Bugün dünyanın 200 ülkesine ihracat gerçekleştiren Türk çelik sektörü, İran’a uygulanan uluslararası ambargo ve yaptırımlar nedeniyle zorunlu olarak gerileyen ticari ilişkilerini artırmaya odaklandı. Sektörün 2015 yılında 103 bin ton seviyesinde İran’a gerçekleştirdiği çelik ihracatı, 2016 yılında yüzde 24 artış ile 128 bin tona ulaştı. 2015 yılı rakamlarına göre İran’ın çelik ithalatında 6. sırada bulunan Türkiye, 2016 yılının ilk yarısında 5. sıraya yükseldi. Geçtiğimiz yıl Türkiye’den ithal edilen 128 bin ton çeliğin yüzde 60’ını ray ve profil ürünleri oluşturdu. İran’dan yapılan ithalat ise 2015 yılında 21 bin ton iken 2016 yılında 10 katına çıkarak 210 bin ton olarak gerçekleşti.
İki ülke arasında uzun yılların ardından tekrar yükselişe geçen çelik ticaretini güçlendirmek isteyen Türkiye, İran çelik sektörünün en önemli buluşmalarından biri olan ve bu yıl Tebriz’de 19.’su düzenlenen Çelik Sempozyumu’ndaki yerini aldı. Sempozyumda Türk çelik sektörünü Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci temsil etti. İran çelik endüstrilerinin sürdürülebilir kalkınmasına yönelik stratejik planların ele alındığı sempozyum sırasında ayrıca “2017 Uluslararası Çelik Fuarı”nın açılışı da gerçekleştirildi.
Sempozyumdaki konuşmasında İran’ın Türkiye’nin hem dostu hem de önemli bir ticari partneri olduğunu ancak iki ülke arasındaki çelik ticaretinin yeterli seviyeye ulaşamadığını söyleyen Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “İran, hem Türkiye için hem de bölge için önemli bir çelik tedarikçisi olma yolunda ilerliyor. Önümüzdeki yıllarda İran çelik ürünlerinin, özellikle MENA bölgesi ve dünya piyasalarından talep göreceği aşikar. Ayrıca ekonomik büyüme içinde bulunan İran’ın, çelik tüketiminin giderek artması sebebi ile bölge ülkeleri ve Türkiye için pazar potansiyeli taşıması da bekleniyor. Bizim isteğimiz, iki ülke arasındaki dostluk bağının ticaret ile güçlendirilmesi ve akabinde yatırım ortaklıkları sağlanmasıdır. Her iki ülke güçlü bir çelik sanayisine sahip olsa da birbirlerinin deneyim ve bilgi birikimlerine ihtiyaçları olduğuna inanıyoruz. Sektör temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşacak sinerji ile iki ülke arasında var olan işbirliğinin de en yüksek seviyeye ulaşacağını öngörüyoruz” dedi.
Türk çelik sektörü ile ilgili ihracat rakamlarını paylaşarak ticari faaliyetlerini DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) kuralları çerçevesinde dampingsiz ve teşviksiz gerçekleştirdiklerini anlatan Namık Ekinci, “Dünya çelik üretimindeki artış ve tüketim seviyelerinde yaşanan dalgalanmalar sonucunda tüm çelik tesisleri zorluklarla karşılaşıyor. Bunun neticesinde ülkeler de ürünlerin dampingli olup olmamasına bakmaksızın korumacılıkla ilgili konuları gündeme taşıyor. İran, sektörde önemli bir oyuncu olma potansiyeli taşıyan bir ülke olarak bu gibi konulara hassasiyetle yaklaşmalıdır. İran DTÖ üyesi bir ülke olmasa da DTÖ’nün belirlediği kurallar çerçevesinde hareket etmesi, fiyatlandırma ve ticaret politikalarını belirlerken damping ve benzeri konulara ilişkin hassasiyete önem vermesi uygun olacaktır” diyerek sözlerine devam etti.
İran’ın sahip olduğu zengin tenörlü demir cevheri rezervi, ucuz enerjisi ve yetişmiş nitelikli insan gücüyle çelik sektöründe rekabetçi olma potansiyeli barındıran bir ülke olduğu belirten ÇİB Başkanı Namık Ekinci, “İran’ın yeni bir ithalat vergisi uygulamayı planladığına ilişkin duyumlar, basına ve sektöre çeşitli kaynaklardan yansıtılmaktadır. İran tarafından hali hazırda yarı mamul ithalatına yüzde 15, uzun ürün ithalatına yüzde 26 ve paslanmaz hariç yassı ürün ithalatına yüzde 20-26 oranında vergi uygulanmaktadır. Yeni ithalat vergisinin mevcut ithalat vergilerine ek olarak ton başına 25 dolar olacağı dillendirilse de İran Sanayi, Maden ve Ticaret Bakan Yardımcısı Dr. J. Sargheini ile yaptığımız görüşmede, 25 doların gerçek olmadığı bilgisi edinildi. Serbest piyasa koşulları içerisinde yüksek rekabetçilik olanaklarına sahip olan İran’ın, korumacı politikalar izlenmesi durumunda uzun vadede rekabetçiliğine ciddi zararlar gelebilir” dedi.