Kategoriler

DEPREM GERÇEĞİ

Her zaman şu gerçeği ortaya koyuyoruz.
Yıllardan beri Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyoruz, her
depremde acılarımız katlanarak artıyor. Kahramanmaraş merkezli on
ilimizde yaşanan büyük depremde enkazlarda betonu kazıyarak can
kurtaran insanların o fedakar görüntüleri ve “Bizi kurtarın” feryatları
yükselen insanlarımızın çığlıkları hala kulaklarımızda çınlarken, önceki
günlerde Hatay’da 6.4 büyüklüğünde bir depremle yeniden sarsıldık.
Ders almak için bundan daha büyük ve sarsıcı bir acı olabilir mi?
Her seferinde yaşadığımız acıların ardından milletçe el ele verip
yaralarımızı sarıyoruz ama sonrasında hiçbir şey olmamış gibi akla ve
bilime meydan okuyan bir eda ile fay hatları üzerinde çürük binalar
yapmaya devam ediyoruz.
Öylesine ders almıyoruz ki neredeyse her seçim öncesinde kuralsız ve
ruhsatsız bir şekilde yapılmış binaların var olduğunu bile bile
adeta ‘ölüm barışı’ niteliği taşıyan ‘imar barışları’ yapmaktan da
çekinmiyoruz.
Öylesine ders almıyoruz ki bilim insanları “1999 depremi”den bu
yana geçen 24 yıllık sürede neredeyse her gün İstanbul için ciddi
uyarılar yapmalarına rağmen, bina stokunu yenileme anlamında hiçbir
ciddi hazırlık yapılmadığı gibi deprem toplanma alanlarını bile
AVM’lerle doldurmuş bulunuyoruz.
Artık şunu biliyoruz, 1999’dan bu yana olası bir İstanbul depremi için
binaların yenilenmesi konusunda ciddi bir hazırlık yapmadık. Şimdi
İstanbul’da yaşayanlar depremin geleceğini biliyor ve betona
boğulmuş bu kentte deprem sonrası yaşanacaklardan dolayı endişe
içindeler. Çünkü toplanma alanlarından bile mahrum durumdalar…
Bugüne kadar olanlar oldu, o alanları geri getirmek mümkün değil artık
ama hala var olan alanlara bile konut yapma inadı nasıl bir aklın
ürünüdür orası meçhul…

Ama ne hikmetse 20 yıldır deprem gerçeğini yok sayarak binaları
yenileme konusunda adım atmayan, Kahramanmaraş merkezli
depremde yeterli organizasyonu sağlayamayan iktidar, özellikle
İstanbul’da rant oluşturmak için yasaları ve kuralları dikkate almadan
boş alanlara lüks konutlar yapmada çok garip bir acelecilik sergiliyor.
İstanbul’un önemli deprem toplanma alanına 91 villa ve 11 adet özel
havuz yapılıyor. Görüldüğü gibi devletimiz son derece hızlı çalışıyor!
Keşke deprem felaketinde de bu kadar hızlı hareket edebilseydi…
Keşke, özellikle son beş yılda Kanal İstanbul projesine harcadığı
mesaisinin binde birini de İstanbul depremine hazırlık için
ayırabilseydi…
Doğrusu insan bunca yaşanan felaketlerden, acılardan ders almayı bir
türlü başaramamış olmamıza hayıflanmadan edemiyor. Galiba bunun
için öncelikle vicdanlarımızı yeniden kontrol ederek bir iç muhasebeye
ihtiyacımız var.
Maalesef üzülerek belirtmek gerekiyor ki kuralsızlığın ve liyakatsizliğin
iktidar olduğu bir zihniyet yapılanmasında esas olan ‘vicdan’ değil,
rant ön palana çıkmış bulunuyor. Çünkü ‘kader’ diyerek vicdan
kolaylıkla baypas edilebiliyor.
Dileriz bu asrın felaketinden tüm yetkililer bir ders çıkarır.

Yorumlar