Hiç kimse engelli olmak istemez! Hiç bir ebeveyn, çocuğunun engelli olacağı düşüncesi ile hayata bir
evlat kazandırmaz ama ne var ki; hayat tüm bunlara gebedir. Bazen doğuştan bir engelle hayata
gelirken, bazen hayatı hiç tanımadan yaşama devam eden, engel derecesi yüksek engelliler olduğunu
da biliyoruz. Bir de sonradan yaşanılan olaylar ile engelli olanları... Hayatının sağlıklı olan kısmında,
belki de hiç engelliler için çalışma katılmayan kişilerin, kendi engeli ile karşılaşınca, hayata bakışı,
değer yargıları, izdüşümü değişir! O gün engellinin sorunlarına cevap bulmak için düşünmeye başlar...
İşte biz tam o nirengi noktasına dokunuyoruz; engelli olduğun zaman bu sorunla karşılaşmamak için;
sağlıklıyken empati yap ki; yarın o duruma düşersen, zorluk yaşama!
Her engelli kendi engelinin en zor engel türü olduğunu düşünse de; asıl önemli konu: ENGELİN Mİ,
SENİN Mİ DAHA GÜÇLÜ OLDUĞUNDUR! Emin olalım ki; kendi engelimizden çok daha kötüleri var.
Hep şunu savunurum: ‘Hastalığın %50’si hastane, doktor, ilaç, röntgen ile ilgiliyken, %50’si engeli olan
kişinin dünyaya bakışı, kendine güvenmesi ve inanması, kendisinin engelden daha güçlü olduğunu
düşünmesidir.
Bir de yalnız kaldığımız zaman sık sık hesaplaşırız; kendimizle. ‘Keşke bunu yapmasaydım, bu hâle
gelmezdim’ diye... Keşkeler telaffuz edilebilir ama oraya takılıp; kalınmaz! Eğer takılıp kalırsanız,
sadece keşkelerle her geçen gün kötüye giden, körelen, izole olan, kendine güvenmeyen kişiler
olursunuz... Buzdağı’nın diğer yüzünden bakarsanız; neyi kaybettiğinizi değil, tam aksine neye sahip
olduğunuzu düşünerek; neler yapabileceğinize karar verebilirsiniz... Kolları olmadan yüzen, ayağı
olmadan basketbol oynayan, gözü görmeden komedi yapabilen, işitme problemi olan başarılı
müzisyenler de var.
Kişilerin olumlu duygulara sahip olabilmeleri, özellikle epilepsilileri daha iyi anlayabilmeleri için bu
çalışmayı çocuklarla yapmanın daha sağlıklı olacağını düşündük ve Milli Eğitim Bakanlığı’na
çalışmamızı sunduk. Erişkin kişilere ne kadar anlatırsak anlatım, çok küçük değişiklikler olmasına
karşın, çocuklara anlattığınız zaman, yarın bilinçli bireyler olarak davranacaklardır. Atasözümüzle
söylersek; ‘ağaç yaşken eğilir’. Çin atasözü ile söylersek ‘bir yol sonra sonuç almak istiyorsan, prinç ek.
On yıl sonra sonuç almak istiyorsan, ağaç dik. Yüz yıl sonra sonuç almak istiyorsan, eğitim ver.’
Tarihe uzanalım ve başarılı engellilere bakalım... Timurlenk’in geçirdiği savaşlardan dolayı kolu ve
ayağı aksıyordu. Onun için aksak anlamında, isminde lenk hecesi vardı ve çok başarılı devlet
başkanıydı. Franklin Roosevelt çocuk felcinden dolayı engelli olarak görev yapan tek devlet
başkanıydı ve epilepsi hastasıydı. İngiliz Fizikçi Stephen Hawking’in beyni ve sağ kolu hariç, hiçbir
uzuvu çalışmıyordu ama dünyada ses getirmiş bir fizikçi idi. Bethooven işitme sorununda sonra,
tamamen işlevini yitirmiş; başarılı bir müzisyendi. Thomas Edison işitme engelli olarak ampulü bulan
bilim adamı idi. Julies Cesaur askeri ve politik noktalarda ses getirmiş, epilepsili bir devlet başkanıydı.
Bugün ise, engel olarak, paralimpik sporlarda, sanatta başarılı olan ne çok kişi var! Kolları olmayan,
sadece ayaklarını kullanan ve harika resim çizen Ayşe Işık 5 yaşında kollarını kaybetti ama engel
tanımadı. Sümeyya Boyacı, iki kolu olmayan ve kalça kemiği çıkık, Brezilya Dünya Şampiyonası’nda,
dünya şampiyonu olan parlimpik sporcumuz. Hatta kendimden örnek vereyim … Epilepsiden dolayı
nöbeti pik noktada yaşayan, 3,5 yıl evden dışarı tek başına dışarı çıkmayan ve nöbetlerin artışı ile
günde 11 büyük nöbete çıkıp; 3 hafta yatalak olmayı tattıktan sonra, 18 yıl önce epilepsi derneğini
kurup, tek epilepsililerin STK’ını kurup, çok epilepsiliye yardımcı olan kişiyim… Nörologun dediğine
göre, çok sık tonik kronik nöbetleri birkaç gün geçiren kişilerin %90 ölüyor, %7-8 pskikoterapi
merkezlerine gidiyor, %1-2 kısmı ise asosyal olarak hayatına devam ediyormuş! Benemki gibi bir kaç
kez değil 11’e çıkan nöbetleri olanlar ise %1500 ölürmüş! Ben bir mucizeymişim… Madem mucizeyim;
size bu işin formülü vereceğim! Başarılı kişileri, toplumdan kendisini soyutlamış kişilerden ne farkı
vardı?
Stephen Hawkings Ayşe Işık Sümeyya Boyacı Ebru Öztürk
En büyük fark ‘YAPACAĞIM, YAPABİLİRİM’ diyebilen kişilerdir!
Ailelerin psikolojk destek veren epilepsilerdir!
İradenin, engelden daha güçlü olduğunu bilen kişilerdir!
Bulunduğu toplumun, mahalle baskısının minimum olduğu ortamlardır!
Hayatın engellerinden çok, kendi engellerimiz ve mahalle baskısı sorunların üzerine yükler koyuyor!
Kendi kendimize oluşturduğumuz bu yüklere, bir de plânsız yapılan çevre düzenlemeleri ile engellilere
uygun olmayan ortamlar da eklenince, işler iyice sarpa sarıyor...
Bugün ülke genelindeki yöneticilerimize sesleniyorum! Ortak noktaların olduğu yerler olan otogar,
gar, metro gibi yerlerin, tüm engelli, yaşlı, hamile, çocuklu kişilere uygun olarak yapılması da,
kamunun engelliye verdiği değerin bir göstergesidir… Giriş kapılarının, asansörlerin yürüme
engellilere göre düzenlenmesi, ortak noktalarda sarı noktalarının olması, geniş bir kesime anlatım
yapılırken, işaret dili ile anlatım yapan kişinin olması, belirli rakamın üzerinde iş hayatının olduğu
yerlerde, ilk yardım ile hayat kurtarılan kalp krizi ve epilepside ilk müdahaleyi bilen kişilerin olması
gerkiyor.
Engellinizin derecesi ne olursa olsun; sizi engelleyemez; tabi siz kendinize güvenip; kendinizi
engellemedikten sonra… Engellilerin sadece engelliler gününde değil, engelliler için empatiler
yapıldığı, engelsiz engellilerin yaşadığı günlere ulaşmayı diliyor ve benim bir sözüm ile noktalamak
istiyorum: ‘Karşına çıkan engellere korku değil, cesaret ile yaklaşırsan, kazanan kişi SEN olacaksın!
Dünya Engelliler Günümüz farkındalığı yansıtan bir gün olsun.