Peygamber Efendimizin Mirac’a yükseldiği, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği, Hz.
Davud’un fethettiği ve oğlu Hz. Süleyman’ın mabedinin bulunduğu şehirdir. Mescid-i
Aksa’nın, Kubbet’üs Sahra’nın bulunduğu Haremüş Şerif’in ve Hz. Süleyman’ın
mabedinden kalan Ağlama Duvarı’nın bulunduğu 800 bin nüfuslu bu şehrin,
doğusunu 1967’de işgal eden İsrail,1980’de tek taraflı olarak kentin doğusunu ve
batısını birleşik başkenti ilan etti. Akabinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
(BGMK), 1980'de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını
geçersiz saydı. Bu karar İsrail dışında tüm devletlerce kabul edildi, ta ki dünkü talihsiz
açıklamaya kadar.
Trump kendi ülkesinde yaşadığı siyasi çıkmazdan kurtulmak için Neo-Conlarla birlikte
aldığı her şeyi ateşe atan bu kararla, dünyayı kötü maceralara sürükleyecek bir
olayın fitilini ateşlemiştir. Bu karar; barışa hizmet etmemekte, bölgeyi kaosa ve
kargaşaya sürüklemektedir.
‘’Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki?’’ demişti Şarkın Sultanı Büyük
Komutan Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ün 88 yıllık Haçlı işgaline son vermeden önce.
Mukaddesat işgal altındayken, gülmek haramdı O’na. Şimdi yine Kudüs;
Müslümanlardan koparılmak isteniyor, eğer Kudüs’ten vazgeçersek, zilleti kabul
etmiş oluruz.
Hz. Ömer’in emaneti, Selahaddin Eyyubi’nin hatıratı, Osmanlı’nın yadigârı bu şehre
bugün sahip çıkmazsak, yarın Medine düşer, Mekke düşer, İstanbul düşer ve biz
düşeriz. Zaman, ayağa kalkmak zamanıdır. Milletimizi bir olmaya, tüm İslam Âlemi’ni
ise birlik olmaya, istiklal ve istikbal mücadelesine destek olmaya çağırıyorum.
Kudüs’ün kırmızıçizgimiz olduğunu göstermeli ve Trump’ın tarih önünde hükümsüz
olan bu kararından geri adım atmasını sağlamalıyız.
Son olarak, Birleşmiş Milletler Kararlarını hiçe sayan ABD yönetiminin bu kararını
kınıyor, bu kararın sonunun hüsran olduğunu belirtiyor ve böyle bir kararı
tanımadığımızı bir kez daha haykırıyorum.