Ne diyor gazetecinin tınımında; “Olabildiğince tarafsız bir şekilde yayımlamaya gayret gösteren”...
Pekii...
Var mı günümüzde böyle tanıma uyan gazeteci.
Yok dediğinizi duydum...
Yok belki ağır bir söylem olabilir. İşini layıkıyla yapmaya çalışan arkadaşlarımız var ama düzenin tarafı olmadıkları için seslerini duyuramıyorlar ve yok olup gidiyorlar. Bu gazetecilik mesleğini biz kendi ellerimizle yok ediyoruz.
Sorgula(ya)mayan, biat eden bir gazeteci topluluğu var karşımızda.
Evine, çoluğuna çocuğuna ekmek götürememe korkusuyla yazamayan, hapse girerim endişesiyle gıkını çıkaramayan bu gazeteciler topluluğu, eleştirecek bir şey bulamayınca kendi aralarında kavga etmeye başladı Bursa’da. Sen çok yalakasın, ben az yalakayım diye. Patronları adına tetikçilik yapmaya başladılar.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Şubat 2018’de açıkladığı tutuklu gazeteci ve medya çalışanı sayısı 152.
Suçsuz olduğunu bildiğimiz, tanıdığımız, arkadaşımız Ozan Kaplanoğlu’na dahi desteğimizi esirgedik. Totaliter rejimlerde bile bu kadar baskının olmadığını, özgürlüklerin bu kadar kısıtlanmadığını yazamadık, çizemedik. Bunun tek müsebbibi iktidar mıdır? Yüzde 90 ile evet, ancak çuvaldızı biraz da kendimize batıralım.
Yönetici pozisyonundaki büyük(!) abilerimiz kıraldan çok kıralcı oldukları için yıllarca çalışma arkadaşlarımıza az maaş verdiler, ikramiyeleri iç ettiler, yemekleri kaldırdılar.
Daha sonra bu büyük(!) abilerimiz patron tarafından kovulduklarında mahkemeye gidip fazla mesailerini, yemek haklarını, kullanmadıkları izinlerini (müdür oldukları için kullandıkları izinlerden muhasebenin haberi yok) talep ettiler ve bunu sosyal medya hesaplarından paylaştılar.
Bu arada bu büyük(!) abilerimiz yönetici pozisyonundayken çalışan emekçilere baskı yaparak kullanmadıkları izinlerini, yani hakkı olan izinlerini vermemek için zorla imza attırdılar. Zorla diyorum, “Ya bütün izinlerimi kullandım diye imza atacaksınız ya da işter çıkarılacaksınız” diye tehdit ettiler.
Kullanılmayan izinlere zorla imza attırılırken, yemek haklarımız ve ikramiyelerimiz gasp edilirken dayanışma içinde olabilseydik ve birbirimize destek olsaydık bu haklarımızı elimizden alamazlardı.
Ben kendi adıma konuşayım; hakkımız olan yemek patron tarafından kesilince (çok iyi hatırlıyorum, ramazan ayıydı, ben oruç tutmuyordum ama oruç tutan arkadaşlarımız sefer tasıyla evden yemek getirip iftarlarını açıyorlardı. Yemek hakkımızı gasp eden patron, gazete çalışanlarına iftar yemeği vermek istiyordu. Sen oruç tutanların yemeğini keseceksin sonra da gösteriş olsun diye iftar yemeği vereceksin. ‘Ben bu iftara gelmem’ demiştim ve ayrılık süreci böyle başlamıştı) o zaman bana destek olunsaydı belki patron geri adım atacaktı.
Kendi gazetesinden bilgisayar çalıp çalışanlarına mobbing uygulamak ve dehdit etmek için plan yapan, çalışanların “gazeteye hırsız girdi” diyerek polisi çağırması ve polisin parmak izi ve soruşturma açmasından sonra köşeye sıkışan ve geri adım atan “biz almıştık çalışanların haberi yoktu, yanlışlık olmuş” diyen gazete yöneticilerini, patronları tanıyorum ben.
Dediğim gibi bu mesleği biz kendi ellerimizle yok ettik. Eskiden sadece Arzu Yılmaz’ın (Arınel) köşe yazısını okumak için Bursa Hakimiyet Gazetesi alırdım. Şimdiki köşe yazarlarına bakıyorum iktidar sahiplerini eleştiremedikleri için birbirlerini eleştirmeye başladılar. Sen gazeteci değilsin, ben gazeteciyim diye. Belediyeden ilan alamayınca insafsızca eleştiren sözde gazeteciler var Bursa’da. Sözde gazeteci diyorum, çünkü gazeteci değiller. Başta gazeteci tanımında belirtildiği gibi “Olabildiğince tarafsız” değiller. Sırtını dayamışlar güç sahiplerine, kör, sağır ve dilsiz olmuşlar. Bursa’da iki belediye muhalefet partisi CHP’de. Sözde gazeteciler gidip çöpçülerin çöpü toplayacağı saatte fotoğraf çekip yok Mudanya’yı b...k götürüyor, yok Nilüfer Belediyesi çöpleri toplamıyor diye haber yapıyorlar. Gerçek gazeteciyseniz iktidarın yanlışlarını da yazarsınız.
Niye yazamıyorsunuz?
O ilan alamama korkusu var ya...
O para kazanamama korkusu...
İşte o korku yüzünden yazamıyorsunuz...
Nitekim, gazeteci değilsiniz...
Para için kalemini satanlardansınız...
Kim üzerine alınırsa...
Sonuç olarak Bursa’da gazetecilik, beton kafalı patronlardan kurtulmadığı ve sadece muhalefetin değil iktidarın da yanlışlarını yazmadığı sürece ÖLMÜŞTÜR.
Bilenler cenaze duasını...