İsrail, ABD yönetiminin de desteğiyle dünyanın gözü önünde 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi sınırında düzenlenen barışçıl "Büyük Dönüş Yürüyüşü" gösterilerinde katliam yapıyor.
Filistinliler, Gazze'deki gayrimeşru İsrail ablukasının kaldırılması ve 5 milyondan fazla Filistinli mültecinin topraklarına geri dönüşüne izin verilmesi talebiyle 2 ayı aşkın bir süredir İsrail sınırında gösteriler düzenliyor.
Binlerce Filistinlinin katıldığı gösteriler, 65 kilometrelik İsrail-Gazze sınırındaki, Gazze'nin kuzeyi, Gazze şehri, Gazze'nin ortası, Han Yunus ve Refah olmak üzere 5 ayrı bölgede yoğunlaşıyor.
Özellikle cuma günleri katılımın yoğun olduğu gösterilerde Filistinliler lastik yakarak İsrail keskin nişancılarından korunmaya çalışıyor. Her yaştan Filistinlinin destek verdiği gösteriler açık hava hapishanesine dönen Gazze'deki halkın özgürlük umudu olarak görülüyor.
Filistinlilerin iki önemli talebi var
"Büyük Dönüş Yürüyüşü" gösterilerine katılan Filistinlilerin birinci talebi, Hamas'ın 2006'daki seçimi kazanmasının ardından bu yana devam eden İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı gayrimeşru ablukanın kaldırılması.
İsrail'in hava, kara ve denizden uyguladığı gayriinsani abluka sebebiyle Gazze'de yaşayan yaklaşık 2 milyon kişi zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.
Abluka nedeniyle Gazze ekonomisi zor günlerden geçiyor. İşsizliğin yüzde 44'e ulaştığı Gazze'de halkın yarısından fazlası da yoksul. Günün sadece dörtte birinde şehre elektrik verilebiliyor. Enerji krizi nedeniyle fabrikaların bazıları kapanırken, bazı fabrikalarda kapasitesinin çok altında üretim yapılıyor.
Göstericilerin dile getirdiği bir diğer talep ise İsrail'in kuruluş yılı olan 1948'den bu yana zorla yerlerinden edilen 5 milyondan fazla Filistinli mültecinin topraklarına geri dönüşüne izin verilmesi.
İsrail yönetimi, 1948'den bu yana milyonca Filistinliyi zorla topraklarından çıkardı. Bugün itibarıyla yarısından fazlası ülke dışında olan 5 milyondan fazla Filistinli mülteci bulunuyor. Bu mültecilerin, 1,3 milyona yakını Gazze'de, 800 bine yakını ise işgal altındaki Batı Şeria'da yaşarken, geri kalan Filistinli mülteciler ise komşu ülkeler Suriye, Lübnan ve Ürdün'de bulunuyor.
Filistinli mülteciler, İsrail işgali nedeniyle uzun yıllar önce zorla çıkarıldıkları topraklarına geri dönemiyor.
İsrail ise tek amaçları yasal hakları olan özgürlüklerine kavuşmayı talep eden silahsız göstericilere karşı aşırı güç kullanıyor.
Gazze'deki olaylara Batı'dan gelen cılız tepki ve ABD'nin desteğiyle cesaretlenen İsrail, Filistinlilerin özgürlük sloganlarına gerçek mermiyle karşılık veriyor.
Washington yönetimi İsrail'in katliamına göz yumuyor
ABD'de 2017 yılı başında başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump'ın aldığı kararlar, Filistin sorununun içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oldu. Trump'ın, Aralık 2017'de "Kudüs'ü İsrail'in başkenti" olarak tanıma kararı bölgede uzun yıllardır devam eden gerginliğin tırmanmasına neden oldu.
Trump yönetimi bu kararın ardından kısa bir süre ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğinin 14 Mayıs 2018 tarihinde Kudüs'e taşınmasına karar verdi. Tüm bu gelişmelere tepki olarak binlerce Filistinli, "Toprak Günü olarak" anılan 30 Mart tarihinden itibaren Gazze sınırındaki gösterilere başladı.
İsrail, barışçıl göstericilere karşı sınıra keskin nişancılar yerleştirdi ve gazeteci, sağlık çalışanı, kadın, çocuk ayrımı yapılmaksızın Filistinliler İsrail askerlerinin gerçek mermilerinin hedefi oldu.
ABD'nin elçiliğini Kudüs'e taşıdığı gün olan 14 Mayıs'ta ise İsrail, Gazze sınırında eşine az rastlanır bir katliama imza attı.
Kudüs'te ABD elçiliğinin açılış töreni yapıldığı saatlerde, Gazze sınırında İsrail askerlerinin saldırıları sonucu 60 Filistinli şehit oldu.
Bu kanlı günün ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyesi Kuveyt tarafından Filistin halkına koruma talep eden tasarı sunuldu.
Tasarı, 1 Haziran'da BMGK'da görüşüldü ve 15 üyeden 10'unun oyunu almasına rağmen daimi üye ABD'nin veto etmesi nedeniyle kabul edilmedi.
Washington yönetimi, İsrail'in orantısız güç kullanımına rağmen olaylardan Tel Aviv yönetimi yerine Hamas'ın sorumlu olduğunu iddia ederek BMGK'ye Hamas'ın kınanmasını talep edilen tasarıyı sundu.
Kuveyt'in tasarısıyla BMGK'de aynı gün görüşülen öneri sadece ABD'nin destek vermesi nedeniyle gerekli olan 9 oya ulaşılamadığı için kabul edilmedi.
ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman da geçen hafta abluka altındaki Gazze sınırında 30 Mart'tan bu yana devam eden katliama yönelik yaptığı açıklamada "İsrail, gerçek mermi kullanmaktan başka ne yapabilirdi?" diyerek İsrail ordusunun gerçekleştirdiği katliamı savundu.
Gazze sınırındaki tablo ağırlaşıyor
İsrail askerlerinin göstericilere karşı gerçek mermiyle ateş açma da dahil olmak üzere uyguladığı orantısız güç kullanımına rağmen binlerce Filistinli özgürlüklerini kazanmak ve seslerini dünyaya duyurmak umuduyla başlattıkları barışçıl gösterilerinden vazgeçmiyor.
Filistinlilerin özgürlük sloganlarına, İsrail askerleri gerçek mermiyle cevap veriyor.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 30 Mart'tan bu yana devam eden Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinde 13'ü çocuk, 2'si sağlık görevlisi ve 2'si gazeteci olmak üzere 120'den fazla Filistinli İsrail askerleri tarafından şehit edildi, 7 binden fazlası gerçek mermiyle olmak üzere, 14 bine yakın Filistinli de yaralandı.
Gösterilerde yaralanan Filistinlilerin 1191'i çocuk, 471'i de kadınlardan oluşuyor.
Gazze'deki hastanelerden alınan bilgiye göre, İsrail askerlerinin gerçek mermiyle vurduğu en az 17 Filistinlinin kolu veya bacağı kesildi.
Gösterilerin "İsrail'in güvenliğine tehdit oluşturduğunu" ileri süren Tel Aviv yönetimi, Gazze Şeridi'nin karşısında yaşayan İsraillilerin "güvenliğini sağlamak" amacıyla sınıra yaklaşan Filistinlilere yönelik gerçek mermi kullanıldığını iddia ediyor.
Ancak Filistin tarafı, gösterilerde İsrail askerleri tarafından vurulan bazı Filistinlilerin sınırdan İsrail'in belirlediği mesafeden çok daha uzakta olmalarına rağmen keskin nişancılar tarafından vurulduğunu dile getiriyor.