Forumda konuşma yapan Erdoğan Türkiye’nin bölgesinde önemli bir ticaret kapısı olduğunu belirterek, “Türkiye bu muazzam coğrafyanın anahtarıdır” dedi.
Erdoğan konuşmasında ayrıca Keidanren'de bulunmaktan çok mutlu olduğunu belirterek 2014 yılının her 2 ülke için de verimli ve başarılı geçmesi temennisinde bulundu. Şinzo Abe ile önemli bir karar aldıklarını da belirten Erdoğan, “Türkiye ve Japonya arasında diplomatik ilişkilerin tesis edilişinin 90’ıncı yıldönümü olan 2014’ün, stratejik ortaklığımızın bilfiil hayata geçirilmesi istikametinde yeni adımlar atacağımız bir yıl olacağına inanıyorum. Bugün Başbakan Sayın Abe ile yapacağımız görüşmede, ikili ilişkilerimizi, stratejik ortaklık iradesi zemininde, her alanda geliştirmek, çeşitlendirmek ve derinleştirmek amacıyla atacağımız somut adımları karara bağlayacağız. 2014, stratejik ortaklığımızın temel yapı taşlarından birisini oluşturacak, Türkiye-Japonya Ekonomik Ortaklık Anlaşması süreci açısından da önemli bir yıl olacaktır. Buna yönelik resmi müzakerelerde 2014 yılı içerisinde yoğun bir mesafe almak istiyoruz. Keidanren tarafından bu konuda son olarak 17 Aralık'ta yapılan açıklamayı isabetli buluyoruz” dedi.
Ekonomik ortaklık anlaşmasının yatırımlara büyük katkı sağlayacağını da kaydeden Erdoğan, “Biz de, Türkiye ve Japonya arasında tesis edilecek kapsamlı bir Ekonomik Ortaklık Anlaşması'nın, karşılıklı ticaret ve yatırımların artmasına büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Yine mutabık kaldığımız üzere, bu anlaşma, ülkelerimizin küresel stratejilerinin oluşturulması ve hayata geçirilmesi açısından da kilit öneme sahiptir. Gerek Türkiye'nin, gerek Japonya'nın hali hazırda sahip olduğu ticaret ağları, Ortaklık Anlaşması ile birlikte daha da güçlenecek ve birbirini destekler hale gelecektir. Bu vesileyle, Ekonomik Ortaklık Anlaşması sürecine en başından beri verdiği kuvvetli destek için Keidanren'e teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.
Türkiye'nin son 11 yıldır çok köklü bir siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşüm süreci yaşadığına belirten Erdoğan ayrıca, “Ekonomik anlamda gerçekten iyi bir performans sergilediğimiz bu dönemde, ekonomi politikalarımızın merkezine istikrar, güven ve öngörülebilirlik unsurlarını yerleştirdik. Bunun önemli sonuçlarını ise, küresel kriz döneminde dahi ekonomik büyümemizi sürdürerek almış bulunuyoruz. 2009-2013 döneminde ABD ve AB’de milyonlarca kişi, işini kaybederken, biz Türkiye’de toplam 6 milyon vatandaşımıza istihdam sağladık. Son 17 çeyrektir kesintisiz devam eden ekonomik büyümemizin sürdürülebilirliğine önem verdik ve vermeye devam ediyoruz. Temel stratejimiz, kamu kesiminden ziyade özel sektör ağırlıklı, tüketime değil yatırıma dayanan, dış kaynak yerine ülkenin kendi tasarruflarıyla finanse edilmiş bir büyüme yapısına sahip olmaktır. İsraf ekonomisi mi yoksa verim ekonomisi mi? İsraf ekonomisini biz ayakaltına alıyoruz verim ekonomine yönelik adımlarımızı atıyoruz. Önümüzdeki dönemde küresel konjonktürün, özellikle gelişmekte olan ülkeler için daha da zorlayıcı olacağının farkındayız” dedi.
Büyüme ve istihdamı bir an önce daha iyi noktaya getirmek istediklerini kaydeden Erdoğan, “Bu süreçte amacımız, bir yandan iç ve dış dengeyi sağlam tutmak, diğer yandan da büyüme ve istihdamdaki artışı sürdürmektir. Bu çerçevede, büyümenin 2014 yılında yüzde 4 düzeyinde, 2015 ve 2016 yıllarında ise yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Cari işlemler açığını, 2016 yılında gayri safi yurtiçi hâsılamızın yüzde 5,5’ine düşürmeyi hedefliyoruz. Aynı şekilde yapısal reform çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu kapsamda, tabii ki enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, ihracat kapasitemizin artırılması, üretimde ve ihracatta yüksek katma değerli ürünlere yönelinmesi, eğitim kalitesinin artırılması başta olmak üzere pek çok alanda politika geliştiriyor ve bunları kararlı bir şekilde uyguluyoruz” dedi.
Nükleer projesi hakkında da konuşan Erdoğan, “Bu proje, uzun vadeye yayılan kapsamlı bir işbirliğini de beraberinde getirecektir. Nükleer Santral Projesinin hayata geçebilmesinin temel şartlarından birinin de insan kaynaklarına yapılacak yatırım olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda, Başbakan Sayın Abe ile birlikte başlattığımız Türkiye-Japonya Bilim ve Teknoloji Üniversitesi projesine verdiğimiz önemi özellikle vurgulamak istiyorum. Şu anda yer tahsisini yapmış bulunuyoruz imzalar atılmak suretiyle adımları atacacağız. Bu projenin, önümüzdeki yıllarda, ülkelerimiz arasında ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yeni işbirliği imkanlarının da kapısını aralayacağına inanıyorum. Japon iş dünyasının ve özellikle Keidanren’in de bu önemli projeye sahip çıkmasını ve desteklemesini bekliyorum. Geçtiğimiz 11 yılda ortaya koyduğumuz başarılı performans yanında, önümüzdeki dönem için de kendimize, 2023 yılını esas aldığımız çok önemli hedefler belirledik. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yıldönümünü idrak edeceğimiz 2023 yılı için oluşturduğumuz vizyonda, ihracatımızı 500 milyar doların, kişi başına milli geliri ise 25 bin doların üzerine taşımayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için ulaştırma alanında 110 milyar dolar, enerji alanında 130 milyar dolarlık yatırım planlıyoruz” dedi.
Japon dostlarıyla birlikte çalışmaktan memnun olduklarını dile getiren Erdoğan, “Son olarak, Japon Kredi Derecelendirme Kuruluşu da geçtiğimiz yıl Mayıs ayında kredi notumuzu aynı düzeye çıkarttı. Başarılı bir çizgide ilerleyen kalkınma sürecimizde, ülkemizde faaliyet gösteren ve yatırım yapan Japon firmalarının her geçen gün artıyor olmasından mutluluk duyuyoruz. Türkiye için stratejik önem taşıyan altyapı projelerinde, Japon dostlarımızla birlikte çalışmaktan son derece memnunuz. Ülkemizin önümüzdeki dönemde tamamlaması gereken şöyle proje portföyünü dikkate aldığımızda, Japonya ile işbirliğimizin gelişerek devam etmesini arzu ediyoruz. Diğer yandan, Türkiye ve Japonya arasındaki işbirliği potansiyeli, sadece ülkemizdeki stratejik altyapı projeleriyle sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Türkiye ve Japonya’nın, üçüncü ülkelerde de geniş çaplı işbirliğine gitmesi gerekiyor. Ancak, mevcut durumda Türkiye ve Japonya arasındaki ticari ilişkiler, gerçek potansiyelinin maalesef çok altında seyrediyor. Japonya, dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi iken Türkiye de dünyanın en büyük on altıncı ekonomisi durumunda. Her iki ülke de G-20 üyesidir. Japonya’nın dış ticaret hacmi yaklaşık 1,7 trilyon dolar, Türkiye’nin dış ticaret hacmi ise yaklaşık 450 milyar dolardır. Toplam 2,2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmine karşılık gelen bu büyüklük karşısında, Türkiye ve Japonya’nın ortak ticaret hacimleri ise 4 milyar doların altındadır. Bu rakamlar, ekonomik ilişkilerimizdeki potansiyelin tam olarak kullanılamadığının en somut göstergesidir” şeklinde konuştu.
Son olarak Türkiye’nin bölgedeki önemine vurgu yapan Erdoğan, “Güney Kore ve diğer yükselen ekonomilerle olan ticaretimizin çok gerisinde kalan Türkiye-Japonya ikili ticaretini, stratejik ortaklığımıza yaraşır bir düzeye taşınması bizlerin ortak hedefi olmalıdır diye düşünüyorum ve böyle inanıyorum. Ülkelerimiz arasındaki karşılıklı yatırım, ticaret ve iş ilişkilerinin derinleştirilmesi, küresel ekonomi için de son derece faydalı sonuçlar doğuracaktır. Bu vesileyle, Japon işadamları ve yatırımcılarına şu hususu bir kez daha özellikle hatırlatmak istiyorum; Türkiye 10 bin doları aşan kişi başı milli geliri ve güçlü tüketim eğilimleri olan bir ülkedir. Neredeyse yarısı 35 yaşın altındaki 76 milyonluk nüfusu, 800 milyar doları aşan gayrı safi milli hasılası ile ülkemiz çok cazip bir pazar durumundadır. Türkiye’ye yatırım ve ülkemizle ticaret yapmayı arzulayan Japon işadamlarının, tüm bunlara ilave olarak dikkate almaları gereken bir husus daha var; bu da, Türkiye’nin üç veya dört saatlik bir uçuş mesafesinde yaklaşık 9 trilyon dolarlık bir dış ticaret pazarına, yaklaşık 1,5 milyarlık bir nüfusa ve yine yaklaşık 24 trilyon dolarlık bir gayrı safi milli hâsılaya sahip bir coğrafyanın giriş kapısı olmasıdır. Türkiye, bu muazzam coğrafyanın anahtarıdır; bu bölgeye yapılacak yatırımlar açısından en güçlü, en güvenilir, en sağlam sıçrama tahtasıdır. Japon dostlarımızdan bu önemli hususu mutlaka dikkate almalarını rica ediyorum” şeklinde konuştu.