağız meydanda elektrik kesildi. Bitti elektrik geri geldi
meydana. Burdur'da mülakat yapacağız, bitmesine yakın elektrikler kesildi, yayın kayboldu,
bir daha yaptık yayını. Bizi yıldıramayacaklar. Bu sefer tehditle yıldıramayacaklarını
anladılar, şimdi teklfilerle arkadaşlarımıza geldiler.
'MAKAMLARIN DEĞİL İLKELERİN PEŞİNDEYİZ'
Kaderle rüşvet verilmez. Partimizi kurmadan bir hafta önce bir heyet geldi. Dediler ki,
övgülerde bulundular önce (ben bu övgülere alışkınım).Sonra dediler ki 'Doğal liderimiz siz
olacaksınız. Erdoğan'dan sonra sizin etrafınızda buluşacağız. Biraz sabretseniz" döndüm
dedim ki 'kaderle rüşvet vermeyin bana. Ben sayın Erdoğan'dan sonra ölürsem. Rabbimin
huzurunda ne diyeceğim, "Yanlışlar vardı sustum. Yolsuzluk vardı sustum. Adaletsizlik vardı
sustum. Sen bana makam verdin ona ihanet ettim sustum. Ama Hz Azrail'i ondan önce bana
gönderdin, önce Erdoğan'a gönderecektin de sonra ben düzeltecektim mi diyecektim?"
Kimse bize bu tekliflerle gelmesin. Makamların değil ilkelerin peşindeyiz.
'MÜCADELE ÇAKALLARLA KARTALLARIN'
Birileri korkacak. Milletin 128 milyar dolarını buharlaştırıp bir gece Instagram hesabıyla
çekip giden damat bakan korkacak. Selim beyin açtığı davada sayın Berat Albayrak'ın
psikolojisi bozulmuş. Çok psikolojin bozulacak. Biz mahkemede hesap veririz ama siz
Allah'ın ve milletin önünde hesap veremezsiniz.
Korkacaklar. Gidip de kendi bakanlığında dezenfektan satanlar, kendi bakanlığından arsaları
kendilerine tahsis edenler, kendi bakanlığında kendi hastanelerine özel muamele yapıp,
muayeneleri kapatanlar. Bir suç örgütünden para alanlar, rüşvet alanlar, milletin hayatını
karartanlar korkacak. Bunu onlara mesaj olarak iletiyorum. Yolsuzluğa karışmayanlar
korkmasın. Ama diğerleri korkmalı artık. Bu mücadele çakallarla kartalların mücadelesi.
İktidarı biz alacağız. Kartalların ufkunda neler var;
İlk önce gelir adaleti... İnsan onuruna yakışır şekilde hayatını sürdüremeyenlere sesleniyorum
sizin haklarınızı korumaya geliyoruz. Maliye Bakanı "Memura, işçiye hakkını vereceğiz.
Fakiri fukarayı sevindirmek sevaptır" diyor ya terbiyesize bakın. Sen patronsun da onlar senin
yanında çalışanların mı? Biz 'önce halk, önce emekçi diyoruz' , "nereden bulacaksınız bu
kaynağı" diyenlere de sesleniyorum "Sizin hortumladığınız kamu bankalarının hesabını sorup
millete götüreceğiz ey Maliye Bakanı"
Tertemiz bir siyaseti getireceğiz bu ülkeye.
15 Temmuz'un faili diye BAE'yi suçlayıp ardından onların ayaklarına gidip kutlama yapıp
pasta kesen içişlerine sesleniyorum. 251 şehidinin elleri senin yakanda olacak ve bizim de
ellerimiz senin yakanda olacak. Niye gitti biliyor musunuz? Organize suç örgütü var orada, tir
tir titriyor korkuyor ondan. Resim çekildiği her suçlunun hesabı da ondan sorulacak.
'ERDOĞAN 'YAPMAM' DİYORSA YAPAR'
EYT'lilerle ilgili ilk çalışmayı Gelecek Partisi yaptı. Envanteri yoktu iktidarın. Erdoğan bir
şeyi kesinlikle yapmam diyorsa bilin ki yapar. Branson vermem dedi verdi, Sisi'ye selam
vermem dedi verdi. EYT'yi de vermem dedi, vermeye çalışıyorlar şimdi.
Kim yaparsa yapsın, çocuklarımıza dokunan kollarını kıracağız. Mağdur edilmiş bütün
kesimlerin yanındayız.
KURTULMUŞ'UN SÖZLERİNE TEPKİ
Biz ittifak kurmadan ittifak kuruldu. Önce onlar biraraya geldi. Körü körüne itaatin islamda
karşılığı yoktur. Bu otoriter muhafazakarlık, körü körüne itaatkarlık.
Numan Kurtulmuş, "sayın Cumhurbaşkanımız kendini fani görüyor" dedi. E ne görseydi
mübarek 'baki mi görseydi. Bu nasıl söylenir. Biz beraber yola çıktığımızda aynı
Cumhurbaşkanı değil miydi? Toprağı ve mezar taşını görmeyen biri emaneti hakkıyla
koruyamaz.
Bu benim son seçim diyor. 2011 benim son seçimim dedi. 2011 nere 2023 nere?
'OTORİTER ŞER ÜÇGENİ'
Otoriter muhafazakarlık var bir de. Kim bu Devlet Bahçeli. Bir dernek bir şey söyler
kapatılsın, enflasyon var bu kez marketler suçlu taşlansın. Üstüne de devlet yazdılar. Devlet
yazmak suçtur, Devlet Bahçeli'nin adını yazmak imzadır. Böyle imzaya lanet olsun.
Otoriter şer üçgenine karşı bir de görünmeyenler var, müteahhitler, uyuşturucu baronları ve
faiz baronları etti mi size 6 masa. Destici ne derse dersin, YazıcıIoğlu'na saygımdan onu orada
saymıyorum. Perinçek, Erdoğan, Bahçeli, müteahhitler, uyuşturucu baronları ve faiz
baronları...
BAŞÖRTÜSÜ SORUNU
Başörtüsü için ne dedi biliyor musunuz 'gollük pas' içimi yaraladı bu sözü. Sen istismar
ediyorsun başörtüsünü Erdoğan. Anayasa teklifini referanduma götürmek istiyor. Toplumu
kutuplaştırmak istiyor. Bu tip dini konularda referanduma gitmek esastan yanlış. Gitmek
gerekmezdi. Ama şartlar buraya geldiyse, Erdoğan'ın çıkıp bunu söylemesi lazım, "Değişiklik
400 oyla geçerse bunu referanduma götürmem" demeli. Talebimiz şu referanduma
götürmeyin.
Toplantı daha sonra partiye yeni katılanlara rozet takma töreni ve 3.yıl pastasının kesilip
dağıtılmasıyla sona erdi.