Hemen her ülkede insanların dünyanın girmiş olduğu felaketlere rağmen “Dünyanın hali böyle” deyip geçmediğini aktaran Bilecik, “Tüm bu siyasal gelişmeler yaşanırken dünya, bilim ve teknolojinin her alanında müthiş atılımların yaşandığı yeni bir döneme girdi. Sanayi 4.0 çağında, 4. Sanayi devriminin içindeyiz artık. Yapay zeka, sürücüsüz otomobiller, üç boyutlu yazıcılar, genetik, blokchain, büyük veri, bulut teknolojileri gibi alanlarda yaşanan gelişmeler, dünyamızı hızla değiştiriyor.” diye konuştu.
“Türk toplumu çok iyi bilir ki ‘göstermelik demokrasi’ diye bir şey yoktur”
Bilecik, toplumda AB üyeliğini isteyenlerin oranının yüzde 70’ler seviyesinde olduğuna dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu hayli yüksek rakamın bize işaret ettiği mesaj, her şeye rağmen Türk toplumunun sosyal standartları ileri, refah seviyesi yüksek, demokratik bir hukuk devletinde yaşama iradesinin ne kadar güçlü olduğudur. Türk toplumu çok iyi bilir ki ‘göstermelik demokrasi’ diye bir şey yoktur. Demokrasi altın kadar kıymetlidir ama çeyreği de yarımı da olmaz. Demokrasiyi bozdurup kullanamazsınız. Sayın Cumhurbaşkanımızın Paris ziyaretleri sırasında Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin üyelik sürecinin, tamamen değilse bile demokrasi kalitesinde yükselme işaretleri görülene kadar sona erdiğini söyledi. Üyelik yerine Türkiye ile yeni iş birliği yolları, yöntemleri bulunması gerektiğinden bahsetti. Bu tür ikinci sınıf konumlandırma, ülkemizin küresel siyaset dengeleri ve ekonomik rekabet menfaatleri açısından olumsuz bir gelişme olur.
Brexit örneği AB dışında kalmanın maliyeti hakkında herkese bir fikir verdi. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin hukuksal temelini üyelik süreci oluşturur. Asya’dan Amerika’ya tüm dünya ekonomik aktörleri için Türkiye’nin çekim gücünde, AB ile mevzuat uyumu ve üyelik sürecinin güvencesi belirleyici etkenlerdir. AB ile müzakereler fiilen ilerlemese de süreç resmen kopmamalı, tam üyelik perspektifi korunmalı. Daha olumlu siyasal koşullar oluşana kadar gümrük birliği, güvenlik ve enerji gibi somut alanlarda entegrasyon devam etmelidir.”
“OHAL’in son bulması, bir daha tekrarlanmaması…”
Bilecik, Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu gazetecilerin tutukluluk hallerinin kalkması yönünde verdiği bir kararın, alt mahkeme tarafından uygulanmadığını belirterek, “Önde gelen hukukçularımızın, hukuka ve anayasal düzenimize aykırı buldukları bu kararla, Türkiye’nin AB üyeliğini, demokrasinin yetersizliği üzerinden engellemek isteyenlerin eline maalesef güzel bir koz verdiğimize şüphe yoktur. Anayasayı yaşatan, içindeki ifadeler kadar dışındaki uygulamadır. Medeniyetin ilk şartı adalettir. Hukuk, devletin toplumsal düzenidir. Adalet olmadan düzen olmaz. Kısaca, demokrasi su ise, testisi adalettir.” diye konuştu.
Bilecik, Türkiye’nin hem dünyada hak ettiği saygın konumunu koruyabilmesinin hem de gelişmesi ve kalkınması için yakın tarihin herkesi sarsan travmalarından kurtulup hızla normalleşmeye başlaması gerektiğine işaret ederek, “Bu nedenle atılması gereken ilk adımın, daha önce de başka vesilelerle gündeme getirdiğimiz gibi OHAL’in son bulması, bir daha tekrarlanmaması olduğuna inanıyorum. Hain terör odaklarına en etkin güvenlik önlemleri ile darbe vururken, yasama, yürütme ve yargımızı en ileri demokratik standartlara taşımak için her zaman devletimize destek olacağız.” şeklinde konuştu.
“Ekonomi literatüründe yüksek enflasyon ve yüksek büyüme diye bir ikili yoktur”
Ekonomi literatürüne bakıldığında yüksek enflasyon ve yüksek büyüme diye bir ikilinin bulunmadığına dikkati çeken Bilecik, “Bu ikili birlikte hareket etmezler. 2018 yılında ekonomi politikalarının daha dengeli ve nitelikli bir büyümeyi desteklemesini arzu ediyoruz ki büyüme beklentimiz daha önce belirttiğimiz gibi yüzde 4,5. Kredi artış hızlarının makul düzeyde seyretmesi, finansal istikrara katkıda bulunurken, verimliliği arttırıcı reformlara hız verilmesi ise hem rekabet gücümüzü arttıracak hem de fiyat istikrarına katkıda bulunacaktır. Reform isteği, ilerlemenin en büyük motorudur, kağıt üzerinde kalmayan somut icraatlar için daha fazla geç kalınmamalıdır.” diye konuştu.
Bilecik, hemen tüm ülkelerde vergi mevzuatı değişikliklerinin ekonomik reform gündeminin ilk sıralarında yer aldığını anımsatarak, “Daha önce söylediğimiz gibi Türkiye’de müthiş haksız rekabete yol açan bir kayıt dışı ekonomi sorunumuz hala var. Kayıt dışılığı azaltan daha adil ve rekabet odaklı bir sisteme ihtiyacımız var. İş dünyası olarak, işgücü piyasasındaki katılıkları giderecek düzenlemelerin yapılmasını çok önemli bir öncelik olarak görüyoruz.” dedi.