KAMERADAN TİYATROYA

 Sinema ve tiyatro arasında dünya kadar fark var. Tiyatroda küçük sevinçler, jest ve mimikler, oyuncunun içinde bulunduğu durumdan ürktüğünü gösteren bakışlar ( Korku sonucu kocaman açılan gözler ) Bunlardan sadece bir tanesidir ki ortada, bizzat seyircinin karşısında gerçekleşen ve seyirciye; kendisine verilen rolü adeta canlandırmakla kalmayıp, yaşadığı hissini veren başka bir emek vardır. Sinema yönetmenin, sahneyi taşımak istediği yerde son bulurken tiyatroda her şey oyuncunun elindedir. Tiyatro oyuncusu kendisine verilen rolü bir kıyafet olarak görür ve büyük beden olsa dahi seyirciye rolü yaşadığı hissini vermek için o kıyafetin içine girer. Öte yandan sinemada hata yapma olasılığının az olması, defalarca aynı sahne üzerinde duruluyor olması durumu vardır ki, bu tiyatronun anı yaşamadan ibaret olduğunu gösterir. Tiyatroda hazırlık ne kadar olursa olsun her şey sahnede başlar, sahnede biter. Sinema her şeyi kavrayıp kapsayabilir ancak tiyatro örf, adet ve topraklardan kopmaz. Her tiyatro oyuncusu sinema projesinin içinde yer alabilir ama her sinema oyuncusunun tiyatroda başarılı olacağı söylenemez. Tiyatronun ayrıcalık kazanmasındaki bir etken de anlık, sahnelik olmasıdır ki tiyatroda dublaj ve kamera söz konusu değildir.Tiyatro oyuncusunun karşısında kimi zaman heyecanının artmasını sağlayan, kimi zaman da daha iyi olması yolunda ona ön ayak olan hali hazırda seyirci kitlesi  vardır. Oyuncu karşısındaki seyirciyi tam anlamıyla güldürmek, neşelendirmek ve hüzünlendirip duygulandırmak için sahnededir. Shakespeare’ in dediği gibi tiyatro insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır. Oyuncusunun, cesaret ile karşımıza çıkıp, belki de farkında bile olmadığı bir yeteneği eşliğinde canlandırdığı, daha doğrusu yaşadığı ve verilen role dair kendisinde ne varsa düşünmeden alıp kattığı tiyatroya bizim de destekçi bir seyirci olmamız gerekiyor. Kamera ile gösterilenin dışına çıkıp el, ayak, nefes ve bütün bir beden ile sunulanın farkına varmamız gerekiyor. Unutmayalım, onlar sahneye geçip gülüyor, uzunca kahkaha atıp yüz rengi kırmızıya varana kadar ağlıyor. Yani bire bir yaşıyor ve bizi kendine çekmeyi başarıyor. 

YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0