Bazı toplumlar tarihte bıraktığı izlerle isimlendirilmiştir. Kimileri denizci, kimileri tüccar diye anılmış, bize ise “Türkler asker millettir” denilmiştir. Evet devlet kurmayı önemseyen ve askerî yapısı güçlü, savaş meydanlarında muzaffer bir millettik.
Gelgelelim dünya dinamikleri değişiyor. Gelişen teknoloji ile bilişim çağında yaşıyoruz. Artık ekonomik ve askerî gücünüz de teknolojiyi üretebilmeniz ve kullanabilmenizle paralel gelişiyor. Şu an dünyadaki söz sahibi birçok ülke bunun farkında olan ve hâlâ daha da ileriye gidebilmek için mücadele eden ülkeler. Bizler de çok yol katettik. Çok uzun zaman önce değil 1 Sent’e muhtaç bir ülke olduğumuz günleri; 1980’lerden öncesini görenler bilir. Anavatan Partili ve rahmetli Özal'lı yıllar büyüme ivmesi ve öz güven kazandırmıştı. 1990’lı yıllar ve koalisyonlar dönemi bizim hızımızı kesen bir dönem oldu. 2002 yılında bendenizin de dâhil olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olarak krizlerle boğuşan ülkemizi Sayın Tayyip Erdoğan liderliğinde yönetmeye başladı. IMF verilerine göre Türkiye, 2002 yılında gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH) 184 milyar dolar ile dünya genelinde 25. sırada, Avrupa genelinde ise 14. sıradaydı. Bugün 857 milyar dolarlık GSYH ile dünyanın 16. Avrupa’nın ise 6. büyük ekonomisiyiz. Ülkemizin 2023 hedefi artık dünyadaki ilk 10 ekonomi arasında yer almak...
Her zaman söylerim; “Türkiye Batı'nın en Doğulu, Doğu'nun en Batılı ülkesidir...” Coğrafi olarak da bu böyle. Gerçekten 3 büyük eski kıtanın kesişim noktası olarak duran Türkiye lojistik açıdan büyük potansiyeller taşımaktadır. Bunların da farkında olan bir ülkeyiz. Şu an dünyanın en iyi hava yolu şirketlerinden birisi olan THY devlet desteği ve profesyonel yönetimiyle ülkemizin küresel markalarının başında geliyor. İstanbul’a yapılmakta olan Avrupa’nın en büyüğü olacak 3'üncü Havaalanı IGA, yapılmış olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, Avrasya Tüneli ve gene yapılacak olan Kanal İstanbul Projesi, taşımacılıkta ve lojistikte Türkiye’yi lider konuma getirmek için devreye sokulmuş projeler.
Ayrıca enerji havzası ülkelerin boru hatları gene ülkemiz üzerinden yol alıyor ve daha da alacak. Enerji lojistiğinin de önemli ve gelecekteki en önemli ülkesi Türkiye’dir. Bunların hepsi daha güçlü bir ekonomi, daha güçlü bir Türkiye için elzemdir. Ülkelerin dünyadaki yeri artık sadece askerî güçle ölçülmemektedir. Ekonomik gücünüz ve teknolojiniz, inovasyon kabiliyetiniz yerinizi belirliyor. Alışverişiniz olan ve büyük rakamlara erişen ülkelerle daha da kuvvetli diplomatik ilişkiler geliştirmek durumunda kalıyorsunuz.
Sokaktan geçen herhangi bir vatandaşımıza “Pakistan veya Bangladeş bizim dostumuz mudur?” diye sorun, tamamına yakını “evet” diye cevap verecektir. Doğru, her daim de öyle olmuşlardır. Almanya, Hollanda, Yunanistan veya İsrail için aynı soruyu sorduğumuzda aynı sonucu almayacağımız aşikâr. Bu ülkelerle 2016 yıl sonu ticari hacimlerimizi paylaşmak istiyorum:
Almanya: 35.5, Hollanda: 6.6, İsrail: 4.3, Yunanistan: 3.2, Bangladeş: 1,2 ve Pakistan: 0.6 milyar dolar. Tabii ki ticari hacimlerimize bakarak dost ülkeleri bir kenara itmeyeceğiz. Bilakis onlarla da ticari hacimlerimizi artırarak dostane ilişkilerimizi daha da derinleştireceğiz.
Örnek olarak buraya koyduğum diğer ülkeler dikkat ettiyseniz siyasi gerilim yaşadığımız ülkeler. Bu ülkelerle yaşadığımız onca gerilime rağmen ilişkiler normalleşecektir çünkü rakamlar duygu barındırmaz. Ekonomik ilişkiler ve geçmişten bugüne seyreden süreçler bunu gösteriyor.
2010 yılından bugüne Ekonomi Bakanlığımızın verilerine bakıyorum karşılıklı ticaretimiz sürekli gelişim gösteriyor. Daha geçtiğimiz günlerde Türkiye ile Almanya arasında bu gerilimli döneme rağmen Türkiye’nin Almanya’ya otomotiv ihracatı %15 artarak 360 milyon doları geçmiş.
Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sevdiğim bir tespiti var: “Geçmişte dünyadaki ekonomik ve ticari ilişkileri, ülkelerin siyasi ve diplomatik ilişkileri belirliyordu. Şimdiyse ekonomik ve ticari ilişkiler, ülkeler arasındaki ilişkileri belirliyor.” Evet bizler ne kadar gerilsek de, ülkelerin siyasi iktidarları siyaseten çekişse de gelişmiş ve güçlü ekonomi farklı boyutlar kazandırır. Daha da çok çalışarak, üreterek, markalaşarak, küresel pazarlara satarak, katma değeri yüksek, dışa açılan ve ekonomisini bu perspektif ile geliştiren bir Türkiye 21. yüzyılın yıldızı olacaktır. Yeter ki kendimize ve ülkemize güvenelim, aramıza fitne sokmak isteyenlere fırsat vermeyelim...